Toprak Askerler veya Terracotta Ordusu, Çin’in ilk İmparatoru Qin Shi Huang‘ın (MÖ 259 – 210) ordularını tasvir eden pişmiş toprak heykellerden oluşan bir koleksiyonu olup, imparatoru ölümden sonraki yaşamında korumak amacıyla MÖ 210–209 yıllarında imparatorla birlikte gömülen bir cenaze sanatı türüdür.
29 Mart 1974’te, kuzeybatı Çin’deki kuraklıkla kavrulmuş Shaanxi eyaletinde, Yang Zhifa, beş kardeşi ve komşusu Wang Puzhi Trabzon hurması ve nar ağaçlarıyla dolu bahçesinde kuyu kazarken küreği toprak altında bir insanın kafası olduğunu sandığı sert bir nesneye çarptığında şaşırmıştı. Çiftçi nesneyi incelediğinde bunun insan kemiği değil de insan yapımı pişmiş toprak heykeller olduğunu gördüğünde yerel yetkilileri uyarmıştı. Li Dağı’ndaki Qin İmparatoru mezar höyüğünün yaklaşık 1,5 kilometre doğusunda bulunan bu kuyudaki keşfi takip eden aylarda Zhao Kangmin dahil Çinli arkeologlar savaş için hazırlanmış gibi görünen binlerce gerçek boyutlu pişmiş toprak asker ve yüzlerce yontulmuş at, bronz arabalar ve silahlardan oluşan toprak askerler (İngilizce ‘terracotta warriors’, Çince 兵马俑) veya toprak ordu (terracotta army) adlarıyla anılan orduyu açığa çıkarılmıştı. Xi’an şehri yakınlarındaki üç çukurda, MÖ 221’de Çin’in ilk imparatoru ilan etmiş olan Qin Shi Huangdi’nin kazılmamış mezarının yakınında bulunan modern zamanların en büyük arkeolojik keşiflerinden biri olan savaşçıların yer aldığı site 1987’de bir müze ve UNESCO Dünya Mirası Alanı olmuştur. 2007’deki tahminlere göre, Terracotta Ordusu’nun bulunduğu üç çukurda 8.000’den fazla asker, 130 atlı savaş arabası ve 150 süvari atı bulunmakta olup, ayrıca diğer çukurlarda memurlar, akrobatlar, müzisyenler gibi öteki yaşamında kendini eğlendirecek sivil kişilerin heykelleri de bulunmuştur. Bölgenin üzerine bir müze kompleksi inşa edilmiş ve en büyük çukur çatılı bir yapıyla çevrilmiştir. Site, Çin Seddi ve Pekin’in Yasak Şehri ile birlikte Çin’in önde gelen turistik mekanlarından birisidir.
Tarihçesi
Mezarın inşası, tarihçi Sima Qian (145-90 BCE) tarafından, türbenin tamamlanmasından bir asır sonra yazılan, Çin’in 24 hanedan tarihinin ilki olan Büyük Tarihçinin Kayıtları’nda anlatılmıştır. Türbe yapım çalışmaları, o zamanlar daha 13 yaşında olan İmparator Qin tahta çıktıktan kısa bir süre sonra MÖ 246’da başlamıştı ki projede 700 bin işçi çalıştırılıyordu. İlk imparatorun ölümünden 600 yıl sonra coğrafyacı Li Daoyuan, Li Dağı’nın arazi yapısı nedeniyle tercih edilen bir yer olduğunu Shui Jing Zhu adlı çalışmasında kaydetmişti. Sima Qian, imparatorun saraylar, kuleler, görevliler, değerli eserler ve harika nesnelerle birlikte gömüldüğünü, cıva kullanılarak 100 yapay nehir oluşturulduğunu, bunların üstündeki tavanın gök cisimleri tasvirleriyle süslendiğini yazmıştı. Bununla birlikte orijinal metinde pişmiş toprak ordusundan söz edilmemişse de mezar höyüğünün toprağında yüksek seviyelerde cıva bulunması yazarın ifadelerini doğrulamaktadır. Daha sonraki tarihsel kayıtlarda kompleksin ve mezarın, imparatorun ölümünden sonra taht için mücadele eden Xiang Yu tarafından yağmalanmış olduğunu ileri sürülmüştür.
