Güncel Yazılar Savaş Tarihi

2022 Rusya–Ukrayna Savaşı (5)

Kırım’ın İlhakı ve Donbas Savaşı

Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Ukrayna’da millî kimlik giderek güçlense de özellikle doğu ve güney bölgelerde Rus etkisi hâlâ hissediliyordu. Belarus gibi bazı ülkelerde ise bu etki çok daha derin ve süreklilik arz ediyordu. Eski Sovyet kimliğine bağlılık, sadece halk arasında değil, siyasal elitler arasında da güçlüydü. Ukrayna’nın devrik lideri Viktor Yanukoviç ve Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko gibi isimler, Rusçayı ortak dil olarak benimsedi, Moskova Patrikhanesi’ne bağlı dini yapıları destekledi ve Rusya’yla entegrasyon hayalleri kurdu. Ancak bu hayaller, özellikle Sovyet-sonrası doğan kuşakların yükselen milliyetçiliği karşısında zemin kaybetmeye başladı.

 

Kırım’a Giden Yol: 2014 Krizi

2014 Şubat’ında Ukrayna’da protestolar doruk noktasına ulaştı. Moskova yanlısı Yanukoviç, büyüyen tepkiler karşısında ülkeden kaçtı ve geçici bir hükümet kuruldu. Ancak Ukrayna siyasi olarak parçalanmış, istikrarsız ve savunmasızdı. Bu ortam, Rusya için tarihi bir fırsat yarattı.

Henüz Yanukoviç ülkeyi terk etmeden, Kırım’da Rus yanlısı gösteriler başlamıştı. Ardından kimliği belirsiz, üniformasız ama disiplinli silahlı birlikler — sonradan “yeşil adamlar” olarak anılacak olan Rus özel kuvvetleri — stratejik binaları ele geçirdi. Birkaç hafta içinde, uluslararası hukuka aykırı bir referandum düzenlendi. Gözlemcilerin kabul edilmediği, baskı ortamında yapılan oylamada %96 “evet” sonucu açıklanarak, Kırım’ın Rusya’ya katıldığı ilan edildi.

Birleşmiş Milletler ve Batılı ülkeler bu ilhakı tanımadı. ABD ve Avrupa Birliği, Rusya’ya ekonomik yaptırımlar uygulamaya başladı. Ancak Putin için bu sadece jeopolitik bir hamle değil, tarihsel bir hak iadesiydi. Kırım, Rusya’nın Karadeniz’deki askerî gücünün merkeziydi; ayrıca Rus tarihinde duygusal ve sembolik bir yere sahipti.

Kırım’ın hızla ve neredeyse tepkisiz bir şekilde ilhak edilmesi, Moskova’ya Ukrayna’nın “yapay” ve “savunmasız” bir devlet olduğu hissini verdi. Kremlin bu başarıyı, doğu ve güney Ukrayna’nın diğer Rusça konuşan şehirlerinde tekrarlamayı hedefledi: Dnipro, Harkiv, Herson, Odesa, Zaporijya, Mıkolayiv… Ancak bu planlar, beklenildiği gibi işlemedi.

Donbas’ta Direniş ve Hibrit Savaşın Başlangıcı

Rusya yanlısı gruplar bu şehirlerde çeşitli girişimlerde bulunsa da yalnızca Donetsk ve Luhansk’ta yerel yönetimler ele geçirilebildi. Buralarda “halk cumhuriyetleri” ilan edildi. Ancak Kırım’daki gibi bir referandum yapılmadı. Çünkü ne halk desteği yeterliydi ne de dünya kamuoyu artık bu tür hamlelere hazırlıksızdı.

Ukrayna hükümeti, Donbas’taki kalkışmalara karşı “terörle mücadele operasyonu” başlattı. Yaz aylarında Ukrayna ordusu ayrılıkçıları kuşatmaya yaklaştı. Tam bu sırada, Ağustos 2014’te Rus ordusu doğrudan sahaya indi. Böylece çatışmalar daha karmaşık ve yıkıcı bir boyuta ulaştı.

Bu süreç klasik anlamda bir savaş değildi. “Hibrit savaş” olarak tanımlanan yeni bir çatışma biçimi sahneye çıktı. Sahada milisler ve özel birlikler vardı; sanal ortamda ise botlar, troller ve dezenformasyon kampanyaları devredeydi. Sosyal medya üzerinden Ukrayna hükümeti itibarsızlaştırılmaya çalışıldı; eşzamanlı olarak siber saldırılar ve ekonomik baskı uygulandı.

Donbas’ın Kimliği ve Rusya’nın Yanılgısı

Donbas, tarihsel olarak çok kültürlü ve karmaşık bir kimlik yapısına sahipti. Sanayi bölgeleri Sovyet döneminde büyük göçler almış, bölge halkının önemli bir kısmı Rusça konuşur hale gelmişti. Bu nedenle, Moskova’nın propagandası — “Kiev’deki faşistler Rus dünyasını yok etmeye çalışıyor” anlatısı — bu bölgede karşılık buldu.

