Güncel Yazılar Ortadoğu Ortadoğu Mitolojisi Ortadoğu Tarihi

Bağdat Pili: Antik Dünyanın Elektrik Sırrı mı, Yanlış Yorumlanmış Bir Bulgu mu?

Tarih boyunca insanlığın ulaştığı bilgi seviyesini düşündüğümüzde, modern bilimin keşiflerinden çok önce yaşamış medeniyetlerin, ileri düzeyde bilgiye sahip olabileceğini göz ardı etme eğiliminde oluruz. Bağdat Pili olarak bilinen gizemli bir eser, antik dünyanın elektrik bilgisine sahip olup olmadığına dair tartışmaları alevlendiren en ilginç bulgulardan biridir. Peki, gerçekten bir batarya mıydı? Elektrik üretme kapasitesine sahip miydi? Ve en önemlisi, kim, neden yapmıştı?

1936 yılında Irak’ın başkenti Bağdat yakınlarındaki Khujut Rabu bölgesinde keşfedilen ve yaklaşık 2.000 ila 2.500 yıl öncesine tarihlenen bu eser, Parth veya Sasani dönemine ait olduğu düşünülen bir çömlekten oluşur. Düzenek, dışta kil bir kap, içinde bir bakır silindir ve silindirin ortasında demir bir çubuktan meydana gelmektedir. Üst kısmı asfalt bir tıpa ile kapatılmış ve demir çubuk bu kapağın içinden dışarı çıkacak şekilde yerleştirilmişti.  Bu nesne ilk bakışta sıradan bir kap gibi görünse de içindeki metal bileşenlerin varlığı bilim insanlarının ilgisini çekmiştir. Bazı bilim insanlarının 2000 yıl öncesine ait bir elektrik bataryası olduğu iddiası, tarihçileri ve arkeologları ikiye bölmüş; bazıları bunun yanlış yorumlanmış bir çömlekten ibaret olduğunu öne sürmüştür.

Alman arkeolog Wilhelm König, 1938’de yaptığı incelemelerde bu nesnenin bir galvanik pil olabileceğini öne sürmüştü. Ona göre, eğer içerisine asidik bir sıvı -örneğin sirke veya üzüm suyu– konulursa, düşük voltajlı elektrik üretmek mümkündü. Bu teori, dönemin bilim dünyasında büyük yankı uyandırmış ve antik çağlarda elektriğin bilinip bilinmediği tartışmasını alevlendirmiştir. Ancak bu iddianın doğruluğunu kesin olarak kanıtlayacak bulgular halen eksik.

Elektrik Üretme Kapasitesi ve Testler

En önemli soru şu: Eğer bu bir bataryaysa, antik çağlardaki insanlar elektriği nasıl kullanıyorlardı? Bağdat Pili’nin gerçekten bir batarya olup olmadığını anlamak için birçok deney gerçekleştirilmiştir. İşte bu noktada çeşitli teoriler devreye giriyor. Bilim insanları tarafından yapılan deneyler, bu düzenekten yaklaşık 1 ila 2 volt arasında bir elektrik üretilebileceğini göstermiştir 1978 yılında Alman bilim insanı Dr. Arne Eggebrecht, benzer bir düzenek kurarak yaklaşık 1 voltluk bir elektrik akımı üretmeyi başarmış, dahası çok sayıda Bağdat Pili’ni bir araya getirerek ince bir altın tabakasını, gümüş üzerine elektro kaplama yöntemiyle yerleştirmeyi başarmıştır.

Eggebrech böylece Bağdat pilinin sağladığı elektriğin elektro-kaplama (altın veya gümüş kaplama) işlemlerinde kullanılabileceğini öne sürmüştür. Ancak bu gerilim seviyesi oldukça düşüktü ve günümüzde kullanılan en küçük pil olan AAA tipi pillerinden bile zayıftı. 1948’de bir mühendis bunları sirke ile test etti ve yaklaşık iki volt elde etti, ancak güçleri çok düşüktü. Daha sonra bir bilim insanı, çok sayıda pil kullanarak ince bir altın kaplama yapmayı başardı. Günümüzde metal yüzeylerin altın veya gümüşle kaplanması için elektro-kimyasal yöntemler kullanılmaktadır. Ancak, antik döneme ait elektro-kaplama örnekleri bulunamamıştır.

Bağdat Pili, popüler bilim programı MythBusters tarafından da incelenmiştir. Programda, antik bataryanın gerçekten elektrik üretebildiği doğrulandı.  Ancak, cihazın pratik bir kullanım alanı olup olmadığı tartışmalı kaldı. Elde edilen düşük voltaj, bir insanı çarpacak veya büyük ölçekli bir enerji kaynağı olarak kullanılacak kadar güçlü değildi. Yine de, bu testler, antik medeniyetlerin basit elektrik prensiplerini anlama yetisine sahip olabileceğini göstermiştir.

Bazı araştırmacılar, bu nesnenin tapınak ritüellerinde ya da kehanetlerde kullanılmış olabileceğini ileri sürmektedir. Antik kültürlerde doğaüstü olaylar ve bilimsel açıklamaları bilinmeyen fiziksel fenomenler genellikle dini veya mistik anlamlarla ilişkilendirilmiştir. Düşük voltajlı bir elektrik akımı, bir tapınakta bir putun içine yerleştirilerek, dokunulduğunda hafif bir elektrik çarpması hissi yaratacak şekilde kullanılabilir. Bu tür bir deneyim, sıradan insanlar için ilahi bir güç gibi algılanabilirdi.

