Yazı: Özhan Öztürk
BABA YAGA (Rusça: Баба-яга, Bulgarca: Баба Яга, Lehçe: Baba Jaga) Ormanın derinliklerinde bir kulübede yaşayan yaşlı bir kadın büyücünün adı olup çoğunlukla çocukları kaçırıp yiyen korkunç ve zalim bir cadı olarak tasvir edilmektedir.
Baba Yaga veya Cazi Baba
‘Cazi Baba’ olarak da bilinen Baba Yaga bir havan veya demir kazanın içinde havada
uçarken bir eliyle havan tokmağını dümen gibi kullanmakta, diğer eliyle ise huş ağacından bir çalı süpürgesi taşımaktadır. Kemikleri sayılacak denli zayıf, kemikli yüzlü, uzun burunlu ve demir dişli olarak tasvir edilmektedir. Geçtiği yerlerde fırtınalar oluşturan, gövdelerinden yeni ayrılan ruhları yutmak için dolaşan ölüme eşlik eden, yamyam karakterli Baba Yaga’nın ormanda bulunan hayat çeşmesini koruduğuna inanılmaktadır. Kadının tavuk ayaklı ahşap kulübesinin etrafında kurbanlarının kafatasları bir çit gibi sıralanmıştır. Kulübesine uğrayan istenmeyen misafirleri midesine indiren kadın saygısını kazananlara bazen değerli armağan ve
tavsiyeler de verebilmektedir.
Slav dil ailesinde baba ‘aşağı sınıftan yaşlı kadın’ veya “büyükanne” anlamına gelmektedir. Rusya, Ukrayna ve Bulgaristan’da Baba Yaga olarak bilinen karakter Polonya’da Baba Jaga, Sırbistan ve Bosna’da Baba Roga, Romanya’da Baba Kloanta adını almakta masalların konu ve içeriği de bölgesel farklılıklar göstermektedir. Slovakya’da Jaga Baba Bir Slav masalında cadının köle gibi kullandığı ve ev işlerini yaptırdığı Vasilisa adlı genç kızın kaçmasına kulübedeki kedi, köpek hatta kapı ve bir ağaç kendilerine iyi
davrandığı için yardım ederler. Masalın sonunda Baba Yaga bir kargaya dönüşür. Macar folklorunda ise baba adıyla bilinip önceleri iyi kalpli bir periyken zamanla cadıya dönüşen bir yaratıktır. Çek varyantlarda ise kadın yüzlü domuz gövdeli, at bacaklı bir yaratık olup, bir mağarada yaşamakta, kendisini gören insanın gözleri kör olmaktadır.
Alexander Afanasyev’in 1862’de kaydettiği Rus masalı ‘Güzel Vasilissa’da kızın gördüğü beyaz, kırmızı ve siyah atlı 3 savaşçının Baba Yaga’ya hizmet ettiği ve kadının ellerinden 3 çift sihirli güç olduğu anlaşılmaktadır ki bunlar gündüz, güneş ve gecenin sembolik renkleri olmalıdır. Bu masalda kız kendisine verilen 3 imkânsız görevi annesinin verdiği sihirli bir oyuncak ile aşmayı
başarmıştır. Aynı masalın Hristiyanlaştırılmış varyantında ise Baba Yaga tarafından esir edilen Vasilissa’ya cadının yardımcıları olan kedi, köpek, kapı ve ağaç kendilerine nazik davrandığı için yardım ederek kurtulmasını sağlamış, Baba Yaga sonunda bir kargaya dönüşmüştür. Cadının bir düzenbaz olan kargaya dönüşmesi ilginç bir detay olup, bu dönüşüm Baba Yaga’nın başlangıcına döndüğünü sembolize ediyor olabilir. Bu masal ve diğer anlatılardaki ayrıntılar (demir işler vs.) Baba Yaga’nın tanrılar âlemi özellikle yeraltı dünyası ilişkisi ortaya çıkarmaktadır.
Baba Yaga kanımca Türk-Ural mitolojisiyle de ilişkili tanrısal veya yarı-tanrısal bir figürken zamanla folklorik bir cadıya dönüştürülmüştür.
Baba Yaga’nın yaşadığı tavuk ayaklı kulübe de masalın kökleriyle ilişkili önemli bir
semboldür. Kuzeydoğu Anadolu’da serander adı verilen ve ambar olarak kullanılan ayak görünümlü 4 ağaç kütük üzerine inşa edilmiş ağaç kulübelerin Sibirya’da, Ural, Sami ve Tunguz halklarınca da depo olarak kullanıldığı bilinmektedir. Dahası Rus arkeologlar Yefimenko ve Tretyakov’ın 1948’de bulup, ölüm kulübesi (İzba smerti) adını verdiği benzer yapıların eski Slavlarca ölü yakma amaçlı kullanıldığı da iddia edilmiştir.
Kaynak: Özhan Öztürk. Dünya Mitolojisi. Nika Yayınları. Ankara, 2016
Ayrıca Oku
Doğu Karadeniz Folklorunda Cadı ve Cadılık
Alman Cadıları Berta ve Holle ile İtalyan Cadısı Befana