2014 sonrası dönemde Ukrayna kimliği, süregelen çatışmalar ve dış müdahale karşısında daha da pekişti. Başlangıçta Rusya’nın söylemine inanan ve silahlı çatışmalara katılan bazı gruplar bulunuyordu. Ancak zamanla, özellikle savaşın getirdiği yıkım ve sivil kayıplar, daha önce Rusya ile kültürel bağlarını sürdüren kesimlerin bir kısmında bu ilişkileri sorgulamalarına yol açtı. Donbas bölgesinde gözlenen kimliksel ve duygusal bölünmüşlük, en azından halkın bir bölümünde Ukrayna kimliğini güçlendirdi ve Rusya karşıtlığına dönüştü.

Kremlin, Donbas’taki halk desteğini yanlış değerlendirdi. “Hayat İçin Muhalefet Platformu” gibi Rusya yanlısı partilerin başarısı, Moskova’ya yanlış bir halk iradesi izlenimi verdi. 2022’deki işgalin ilk günlerinde Kremlin’in en büyük beklentisi, doğu Ukrayna halkının direnmeyeceğiydi. Ancak beklenen iş birliği gerçekleşmedi.

Avrupa Güvenliği İçin Yeni Bir Dönem

Donbas savaşı, yalnızca Ukrayna’nın toprak bütünlüğüyle ilgili bir mesele değildi. Aynı zamanda Avrupa’nın güvenlik mimarisini test eden bir sınavdı. NATO’nun caydırıcılığı, Batı ittifakının birlikteliği ve uluslararası hukuk ilkeleri bu çatışma zemininde yeniden sorgulandı.

2014 sonrası dönem, Avrupa’nın Soğuk Savaş sonrası kurduğu düzenin sarsıldığı, sınırların yeniden tartışıldığı bir çağın başlangıcına işaret etti.

https://www.youtube.com/watch?v=ZzUFwDA3rn0

Minsk Anlaşması ve Ukrayna’nın Direnişi

2015’te imzalanan Minsk II Anlaşması, Ukrayna ile Rusya yanlısı ayrılıkçılar arasında ateşkes ve siyasi çözüm hedefliyordu. Ancak anlaşma, Ukrayna’nın anayasasında değişiklik yapmasını, Donbas’a “özel statü” tanımasını ve Rusya yanlısı temsilcileri siyasal sisteme entegre etmesini öngörüyordu. Bu da Kiev’in egemenliğini zayıflatacak ve Moskova’ya Ukrayna üzerinde dolaylı bir veto hakkı verecek bir yapı anlamına geliyordu.

Ukrayna yönetimi bu şartları hiçbir zaman tam olarak uygulamadı. Ne dönemin Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko ne de halefi Volodimir Zelensky, bu maddeleri kabul edilebilir buldu. Çünkü Ukrayna Parlamentosu (Verkhovna Rada), demokratik temsil temelinde bu tür bir dayatmayı reddediyordu.

Zelensky ilk başta daha pragmatik bir duruş sergiledi. Ancak zamanla Minsk II’nin sürdürülemez olduğunu açıkça dile getirmeye başladı. 2021’in sonlarına doğru şu net ifadeyi kullandı:
“Bu anlaşma işe yaramıyorsa, değiştirilmelidir ya da iptal edilmelidir.”

Zelensky sadece diplomatik değil, somut adımlar da attı:

  • Kremlin destekli televizyon kanallarını kapattı.
  • Bu kanalları finanse eden Putin’e yakın oligark Viktor Medvedçuk’u vatana ihanet suçlamasıyla tutuklattı.
  • Güvenlik kurumlarını yeniden yapılandırarak, özellikle Kırım’ın işgaline karışan Rus yanlısı unsurları temizlemeye başladı.
  • Poroshenko döneminde kabul edilen Ukraynaca’nın resmi dil olmasını öngören yasayı da yürürlükte tuttu.

Çift dilli bir lider olmasına rağmen, Zelensky Moskova’ya net bir mesaj veriyordu:
“Ukrayna artık geri dönmeyecek.”

Rusya’nın Baskısı ve Batı’nın Tepkisi

Donbas’taki çatışmalar ve Ukrayna’nın direnişi, Rusya’ya karşı uluslararası yaptırımların artmasına yol açtı. ABD ve Avrupa Birliği’nin uyguladığı ekonomik yaptırımlar, Rus ekonomisini ciddi şekilde zorladı. NATO ise 2016 itibarıyla Estonya, Letonya, Litvanya, Polonya ve Romanya gibi doğu sınırlarına askerî varlığını güçlendirdi. Aynı zamanda 2008’deki vaadini yineledi: “Ukrayna ve Gürcistan NATO üyesi olacak.”