Antik çağlarda elektrik üreten bazı balıkların ağrı kesici olarak kullanıldığı bilinmektedir. 1990’larda Paul T. Keyser, Journal of Near Eastern Studies’teki yayınladığı ve antik çağların teknolojik ve tıbbi bilgisizliği yönündeki geleneksel anlatıyı sorguladığı makalesinde, antik pillerin ve elektrikli yılan balıklarının tıbbi amaçlarla, özellikle ağrı kesici veya anestezi olarak kullanılmış olabileceğini öne sürmüştür. Keyser, eski Mezopotamya’da doktorların hastalıkları teşhis ve tedavi etmek için iki ayrı yöntem kullandığını belirtmiştir. Bu bağlamda, Asu adı verilen doktorların elektrik akımını tedavi amaçlı kullanmış olabileceğini öne sürer. Ona göre, tek bir Bağdat Pili yeterli voltaj üretemese de, birkaçının birleştirilmesiyle deri uyuşturulabilirdi. Ancak bu teoriye dair herhangi bir tarihsel kayıt bulunmamadığı, gibi akademik çevrelerde de pek kabul görmemiştir.

Öte yandan, popüler ancak bilimsel temelden yoksun bir iddia da, Bağdat Pili’nin Mısır piramitlerini aydınlatmak için kullanıldığı yönündedir. Ancak bu teori, piramitlerin Bağdat Pili’nden yaklaşık 2000 yıl önce inşa edilmiş olması ve o dönemde demirin henüz bilinmemesi gibi tarihi gerçeklerle çelişmektedir. Bu nedenle, bu tür iddialar bilim çevrelerinde pek ciddiye alınmamaktadır.

Bağdat Pili’nin bir batarya olmadığına inanan araştırmacılar ise, bunun aslında bir parşömen saklama kabı olabileceğini öne sürmektedir. Benzer tasarıma sahip çömleklerin Mezopotamya’da bulunmuş olması bu hipotezi destekler niteliktedir. Bu görüşe göre, demir çubuk, çömlek içine yerleştirilen bir parşömeni sabitlemek için kullanılmış olabilir.

Komplo Teorileri ve Kayboluşu

Bağdat Pili ile ilgili spekülasyonlar yalnızca kullanım amacına dair değildir. 2003’te Irak Savaşı sırasında Bağdat düştüğünde, Irak Ulusal Müzesi büyük bir yağmaya uğradı. Bu yağma sırasında binlerce paha biçilemez eser çalındı veya tahrip edildi. Özellikle küçük taşınabilir eserlerin birçoğu karaborsaya düştü veya izleri tamamen kayboldu. Bağdat Pili de bu süreçte kaybolan eserlerden biri olarak görülüyor. Bazı kaynaklar, Bağdat Pili’nin zaten savaştan önce müze envanterinde eksik göründüğünü iddia ediyor. Eğer doğruysa, bu eserin çok daha önce çalınmış olabileceğini gösterir. Ancak kesin bir belge olmadığı için ne zaman kaybolduğu tam olarak bilinmiyor.

Bağdat Pili’nin çalındığına dair yaygın bir inanış var. Özellikle bazı komplo teorisyenleri, bu teknolojik eserin modern bilim tarafından analiz edilmesini istemeyen bazı gruplar tarafından kaçırıldığını iddia ediyor. Ancak bu iddialar spekülatif ve kanıta dayalı değil.

Alternatif olarak, pilin ya başka bir müze deposuna kaldırıldığı ya da yağma sırasında tahrip olup bilinmeyen bir yere gömüldüğü öne sürülüyor. Bağdat Pili’nin şu anda nerede olduğu bilinmiyor. Eğer gerçekten çalındıysa, özel koleksiyoncuların eline geçmiş olabilir. Ancak bugüne kadar hiçbir yerde yeniden ortaya çıkmadı. Eğer müze arşivlerinde kaybolduysa, gelecekte yeniden keşfedilme ihtimali var.

Bağdat Pili’nin kayboluşu, savaş ve yağmanın tarihi miras üzerindeki yıkıcı etkisini gözler önüne seren acı bir gerçektir. Bu esrarengiz nesne, antik dünyanın bilimsel bilgi seviyesine dair büyüleyici sorular doğurmuş, ancak kesin cevaplara ulaşmamızı engelleyen sis perdesi hâlâ aralanamamıştır. Eğer gerçekten bir batarya ise, tarihin derinliklerinde gizlenmiş bir teknolojiye dair tüm bildiklerimizi yeniden değerlendirmemiz gerekecektir. Ancak mevcut kanıtlar, onun bir elektrik kaynağı olarak kesin biçimde kullanıldığını kanıtlamaktan uzaktır.

Belki de Bağdat Pili, yalnızca rastlantısal bir elektro-kimyasal düzenektir; belki de kaybolmuş bir bilginin son yankılarıdır. Ancak bir gerçek var ki, tarih sayfalarının arasında hâlâ çözülmemiş sırlar, keşfedilmeyi bekleyen bilgiler saklıdır. Bilim ilerledikçe, belki de insanlığın geçmişine dair tüm kabullerimiz değişecek, tarihin karanlık köşelerinde kaybolmuş olan bilgiyi yeniden aydınlatacağız.