Site icon Özhan Öztürk Makaleleri

Mitolojik Bir Figür olarak Kiev Rus Prensi Vladimir

Prens Vladimir, Vladimir Svyatoslavich (Rusça Владимир Святославич) , Büyük Viladimir, I. Vladimir  veya Aziz Vladimir 

Makale: Özhan Öztürk

Prens Vladimir, Vladimir Svyatoslavich (Rusça Владимир Святославич) , Büyük Viladimir, I. Vladimir  veya Aziz Vladimir  (957–1015) Ortodoks Hıristiyanlığı benimseyen dahası pagan inanca mensup halkının da benimsemesini sağlayan, ilk Kiev büyük prensi olup, Kiev ve Novgorod topraklarını tek bir devlet altında birleştirmiştir.

Kiev büyük prensi I. Svyatoslav’ın oğlu olan I. Vladimir İnsanların tanrılara kurban edildiği ayinlere bile katılan bir pagan olmasına karşın, Bizans imparatoru II. Basileios (976-1025) ile ittifak kurmak için 987’de Basileos’un kız kardeşi Anna ile evlenmiş ve aynı anda Hıristiyanlığı kabul etmiştir. Kiev ve Novgorod’u Hıristiyanlaştırmaya çalışırken çıkan yerel isyanları bastıran Vladimir tüm eski tanrıların putlarını söküp Dinyeper Nehrine attırmıştır. Nestor kroniğine göre kadınlara düşkünlüğüyle tanınan prensin 5 yasal karısının yanı sıra pek çok da kölesi bulunmaktaysa da evliliğin temel sebebinin evliliğin kendisi olmayıp, doğuda İslam batıda ise Hıristiyan ülkeler arasında sıkışan ülkesini bir pakta dahil etme isteği olduğu açıktır.

KİEV DESTAN SERİSİ

Kiev prensi Vladimir ile bogatyri adı verilen atlı savaşçılarının maceralarını anlatan manzum destan dizisinin adıdır. Modern yazarlarca Kral Arthur ile Prens Vladimir pek çok açıdan kıyaslanmışsa da ilkinin yaşadığı yani tarihi bir karakter olduğu şüpheli ikincisinin ki ise kesindir. Büyük Vladimir veya I. Vladimir adıyla bilinen kahraman 956-1015 yılları arasında yaşamış olup, Novgorod prensi ünvanıyla da tanınmaktaydı. Güçlü bir karakter olarak tasvir edilen Vladimir’in Hıristiyanlığa geçişi destanlarda pek ele alınmasa da Ortodoks kilisesi tarafından aziz ilan edildiği bilinmektedir. Bu dönemde Rus prensinin Bulgarlara ama özellikle Moğollara karşı amansızca mücadelesi bilini adı verilen destanların esas temasını oluşturmuştur. Benzer soylu amaçların peşinden koşmalarına, kralın düşmanları ve çeşitli canavarlarla cesurca savaşmalarına karşın Kral Arthur’un asil yuvarlak maşa şövalyelerinden farklı olarak bogatyrlerin çok azı varlıklı ve soylu olup, Rus halkının tüm katmanlarını sembolize eder niteliktedirler. Bunlardan Dobrynya Nikitiç asillerin, Alyoşa Popoviç rahiplerin, İlya Muromets ise köylülerin sembolik temsilcisi olarak yer almaktadır.

VLADİMİR’İN ESKİ TANRILARI REDDETMESİ

Kiev Prensi Vladimir kardeşi Yaropolk’u öldürerek tahtı ele geçirdikten sonra Hıristiyan bir Bizans prensesi ile evlenmiş, Dinyeper nehri kıyısında devasa bir saray inşa ettirip bahçesini Perun, Khors, Dazhbog, Stribog, Simargl ve Mokoş gibi eski tanrıların heykelleriyle doldurmuş, Hıristiyanlığı uzun süre kabul etmemiştir. Saray bahçesindeki tanrı heykelleri önünde pagan Ruslar uzun süre kendi evlatlarını kurban etmiştir. Vladimir, benzer bir sarayı amcası Dobrynya’yı vali olarak atadığı Novgorod’da inşa etmiş bir gün Hıristiyan baba oğlunun kurban edilmesine tanrı dediklerinin sadece birer tahta parçası olduğu gerekçesiyle karşı çıkınca baba oğul katledilmiş ama adamın isyanı dilden dile yayılınca Vladimir Hıristiyanlığı kabul etmiştir. Prens bu olaydan sonra pagan tanrı heykellerini yakmış, Perun heykelini ise Dinyeper nehrine atmıştır. Bir söylenceye göre Perun nehirde sürüklenirken yoldan geçenlere “Beni unutmayın” diye seslenmeye devam etmektedir.

VLADİMİR’İN İMAN SEFERİ

Kiev prensi Vladimir’in her açıdan bolluk içerisinde olan ülkesinin daha çok imana ihtiyaç duyduğunu anlayınca Oleg, Mladan ve Vakhtan adlarında üç adamını tüm dünyayı araştırıp Rus halkına uygun bir din bulmaları için görevlendirmiştir. Pek çok halkın arasında karışıp dinlerini inceleyen adamlar sonunda Nalsa adlı bir cüceden Babil’e gitmiş burada Yram adlı bir cüceden Babil’e gitmeleri gerektiğini öğrenmişledir. Babil’de Yram adlı bir tanrıçaya ibadet edildiğini ama bu dinin kendilerininkinden daha üstün olmadığını anlamış, bu sırada bir kızdan doğuya doğru giderek gökyüzündeki haçı bulmaları gerektiğini duymuşlardır. Sonunda bir gemiyle Konstantinople’a gelen üç adam burada altın kubbeli dev bir kiliseye (Ayasofya) rastlamış, gökyüzünde haç suretini ve gerçek dini bulduklarını anlayınca Vladimir’e Hıristiyanlığı anlatmak için ülkelerine geri dönmüşlerdir.

KaynakÖzhan Öztürk. Dünya Mitolojisi. Nika Yayınları. Ankara, 2016

Exit mobile version