2019 yılında ABD, Rusya’nın Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Antlaşması’nı (INF) 9M729 tipi ya da bugün bildiğimiz adıyla Oreşnik füzeleriyle ihlal ettiğini öne sürerek anlaşmadan çekildi. Rusya ise ABD’nin füze savunma sistemleri ve İHA teknolojilerinin de anlaşmayı ihlal ettiğini savunuyordu. Bu gelişme, Rusya’nın Avrupa’da yeniden nükleer silah konuşlandırılması olasılığına ilişkin güvenlik endişelerini artırdı. Ardından, Rusya ile NATO arasındaki gerilim tırmanmaya devam etti. 2022 Şubat’ında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna’ya karşı geniş çaplı bir askerî operasyon başlattı. Kremlin, bu adımı güvenlik kaygıları ve NATO’nun doğuya genişlemesiyle gerekçelendirse de, uluslararası toplumun büyük bölümü bunu egemen bir devlete yönelik saldırganlık olarak değerlendirdi.

2022 Rusya–Ukrayna Savaşı

24 Şubat 2022 tarihinde Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük kara savaşı başladı. 190 bin askerle başlatılan harekâtın ilk hedefleri başta Kiev ve Harkiv gibi büyük kentlerdi. Ancak beklenen hızlı zafer gerçekleşmedi; Rus ordusu ciddi kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kaldı ve operasyonlarını Donbas bölgesine yoğunlaştırdı.

Putin, savaş öncesinde yaptığı konuşmalarda Ukrayna’nın bağımsız bir ulus kimliği ve devlet meşruiyeti olmadığını savundu. Bu ideolojik söylem, Ukrayna’da toplumsal kenetlenmeyi ve direnişi daha da güçlendirdi. Ukraynalı lider Zelensky’nin, “Sırtımızı değil, yüzümüzü göreceksiniz” sözü, savaşın simgelerinden biri hâline geldi.

Toplumsal Direniş ve Moskova’nın Yanılgısı

Putin’in yıllardır dile getirdiği, “Ukraynalıların aslında Rus kimliğine ait olduğu” varsayımı 2022’de büyük ölçüde çöktü. Daha önce Turuncu Devrim (2004) ve Meydan Ayaklanması (2013–14) gibi halk hareketleriyle çürütülen bu görüş, savaşla birlikte tamamen geçerliliğini yitirdi.

2022’de başlayan Rusya’nın geniş çaplı işgali karşısında Ukrayna toplumu, savaşın ilk aylarında ulusal bir bilinçle büyük ölçüde kenetlendi. Rus yanlısı siyasetçiler destek kaybederken, Kremlin’in kukla yönetim beklentileri boşa çıktı. Örneğin, “Yaşam İçin Muhalefet Platformu” lideri Yuriy Boyko bile savaş karşıtı açıklamalar yapmıştır. Kremlin’in güvendiği Viktor Medvedçuk ise kaçmak zorunda kalmıştır. Bununla birlikte savaşın uzaması, zorunlu askerlik uygulamaları ve ekonomik zorluklar, 2023 sonrasında toplumda yeni gerilimlerin ortaya çıkmasına neden oldu. Zorunlu askerliğe karşı tepkiler artarken, Zelensky hükümetine yönelik destek yüksek kalmakla birlikte homojenliğini yitirdi. Bu durum, Ukrayna’daki toplumsal direnişin hem güçlü bir ulusal dayanışma barındırdığını hem de savaşın getirdiği zorluklarla sınandığını göstermektedir.

Ekonomik Yansımalar ve Yaptırımlar

Rusya işgalin bedelini ağır şekilde ödemek zorunda kaldı. Batı, modern tarihin en kapsamlı ekonomik yaptırımlarını devreye soktu:

  • Rus bankaları SWIFT sisteminden çıkarıldı.
  • Ruble sert değer kaybı yaşadı.
  • Ülkede büyük bir beyin göçü başladı.
  • Ekonomik daralma, toplumda baskıyı artırdı

Rusya ise bu şokları hafifletmek için çeşitli önlemler aldı:

  • Faiz oranı %20’ye çıkarıldı.
  • Enerji ödemeleri Ruble ile yapılmaya zorlandı.
  • Çin, Hindistan ve Türkiye gibi ülkelerle ticari iş birlikleri artırıldı.

Bu stratejiler sayesinde Rusya, 2022’de ihracatını %20 artırdı, dış ticaret fazlasını %70 oranında yükseltti. Ancak yine de Rusya ekonomisi %2,1 oranında küçüldü.

Ukrayna Ekonomisinin Durumu

Savaşın en büyük ekonomik bedelini Ukrayna ödedi:

  • GSYH yaklaşık %30 oranında daraldı.
  • Enflasyon %30’un üzerine çıktı.
  • Dış borç, GSYH’nin %85’ini aştı.
  • Üretim durdu, altyapı çöktü, milyonlarca insan yerinden edild
  • Kamu borcu %31 artarak ciddi bir yük hâline geldi.

Üretim durdu, altyapı çöktü, milyonlarca insan yerinden edildi.

Dünya Ekonomisine Etkileri

Bu savaş, tüm dünyayı etkiledi:

  • Enerji ve gıda fiyatları fırladı.
  • Tedarik zincirleri sekteye uğradı.
  • FED ve diğer merkez bankaları enflasyonu durdurmak için faizleri artırdı.

Sonuç? Küresel enflasyon ve ekonomik kırılganlıklar daha da derinleşti.