Nekropolis
Terracotta Ordusu, Çin’in ilk İmparatoru Qin Shi Huang’ın imparatorluk sarayı veya yerleşkesinin bir mikrokozmosu olarak inşa edilen çok daha büyük bir nekropolün (yaklaşık 98 km²) parçası olup, imparatorun mezar höyüğünün çevresinde geniş bir alanı kaplamaktadır. Mezar höyüğü, Li Dağı’nın eteğinde piramidal bir şekilde inşa edilmiştir. Nekropol, çeşitli ofisler, salonlar, ahırlar ve diğer yapıların yanı sıra mezar höyüğünün etrafına yerleştirilmiş bir imparatorluk parkından oluşurken, toprak askerler mezarın doğusunda nöbet tutmaktadır.
Arkeologlar kazılmamış mezarın, savaşçıların koruduğu Xi’an şehrinin birebir kopyasını içerebileceğinden şüphelenmektedirler. 2 bini kazılmış yaklaşık 8 bin gerçek boyutlu asker figürü -9 general dahil- imparatora öbür dünyada hizmet etmek için yaratılmış olup, savaş arabaları, süvari, zırhlı askerler ve okçuların bir karışımını içermektedir. Askerlerin detayları (yüz ifadeleri, kulaklar, saç şekilleri, sakallar gibi) o kadar karmaşık ve özgündür ki imparatorun ordusunda görev yapan gerçek askerlere dayandıkları varsayılmaktadır. Askerlerin yüzlerinin doğuya yani imparatorluğunun sınırlarına değil, daha önce almış olduğu topraklara doğru çevriliş pozisyonda olması da tartışma konusu olmuş, imparatorun gerçek tehdidin fethettiği topraklardan geldiğini hissettiği için böyle bir karar aldığı düşünülmüştür.
Çukurlar
Arkeologlar, bugüne dek 600 kadar çukur tespit etmişlerse de bunların bazılarına ulaşmak mümkün olmamıştır. Keşif alanının etrafına inşa edilen dört dönümlük alanda yer alan Terracotta Ordusu Müzesi’nin 1979’da açılan üç ana çukuru bugün ziyarete açıktır.
Çukur 1
En büyük çukur olan dikdörtgen şeklindeki 1. Çukur 14 bin m² alan kaplamakta olup, üç sıra derinliğinde zırhsız ayakta duran okçulardan oluşan bir grup, arkalarında, toprak höyüklerle ayrılmış yakın dövüş silahlarıyla donatılmış olan zırhlı savaşçılardan oluşan 11 düz çizgi halinde heykeller bulunmaktadır. Bu zırhlı savaşçıların arasına, her birinde dört pişmiş toprak at bulunan tahtadan (şimdi çürümüş) yapılmış savaş arabaları serpiştirilmiştir. Bu arabaların her birinde koruma için ekstra uzun zırh giyen bir sürücüsü ve yakın dövüş silahları veya yaylarla donanmış iki savaşçı bulunmaktadır.
Çukur 2
İlk çukurun kuzeyinde yer alan yarısı büyüklüğünde ve kabaca kare şeklindeki 2. Çukur, büyük ölçüde okçulardan oluşmakta olup, ön sıralarda yer alan figürler zırhsız ve ayakta, arkada olanlar ise diz çökmüş durumda sıralanmıştır. Okçuların tatar yaylarının ahşap kısımları çürüdüğü için günümüze ulaşamamıştır. Bu çukurda ayrıca her birinin iki binicisi olan yaklaşık 80 savaş arabası yer almaktadır. Çukurun kuzeybatısında gerçek boyutlarda ve her biri hem yay hem de yakın dövüş silahlarıyla donatılmış bir süvariyi taşıyan eyerli atlar da bulunmaktadır.
