Makale: Özhan Öztürk
Theodosia,[1] MÖ 6. Yüzyıl ortalarında Miletli kolonistlerce Güney Kırım’da Karadin tepesinde Feodosijsky kanalı kıyısında kurulmuş bir Yunan kolonisinin adıdır[2]. Yapılan kazılarda Theodosia’da MÖ 5. yüzyıldan kalma bir yapı, amfora mühürleri, MÖ 400 yıllarında basılmış kent adını taşıyan gümüş sikkeler bulunmuştur.
Antik yazarlarca ve Anonim Periplous’ta (77) Theodosia ve Theudosie olarak anılan kent MÖ 6-5. yüzyılda ticari öneme sahip bir kent devleti olarak varlığını sürdürmüş, MÖ 4. yüzyılda Bosphoros’un en önemli tahıl ihraç limanı olmuştur. Periplous’ta kentin Alan dilinde ‘Yedi tanrının’ anlamına gelen Ardabda olarak anıldığı kayıtlıdır. MÖ 107’de Savmak liderliğindeki İskit ayaklanmasının merkezlerinden birisi olmuş, MS 4. yüzyılda Hunlar tarafından yok edilmiştir. Theodosia, bu tarihten itibaren 900 yıl boyunca önemsiz bir köy statüsünde ve Hazarların etki alanındaki bir Bizans yerleşimi olarak varlığını sürdürmüştür. Sonrasında Kırım yarımadasının geri kalanı ile birlikte önce Kıpçak egemenliğine girmiş, 1230’larda ise Moğol işgaline uğramıştır.
Theodosia Sikkeleri
Theodosia’da MÖ 5. yüzyılın sonları ile 4. yüzyılın başlarında otonom sikkeler basılmış olup, MÖ 3. yüzyıldan itibaren II. Levkon döneminde Bosphorus krallığının üyesi olduğundan krallığın sikkelerini darp etmeye başlamıştır. MÖ 403-393’de basılan bronz sikkelerin ön yüzünde boğa başı figürü, arka yüzünde yıldız ve ΘΕΟΔΕΩ yazısı, MÖ 393-389’de ön yüzde Apollon portresi, arka yüzünde boğa figürü ΘΕΟΔΟΣ, MÖ 240-230’de Athena, arka yüzünde kılıfında yay ve altında sopa ile ΘΕΥ yazısı bulunmaktaydı.
Kaffa, Ceneviz dönemi
1204–1261 ve 1296–1307 tarihleri arasında Kaffa adını alan yerleşim Venedik Cumhuriyeti tarafından yönetilmişse de 13. yüzyıl sonlarında rakipleri Cenevizliler, kasabayı Kırım’ın gerçek hâkimi olan Altın Orda Hanlığı’ndan satın alıp 1475’e dek yönetmişlerdir. Kaffa, bu dönemde İpek Yolu (Çin) ve Baharat Yolu’na (Hindistan) uzanan kervan yollarının uç noktasında bulunmaktaydı. Karadeniz ticaretini tekellerine almaya çalışan Cenevizliler, Avrupa’nın en büyük köle pazarı haline gelen Kaffa’yı Karadeniz’deki Ceneviz yerleşimlerinin yönetim merkezi olarak yapılandırırken burada 1266’dan itibaren bir konsül bulundurmuş, 1316’dan itibaren konsül tüm Ceneviz kolonilerinin yöneticisi durumuna getirilmiştir. 1343’de Altın Orda Hanı Jani Bey (1342-1357) Kaffa’yı kuşatmışsa da 1343’de denizden gelen İtalyan desteği kuşatmanın kaldırılmasını sağlamıştır. Bu dönemde kentte Yunanlılar, İtalyanlar, Ermeniler, Yahudiler, Ukraynalılar, Bulgarlar, Karayim ve Tatarlar yaşamaktaydı. 1345’de kenti yeniden kuşatan Jani Bey adamlarının kara vebaya yakalanması üzerine yine kuşatmayı kaldırmak zorunda kalmış, çekilirken de hastalıktan ölen adamlarının cesetlerini mancınıklarla kente atarak hastalığın kente bulaşmasını sağlamıştır. Hastalık kapan İtalyan denizcilerin Avrupa limanlarına gitmesiyle kara veba 1 yıl içerisinde tüm Avrupa kıtasına yayılmıştır. Altın Orda devletinin parçalanmasının ardından Kırım Hanı Hacı Giray Cenevizlileri yenerek vergiye bağlamışsa da kent 1462’de Polonya kralı IV Casimir’in korumasına girmek isteyip, Tatarlar arasındaki iktidar mücadelesi de şiddetlenince, I. Mengli Giray tarafından Kırım’a davet edilen Osmanlı ordusu Gedik Ahmet Paşa komutasında 1475’de kenti ele geçirmiş ve adını Türkçeleştirilerek “Kefe”ye çevrilmiştir.