Uluslararası Yardım ve Küresel Etkiler

Ukrayna’ya en fazla yardım yapan ülkeler sırasıyla:

  • ABD: 41,1 milyar Euro,
  • Almanya: 17,1 milyar Euro,
  • Birleşik Krallık: 6,6 milyar Euro.

Bu destek, Ukrayna’nın direncinde büyük rol oynadı.

24 Şubat 2022’de başlayan savaş, yalnızca iki ülke arasındaki bir çatışma değil; dünya düzenini derinden etkileyen bir dönüm noktası oldu. Rusya, askerî ve siyasi itibar kaybına uğradı, ancak enerji gelirleriyle ekonomik çöküşü kısmen engelledi. Ukrayna ise ağır bedeller ödemesine rağmen, beklenmedik bir direniş sergileyerek küresel destek kazandı.

Yeni Tip Savaş: 21. Yüzyılın Cepheleri

“Savaş uzadıkça, sadece cepheler değil, dengeler de değişti.”

2019’da Ukrayna Devlet Başkanı seçilen Volodimir Zelenski, %73 gibi ezici bir oy oranıyla göreve geldi. Onu destekleyenler arasında Rusça konuşan milyonlarca Ukraynalı da vardı. Bu tablo, Ukrayna’nın yalnızca bir coğrafi alan değil; ortak bir kimlik ve gelecek tasavvuruna sahip bir ulus olarak şekillendiğini gösteriyordu. Ancak Kremlin bu dönüşümü göremedi — ya da görmek istemedi. Ukrayna’daki direnci, Batı’nın bir komplosu olarak yorumladı.

Ve belki de bu yüzden, savaşın başında Kiev’in birkaç gün içinde düşeceğini sandı. Ama o “teslimiyet” hiç gelmedi.

2023’e gelindiğinde, savaş artık yalnızca askeri değil; siyasi, ekonomik, ideolojik ve psikolojik boyutları olan karmaşık bir mücadeleye dönüşmüştü. Doğu Ukrayna’da aylar süren Bakhmut çatışmaları, bu dönüşümün simgesi oldu. Küçük bir şehir ama büyük bir anlam taşıyordu: Ukrayna için direnç, Rusya için prestij…

Binlerce asker hayatını kaybetti, toprak kazanımı metrelerle ölçüldü. Ancak kesin bir zafer ilan edilemedi. Savaşın doğası değişti.

Ukrayna, Batı’dan sağladığı Leopard tankları, HIMARS roket sistemleri ve Patriot hava savunmaları ile karşı taarruza geçti. Konvansiyonel savaşın yerini hibrit savaş aldı.

  • Dronlar gökyüzünde hâkimiyet sağladı.
  • Siber saldırılar, enerji altyapılarını hedef aldı.
  • Yapay zekâ destekli istihbarat, karar süreçlerini etkiledi.

Ama teknoloji ne kadar ilerlese de, savaş yine en çok insanı vurdu.

Diplomasi Kırılgan, Rekabet Sert

2023 boyunca Türkiye ve Çin başta olmak üzere çeşitli ülkeler arabuluculuk tekliflerinde bulundu. Özellikle Türkiye, NATO üyeliği ile Rusya’yla ekonomik ilişkileri arasındaki denge sayesinde önemli bir rol oynadı. Tahıl Koridoru Anlaşması gibi başarılar, diplomasiye umut ışığı yaktı.

Ancak kalıcı bir ateşkes için gerekli siyasi irade oluşmadı. Çünkü savaş, artık sadece Ukrayna’yla sınırlı değildi.

  • ABD ve Avrupa, Ukrayna’ya askeri ve mali destek sağladı.
  • Çin, Rusya’yla stratejik ortaklık sinyalleri verdi.
  • İran ve Kuzey Kore, Rusya’ya silah tedarik etti.
  • NATO, İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğiyle genişledi.

Avrupa, Rusya’dan aldığı gazı azaltmak için sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) yatırımlarına, nükleer enerji projelerine ve enerji verimliliğine daha fazla önem verdi. Bu süreçte enerji kaynaklarını çeşitlendirmeye çalıştı. Öte yandan, Ukrayna’daki savaş nedeniyle tarım ürünleri ihracatı aksadı, bu da Afrika ve Orta Doğu başta olmak üzere birçok bölgede gıda krizlerine yol açtı. Küresel ölçekte enflasyon yükseldi ve merkez bankaları enflasyonu kontrol altına almak için faiz oranlarını artırmak zorunda kaldı.

Belki de en önemli değişim, Avrupa’nın güvenlik mimarisinin köklü bir şekilde yeniden şekillenmesi oldu. Ukrayna için bu savaş sadece toprak meselesi değil; aynı zamanda bir halkın kimlik ve varlığını koruma mücadelesi olarak görülüyor. Rusya açısından ise bu, maliyeti giderek artan büyük bir jeopolitik risk ve kumar anlamına geliyor.

Bu çatışma, aynı zamanda çok kutuplu bir dünyaya geçiş sürecinin ve mevcut liberal uluslararası düzenin sınandığı kritik bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor.