Çukur 3
Çukurların en küçüğü olan 3. Çukur komuta merkezi olarak anılmakta olup, ortasında bir savaş arabacısı dahil dört savaşçının bulunduğu -muhtemelen ordu komutanının taşındığı- büyük bir komuta arabası bulunmaktadır. Ordu komutanı pişmiş toprak figürler arasında yer almamaktadır.
Diğer çukurlarda askeri olmayan pişmiş toprak figürler de bulunmuş olup, bunlar arasında yazı yazmak için bıçaklar ve bambu tabletlerle donatılmış pişmiş toprak memurlar ve eğlence amaçlı bir grup pişmiş toprak akrobatları bulunmaktadır. Bunlardan akrobatların Çin’e özgü olmadıkları muhtemelen Burma bölgesinden geldikleri düşünülmektedir.
İlk İmparator Qin Shi Huang
Çin’in ilk İmparatorunun doğum adı Ying Zheng olup, birbiriyle savaşan pek çok eyaletin olduğu zamanda Çin’in batısında Qin adlı bu eyaletlerden birisinde dünyaya gelmişti. Qin Kralı Zhuangxiang MÖ 246’da öldüğünde 13 yaşında olan Zheng tahta geçmiş, akabinde Qin’in diğer eyaletleri fethetmesini ve Çin’i ilk kez birleştirmesini sağlayacak bir dizi askeri sefer başlatmıştı. MÖ 221’de Çin’in birleşmesini tamamlandıktan sonra Zheng, ‘Qin’in İlk İmparatoru’ anlamına gelen Qin Shi Huang unvanını almıştı. Bununla birlikte MÖ 210’daki ölümünden sonra, “Han Hanedanı” olarak bilinen yeni bir yönetici grubunun iktidara gelmesiyle Zheng’in hanedanı hızla çökecektir. Zheng daha taç giyme töreni yapmadan önce mozolesinin yapımına bile başladığı bilinmektedir ki pişmiş toprak savaşçıların tamamlanmasının 10 yıldan fazla sürdüğü tahmin edilmektedir. Pişmiş toprak figürler daha sonraki Çinli yöneticiler tarafından yaptırılmışsa da hiçbiri bunlardan bir ordu oluşturmayı düşünmemiş Ying Zheng’in Terracotta Ordusu girişimi eşsiz kalmıştır.
Terrakotta Ordusu Nasıl Yapıldı?
Yaklaşık 180 boyunda ve 200 kg ağırlığındaki pişmiş toprak askerlerin nasıl yapıldığı hala tartışılmaktadır. Bir teoriye göre Çinli sanatçılar İpek Yolu’ndaki gezginlerden edindikleri Yunan heykel tekniklerinden ilham aldıklarını öne sürerken, bir başkası işçilerin vücut parçaları ve başlıklar için kalıplar kullandığını ve heykeli fırına göndermeden önce bireysel süslemeler ekleyerek özelleştirdiklerini iddia etmektedir. 2014 yılında, University College London’daki bir grup araştırmacı pişmiş askerlerin gerçek bir ordunun kopyası olduğu teorisini test etmek için 30 savaşçının kulağını analiz etmiş ve her birinin farklı olduğunu görerek teoriyi desteklemişlerdir. Başka bir arkeolog ekibi ise tersine mühendislik çalışmaları yürüterek eserlerin nasıl yapıldığını anlamaya çalışmıştır. Sonuçta askerlerin tek bir atölyede üretilip, bir araya getirilmediği, her biri bir usta tarafından yönetilen ayrı zanaatkâr gruplarının savaşçıları teker teker bir araya getirdiği ve bunları bir kez boyandıktan sonra çukurlara götürdüklerini ileri sürmüşlerdir.
Son söz olarak her yıl ziyarete gelen milyonlarca turist, binlerce pişmiş toprak askerlerin duruşunu unutulmaz bir gösteri olarak izlese de bu heykellerin yaşayanların gözleri için yaratılmadığını unutmamak gerekir.