Kefe, Osmanlı Dönemi
Kefe kadılık haline getirilirken civarındaki sahil kaleleri ile birlikte Kefe sancağı adlı idari birim oluşturularak İstanbul’dan gönderilen bir vali tarafından yönetilmeye başlanmıştır. Kanuni Sultan Süleyman, 6 Ağustos 1509’da dedesi Sultan II. Bâyezid tarafından Kefe Sancak Beyi olarak görevlendirilince 3 yıl Kefe’de Sancak Beyi olarak görev yapmış, babası Yavuz Sultan Selim’in iktidarı ele geçirmesine yardım etmiştir. 17. yüzyılda Evliya Çelebi, Kefe’nin 80’inde Müslüman, 40’ında gayrimüslimlerin oturduğu 120 mahalle ile 9.060 haneden oluştuğunu, kentte 60 cami, 50 mescit, 10 hamam, 105 sebil ve 1.010 dükkân bulunduğunu bildirmiştir. 18. yüzyılda halkının büyük kısmı Müslümanlardan oluşan, Deşt-i Kıpçak’tan gelen hayvansal ürünler, Tatarlarca esir edilen Ukraynalı köylüler, Rusya’dan gelen kürkleri İstanbul’a satan zengin bir ticaret kenti görünümünde olduğundan “Küçük İstanbul” adıyla da anılan kent Osmanlı-İran ve Osmanlı-Rus savaşları sırasında sevkiyat limanı olarak kullanılmıştır.
Feodosiya, Modern dönem
Osmanlı-Rus savaşları sırasında 1736’de Ruslar tarafından kuşatılıp, 1777’de işgal edilen kent, 1783’de Kırım’ın tamamı ile birlikte Rus Çarlığı topraklarına katılmış ve adı Feodosiya olarak değiştirilmiş, Rus egemenliği döneminde Kırımlı Müslümanların önemli bölümü kenti terk etmiştir. 1790’da stratejik önemini kaybeden kentin ekonomisini desteklemek için 1798’de serbest liman ilan edilmiş, 1892’de 3 yıl sürecek Djankov demiryolu hattı inşasına başlanmış ve limanı yenilenmiştir.
II. Dünya Savaşı sırasında Alman işgaline uğrayan ve taraflar arasında 4 defa el değiştiren kentte 16 Kasım-15 Aralık 1941 tarihleri arasında 3248 Yahudi, Alman özel operasyon birimi Einsatzgruppen tarafından katledilmiştir.[3] 1954’te Kırım yarımadasındaki diğer kentler gibi Feodosiya da Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlanmıştır.
Ukrayna’yı NATO’ya sokmak isteyen Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yuşenko, Karadeniz’de yapılacak olan uluslararası bir askerî tatbikat için bölgeye gelen ABD Deniz Piyadelerini tatbikat öncesinde dinlenmeleri için Kırım’a davet edince yerli halkın NATO karşıtı protestolarının yanı sıra muhtemelen Rusya’nın da el altından desteklediği şiddetli muhalefetle karşı karşıya kalmıştır. Ukrayna Savunma Bakanlığı’na ait Drujba (Dostluk) adlı tatil merkezine gelen 150 kadar ABD askerine, tesis personeli yemek ve hizmet vermeyi reddetmiş, onlarda otobüslerle Feodosiya’yı terk edince Turuncu Devrim’in lideri Yuşenko sorumluları cezalandırma vaadinde bulunurken, Ruslar aşırı milliyetçi lider Vladimir Jirinovskiy’nin partisi LDPR, parlamentonun alt kanadı Duma BDT Komisyonu Başkanı Konstantin Zatulin ve Komünist Parti lideri Gennadi Zuganov liderliğinde basına da yansıyan demeçleriyle Kırım’daki protestoları aktif şekilde desteklemeyi ihmal etmemiştir.[4]
Kefe Tarihi Eserler
Ceneviz Kalesi, iç ve dış kale adlı iki bölümden oluşmakta olup, 1341-1348 yılları arasında Altın Orda hanı Canıbek Han zamanında inşa edilmiş, kentin büyümesine paralel olarak 1383 – 1386 yılları arasında genişletilmiş ve günümüze ulaşmayı başarmıştır.
Evliya Çelebi 17. yüzyılda Selâtin, Şehzade Süleyman Han, Müftü, Yeni, Tacir Hacı Nebi, Kale Kapısı adlı camilerinin yanı sıra Hacı Ferhat Medresesi ile Halveti, Celvetî, Kadiri ve Gülşenî tekkeleri ve 45 sibyan mektebi ile 10 hamamın varlığını bildirmiştir. Osmanlı döneminde 48 caminin bulunduğu kentte günümüze sadece 1623-1639 yılları arasında inşa edilmiş olan Kefe Müftü Camii ulaşabilmiştir. Kefe’nin Rus egemenliğine girmesinden sonra 1784’te ve minaresinin şerefeden yukarısı yıkılarak çan kulesi haline getirilerek, Ermeni Katolik kilisesine çevrilen yapı 1964’te yeniden camiye dönüştürülmüş, 1970’lerde de yıkık minaresi tamir edilmiş ve 1990’larda sürgünden dönen Tatar cemaatine iade edilmiştir.
15. yüzyılda Cenevizlilerce inşa edilmiş Aziz Konstantin kulesi, St. Serge (Sury Sarkiz) Ermeni kilisesi ve 1903 – 1914 yılları arasında Karay Türkü Bünyamin Stamboli 20. yüzyıl başlarında inşa edilmiş Villa İstanbuli köşkü kentin önemli tarihi yapılarıdır.
Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016
Notlar
[1] Yunanca Θεοδοσία “Tanrının verdiği”
[2] Katyushin, 2003: 645
[3] Gilbert, 2002: 64, 83
[4]” Aşçılar kazan kaldırınca NATO geri adım attı”. Zaman Gazetesi.12 Haziran 2006, Pazartesi