Bazı uzmanlar, Ukrayna’daki savaşın yalnızca iki ülke arasında geçen bir çatışma olmadığını, aynı zamanda büyük güçler arasında yürütülen bir vekâlet savaşı olduğunu öne sürüyor.

Chicago Üniversitesi’nden siyaset bilimci John J. Mearsheimer, NATO’nun doğuya genişlemesinin Rusya’yı tehdit algısına sürüklediğini savunuyor. Ona göre Batı, Ukrayna’yı silahlandırarak Rusya’yı zayıflatmak istiyor ve bu da savaşın uzamasına neden oluyor.

Eski ABD Başkanı’nın danışmanlarından olan Rusya uzmanı Fiona Hill, Moskova’nın bu savaşı doğrudan Batı ile bir hesaplaşma olarak gördüğünü belirtiyor. Hill’e göre Kremlin, Ukrayna’da yaşananları bir vekâlet savaşı olarak yorumluyor.

Uzun yıllar Rusya üzerine çalışan tarihçi ve akademisyen Stephen F. Cohen, NATO’nun Ukrayna üzerindeki etkisini eleştirerek, bu sürecin gerilimi tırmandırdığını savunmuştu. Ona göre savaşın sorumluluğu yalnızca Moskova’ya yüklenemez.

Pulitzer ödüllü gazeteci Chris Hedges ise, Batı’nın Ukrayna’ya verdiği büyük çaplı silah desteğinin savaşı kısaltmak yerine uzattığını söylüyor. Hedges, bu durumun hem Ukrayna halkı hem de küresel istikrar açısından yıkıcı sonuçlar doğurduğuna inanıyor.

Son olarak, Kremlin’e yakın bir dış politika düşünürü olan Sergey Karaganov, NATO’nun Ukrayna’ya yaklaşımını Rusya için bir kuşatma girişimi olarak değerlendiriyor. Karaganov’a göre Rusya, kendi güvenlik alanını korumak adına bu savaşa sürüklendi.

Bu yorumlar, Batı’nın Ukrayna stratejisiyle ilgili tartışmalı ama önemli soruları gündeme taşıyor. Bazı uzmanlar, Ukrayna’ya verilen destekle birlikte savaşın uzamasının kaçınılmaz hale geldiğini düşünüyor. Ancak bu görüşler tüm akademik çevrelerde ortak bir kabule dayanmıyor ve yoğun şekilde tartışılıyor.

Algoritmalarla Yürütülen Savaşlar

Günümüzde savaşlar yalnızca tanklarla, toplarla ya da füzelerle değil, algoritmalarla da yürütülüyor. Bilgi, artık cephane kadar stratejik bir silah haline geldi. Özellikle 2022’de başlayan Ukrayna-Rusya Savaşı, bu dönüşümün en net örneklerinden biri oldu. Dijital alan, sahadaki çatışmalar kadar yoğun ve organize bir mücadelenin yürütüldüğü yeni bir cepheye dönüştü.

Sosyal medya platformları savaş sırasında yalnızca haber kaynağı değil, aynı zamanda psikolojik harp araçları olarak da kullanıldı. Twitter, TikTok, Telegram gibi mecralar hem bilgi yaymak hem de algı yönetimi yapmak için etkin biçimde kullanıldı. Bu süreçte dezenformasyon sistematik bir silaha dönüştü. Gerçeği çarpıtan içerikler; düşmanı demoralize etmek, müttefiklerin desteğini kırmak ve kamuoyunu yönlendirmek amacıyla yaygın biçimde servis edildi.

Sahte hesaplar, yapay zekâ destekli botlar ve organize troll ağları, dijital savaşın görünmeyen askerleri hâline geldi. Bunlar hem propaganda üretmek hem de karşıt söylemleri bastırmak için kullanıldı. Bu süreçte yapay zekânın sunduğu yeni imkânlar, savaşın dijital boyutunu daha da karmaşık hâle getirdi.

Buna ek olarak, son yıllarda hızla gelişen deepfake teknolojisi de savaş döneminde güvenlik açısından ciddi bir tehdit oluşturdu. Gerçek gibi görünen sahte videolarla liderlerin konuşmaları manipüle edildi, görüntülerin güvenilirliği sorgulanır hâle geldi. Böylece bilgi ile yalan arasındaki çizgi bulanıklaştı ve bilgiye olan güven ciddi biçimde sarsıldı.

Bu alandaki gelişmeler sadece teorik kalmadı. NATO, Avrupa Birliği ve Oxford Internet Institute gibi kurumlarca yayımlanan raporlar, özellikle Rusya ve Çin gibi ülkelerin bu teknolojileri etkili bir şekilde kullandığını ortaya koydu. Öte yandan Ukrayna da dijital cephede oldukça aktif bir strateji izledi. Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky, sosyal medyayı sadece savunma değil, aynı zamanda küresel kamuoyu desteğini mobilize etme aracı olarak kullandı. Bu çabalar, savaşın dijital boyutunun da en az askeri boyutu kadar belirleyici olduğunu gösterdi.

Sonuç olarak, günümüz savaşları artık yalnızca silahlarla değil, ekranlar ve algoritmalar üzerinden de yürütülüyor. Gerçek ile kurgu arasındaki sınır giderek silinirken, dijital alanlar savaşın hem sahası hem de silahı hâline gelmiş durumda.

Hukuk Geride mi Kalıyor?

Uluslararası hukuk, büyük ölçüde 20. yüzyılın savaş deneyimlerine ve Soğuk Savaş sonrası döneminin normlarına dayanarak şekillenmişti. Ancak 21. yüzyılın savaşları, hem teknolojik hem de stratejik bakımdan farklı bir doğaya sahip. Savaş artık yalnızca cephe hattında değil; şehirlerde, sosyal medyada, enerji ağlarında ve göç yollarında da yaşanıyor. Bu dönüşüm, mevcut hukuk normlarının sınırlarını zorluyor.

Örneğin, sivillerin kasıtlı hedef alınması, enerji altyapısının bombalanması ya da kitlesel göç hareketlerinin bir savaş aracı gibi kullanılması gibi eylemler, klasik savaş hukukunun öngörmediği gri alanlar yaratıyor. Bu tür uygulamalar, Uluslararası İnsancıl Hukuk’un (IHL) temel ilkeleri olan ayrım, orantılılık ve askeri zorunluluk ile sıklıkla çatışıyor. Ancak bu ihlallerin çoğu, siyasi dengeler nedeniyle cezalandırılamıyor.

2023 yılında Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Ukrayna’daki savaş suçları gerekçesiyle Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hakkında tutuklama kararı çıkardı. Bu karar, hukuken güçlü bir mesajdı; ancak aynı zamanda siyasi bir sembole dönüştü. Çünkü Mahkeme’nin kararlarını icra edebilmesi, üye devletlerin iş birliği yapmasına bağlı. Rusya ise Mahkeme’nin yargı yetkisini tanımayan ülkeler arasında yer alıyor. Dolayısıyla bu kararın uygulamada bir yaptırıma dönüşmesi, bugünkü uluslararası sistemde oldukça düşük bir ihtimal.

Bugünün dünyasında hukukî normlar giderek daha fazla ahlaki çağrılara dönüşüyor. Kurallar metinlerde yazılı olsa da, asıl belirleyici olan onları uygulayacak irade ve uluslararası dayanışmadır. Eğer büyük güçler bu normları açıkça ihlal edebiliyor ve cezalandırılmadan uluslararası toplumla ilişki kurmaya devam edebiliyorsa, hukuk düzeni zedeleniyor.

Nihayetinde asıl sorun şudur: Hukukun evrensel olup olmadığı değil, uygulanabilir olup olmadığıdır. Ve bugünün savaşlarında bu sorunun yanıtı, hâlâ netleşmiş değil.

Kayıp Nesiller ve Hakikat Krizi

Ukrayna’daki savaş, sadece şehirleri değil; bir kuşağın eğitim, güvenlik ve psikolojik bütünlüğünü de hedef aldı. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’na (UNICEF) göre milyonlarca çocuk savaş nedeniyle okullarından oldu, ülkeden göç etmek zorunda kaldı ya da ailelerinden ayrıldı. Yaklaşık 2 milyondan fazla çocuğun mülteci olarak başka ülkelerde büyümek zorunda kaldığı tahmin ediliyor. Uzun süreli savaş koşulları, bu çocukların eğitim, sağlık ve sosyal gelişimi açısından telafisi güç sorunlara yol açıyor.

Ayrıca, Ukrayna’da çocukların doğrudan silahlı çatışmalara katıldığına dair sınırlı da olsa raporlar mevcut. Çocuk asker kullanımı doğrudan uluslararası hukukun ihlali anlamına geliyor. Her ne kadar Ukrayna devleti bu tür uygulamaları resmen benimsemese de, savaşın yaygınlaşması ve cephe hattındaki karmaşa, bazı çocukların çatışma ortamına sürüklenmesine neden olabiliyor.

Bunun yanında savaş, kamusal hafızayı ve hakikat algısını da dönüştürdü. Medyada savaşın görsel temsilleri çoğu zaman bir tür “gösteri”ye dönüşürken, arka planda milyonlarca insanın hayatı sessizce değişti. Dezenformasyonun yoğun biçimde kullanıldığı bu dönemde, bilgiye güven ve gerçeğin kendisi tartışmalı hâle geldi.

Savaşın en çarpıcı yanlarından biri, yalnızca devletler arasında değil; aynı zamanda gerçek ile kurgu, hukuk ile jeopolitik çıkar, vicdan ile strateji arasında da bir mücadele olmasıdır. Bu boyut, özellikle uluslararası hukukun sınandığı alanlarda daha belirgin hale gelmiştir.

Savaşı Kim Kazanacak?

Rusya, Ukrayna’ya yönelik harekâtında hızlı ve maliyetsiz bir zafer bekliyordu. Ancak Ukrayna’nın gösterdiği direnç bu beklentiyi boşa çıkardı. Gelinen noktada, Rusya’nın Ukrayna’nın tamamında kapsamlı ve kalıcı bir işgal gerçekleştirmesi stratejik olarak zor görünmektedir. Askerî olarak kısmi kazanımlar sağlansa bile, bu zaferlerin uzun vadeli siyasi ve ekonomik bedelleri yüksek olabilir. Başkan Vladimir Putin’in, Ukraynalıların Ruslarla “tek millet” olduğu yönündeki söylemleri de sahada karşılık bulmadı. Aksine, bu savaş Ukrayna kimliğinin yeniden tanımlandığı ve güçlendiği bir dönüm noktası haline geldi.

Bununla birlikte pek çok analist Rusya’nın doğuda sınırlı bir zafer ve siyasi kontrol elde etme ihtimalini tamamen dışlamıyor. Bazı uzmanlar, bu senaryonun Rusya lehine sonuçlanarak yeni bir “bölünmüş Ukrayna”ya yol açabileceğini öne sürüyor.

Amerikalı diplomat ve emekli General Keith Kellogg, savaşın gidişatına dair yaptığı değerlendirmelerde Ukrayna’nın, Soğuk Savaş dönemindeki Almanya gibi bölünebileceğini öne sürüyor. Kellogg’a göre Batı Ukrayna, NATO ve AB desteğiyle varlığını sürdürebilirken; doğu bölgeleri Rusya’nın etkisi altına girebilir. Bu senaryo, çatışmanın kalıcı bir jeopolitik bölünmeye yol açabileceğine işaret ediyor.

“Savaş Günlükleri. Rusya-Ukrayna Savaşı, 2022-2023” kitabının yazarı Gilbert Doctorow, benzer şekilde Ukrayna’nın doğu ve güneyinin Rusya tarafından kalıcı olarak kontrol altına alınabileceğini ve burada Rusya’nın siyasi açıdan kendine bağlı yönetimler kurabileceğini savundu. Doctorow, Ukrayna’nın doğusundaki “asimetrik bölünmenin” Batı tarafından dolaylı biçimde kabullenilebileceğini iddia ediyor.

ABD hükûmetine, Milli güvenlik konularında stratejiler üreten RAND Corporation, 2014 tarihli bir analizde Ukrayna’nın fiilen bölünmüş bir ülke olduğunu, Rusya yanlısı ve Batı yanlısı nüfuslar arasında kültürel ve politik farklılıklar bulunduğunu belirtmişti. Ancak RAND’ın analizleri, uzun vadede ülke bütünlüğünün korunması gerektiğini ve bölünmenin istikrarsızlığı artırabileceğini de vurgulamıştı.

Ukrayna Askeri İstihbarat Şefi Kyrylo Budanov, 2022 yılında yaptığı açıklamalarda, Rusya’nın nihai amacının Ukrayna’yı kalıcı olarak bölmek olduğunu söylemişti. Budanov, Rusya’nın işgal ettiği topraklarda kendi kontrolünde kukla rejimler kurarak ülkenin doğusunda “Kuzey-Güney Kore benzeri” bir yapı oluşturmayı hedeflediğini ifade etmişti.

Bu görüşler, Rusya’nın doğuda sınırlı bir zafer ve siyasi kontrol elde etme ihtimalini tamamen dışlamıyor. Bazı uzmanlar, bu senaryonun Rusya lehine sonuçlanarak yeni bir “bölünmüş Ukrayna”ya yol açabileceğini öne sürüyor.

Ancak Ukrayna halkının büyük çoğunluğu ve Batı’dan gelen destek, Ukrayna’nın ülke olarak bir arada kalmak istediğini gösteriyor. Dolayısıyla savaşın nihai sonucu, Kremlin’in askeri kapasitesine veya Batı’nın yaptırımlarına bağlı olduğu kadar, Ukrayna halkının daha karmaşık ama kararlı iradesine de bağlı olacak.

Ukrayna-Rusya Savaşı: Tarihin Bize Sorduğu Soru”

Bugün elimizdeki tablo, ne kesin bir zaferin ne de mutlak bir yenilginin öngörülebileceği, gri bir geçiş sürecini gözler önüne seriyor. Zayıflamış ama hâlâ ayakta kalan devletler, donmuş cepheler ve belirsizlikle yoğrulmuş bir statüko… Hepsi, bu savaşın sadece iki taraf arasında değil, küresel düzenin geleceği üzerinde de oynandığını gösteriyor.

Her ne kadar Ukrayna’daki çatışma şu anda bölgesel bir savaş gibi görünse de, dünya güçlerinin duruşları bu çatışmayı çok daha tehlikeli bir eşiğe taşıyor. Polonya ve Almanya gibi ülkeler sahaya inmemiş olabilir, ABD ve Çin daha çok diplomatik ve ekonomik yolları tercih ediyor olabilir. Ama bu, savaşın küreselleşme ihtimalini tamamen ortadan kaldırmıyor. Unutmayalım; 1914’te de, 1939’da da önce “bölgesel” dedik. Sonra tarih, insanlığın en büyük felaketlerini yazdı.

Bugün de benzer bir kavşağın eşiğindeyiz. Eğer gerilimler akıl ve sağduyuyla kontrol altına alınamazsa, bir Avrupa savaşı hatta bir dünya savaşı bile artık hayal değil. Bu nedenle diplomasi, hiç olmadığı kadar kıymetli. Ancak sorun şu ki: Küresel bir savaşı arzulayan, krizlerden beslenen güç odaklarını kim durduracak?

Ukrayna-Rusya savaşı nasıl bitecek, nereye evrilecek henüz bilinmiyor. Ama ardından kurulacak yeni dünya düzeni, sadece bu coğrafyayı değil, insanlığın tamamının kaderini belirleyecek. Çünkü artık klasik güç dengeleri çözülüyor. Yerine yeni ittifaklar, yeni cepheler, hatta yeni sınırlar şekilleniyor.

Ve eğer barış, sadece silahların susmasıyla değil; aynı zamanda adaletin, hakikatin ve karşılıklı saygının tesisiyle sağlanmazsa, bugün dökülen kanlar ve yaşanan acılar ne yazık ki boşuna olacak. Çatışma büyürse, sadece bu topraklar değil, bütün bir insanlık ağır bir bedel ödeyecek. Hatta, gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakma şansımız bile elimizden kayıp gidebilir.

İşte bu yüzden…
Gelecek sadece kazanan tarafın değil, hepimizin, aklımızın ve vicdanımızın sınavıdır.
Tarih, bu sınavda insanlık onuruyla durabilmeyi bizden bekliyor.
Ve bazen elimizden fazla bir şey gelmese bile, doğru tarafta kalmak en büyük sorumluluğumuzdur.

Kaynakça

Arpacı, Sadık. Ukrayna – Rusya Savaşında Sahadaki Gerçekler ve Barış Söylemlerinin Gerçekliği. Beykent University, 2025.
https://www.researchgate.net/publication/391481306

Badawi, Habib. “Understanding the Roots of the Russian-Ukrainian Conflict: Causes, Course, and Future Trajectories.” Wschód Europy – East of Europe, vol. 9, no. 2, 2023.
https://journals.umcs.pl/we/article/viewFile/15809/pdf

Buyar, Cengiz ve Şener, Ubeydullah. “Tarihin Dönüşü: Rusya-Ukrayna Savaşı, Siyasi ve Ekonomik Tesirleri.”
DOI: 10.29228/javs.73952

Çalışkan, F. “Adım Adım Rusya Ukrayna Savaşı ve Üçüncü Tarafların Sürece Etkisi.” EUROP, sayı 14, 2022, ss. 35–47.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/europ/issue/73788/1217555

Demedziuk, Sylwia. “The New Dimension of War – The Ukraine Conflict.” Security and Defence Quarterly, vol. 1(14), ss. 91–109.
https://www.researchgate.net/publication/328221266

Demir, Sertif. “The 2022 Russia-Ukraine War: Reasons and Impacts.” BADER, cilt 6, sayı 1, 2022, ss. 13–40.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/bader/issue/70066/1102215

Jane, Murat ve Jane, Hazar. “‘Why Nations Fight?’: An Analysis of the Causes of the Russian Federation–Ukraine War from Russian Perspective within the Framework of Richard Ned Lebow’s Approach.” Güvenlik Stratejileri Dergisi, 2024.
DOI: 10.17752/guvenlikstrtj.

Kilian, Col Rudibert. Analysis of the Conflict Between Russia and Ukraine.
https://www.mca-marines.org/wp-content/uploads/Killian-Analysis-of-the-Conflict-Between-Russia-and-Ukraine.pdf

Mankoff, Jeffrey. Russia’s War in Ukraine: Identity, History, and Conflict. CSIS.
https://www.csis.org/analysis/russias-war-ukraine-identity-history-and-conflict

Özdilek, Elif. “The Effect of the Ongoing Russia-Ukraine War on Intergovernmental Organizations.” 2025.
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/4255003

Pawłuszko, Tomasz. “The Conflict Between Russia and Ukraine: The Causes of the War, Security Studies and the Formation of an Epistemic Community in Poland.”
https://www.researchgate.net/publication/378870733

Sağlam, Cemil. “Doğu Cephesinde Yeni Bir Şey Yok: Rusya-Ukrayna Savaşı Sonrası Avrupa’da Savaş Hazırlıkları.” Güvenlik Stratejileri Dergisi, 2023, ss. 191–219.
DOI: 10.17752/guvenlikstrtj.1365782

Sezer, Sevgi. “Rusya-Ukrayna Savaşı’nın Jeopolitik Sonuçları.” Ortadoğu Etütleri, cilt 17, sayı 1, 2024, ss. 158–180.
DOI: 10.25287/ohuiibf.1331462

Yazının Devamı/Tamamı

(1) Rusya-Ukrayna Savaşı: Kimlik, Tarih ve Çatışma
(2) Ukrayna Kimliğinin Doğuşu
(3) Holodomor ve Lebensraum
(4) Çernobil Felaketi, Sovyetler’in Çöküşü ve Ukrayna’nın Bağımsızlığı
(5) 2022 Rusya–Ukrayna Savaşı ve Kaynakça