Tulum, guda, zimbon, çibun, dankiyo ve zampogna
Tulumun öncülü: sipsi ve kabak zurnası
Cimbon, çimbon, zimbon, zombon ve çibun (Çamlıhemşin) kızılağaç, buğday veya kabak sapından yapılan bir çeşit düdük; sipsi anlamıyla Trabzon ve Rize’de hatta zimbon ve zembura formunda Erzurum’da tespit edilmiştir. Trabzon Rumcasında çimboni (Çaykara) ‘kızların kaval gibi çaldığı bir ot sapı’ anlamında kullanılırken, Artvin’de ‘komar ağacının sapından yapılan düdük’ tutula olarak adlandırılmaktadır. Çocukların taze fındık ya da kızılağaç dalının içini çıkartarak kabuğundan yaptıkları düdük Giresun’da zirizop Trabzon’un Şalpazarı ilçesinde ise zipçuk adıyla bilinmekteydi. kabak zurnası veya şurihtra ise çocukların kabak sapı ve yaprağından hazırladıkları oyun amaçlı bir çalgı çeşidinin adıydı (Trabzon, Rize). Kabağın dalı ve yaprağı kesilir, yaprak kısmının altına bir yarık sonra sıra ile delikler açılır. Yarık kısmı ağza sokulur, üflenirken parmakları delikler üzerinden indirip kaldırmak suretiyle flüt gibi çalınırdı.
Kelimenin tüm formları aynı zamanda Trabzon’da ‘değirmen çarkını döndüren suyun geldiği oluğa takılan ince ahşap boru’ anlamıyla da kaydedilmiştir. Karadeniz
Rumcasında hem kavalın ağıza giren bölümü hem de değirmene gelen suyun içinden geçtiği ahşap boru’ olarak her iki anlamı da Giresun’da zimponin (τζιμπόνιν), Ordu, Trabzon ve Gümüşhane’de zimpon (τζιμπόν), Santa’da zumpon (τζουμπόν) formlarında kaydedilmiştir. Kelime İtalyanca ‘tulum; koyun postundan yapılan çoban çalgısı’ anlamına gelen sampogna kelimesinden önce Yunanca’ya zampuna (ζαμπούνα η) formunda ödünçlenmiş oradan Türkçe’ye girmiştir.
Dankiyo, günümüzde Türkçe içerisinde kullanılmayan ölü bir kelime olmasına karşın 17. Yüzyılda Trabzon’a gelen Evliya Çelebi seyahatnamesinde ‘Dankiyo tulum sazlarını… Sazende-i dankiyo düdüğü: Bunu Trabzon Lâzları icat etmişlerdir. Dokuz delikli bir kamıştır’ sözleriyle kelimenin Türkçe içerisindeki varlığını teyit ederken, Trabzon’da bugün pek rastlanmayan tulumun günümüze göre daha batıda çalındığını
bildirmiştir. Bununla birlikte Karadeniz Rumcası içerisinde hayvan derisi; tulum adlı nefesli müzik aleti anlamında Ordu, Santa, Trabzon ve Gümüşhane’de angion (αγγείον), Giresun, Ordu ve Gümüşhane’de angin (Giresun, Ordu, Gümüşhane), Giresun’da tangin, Of’ta ançiyo formlarında kelime kayıtlıdır. Dahası angiyon (άγγείον) kelimesinin Antik Yunanca kaynaklarda ‘sıvı veya katı maddelerin muhafaza edildiği kap, kacak ve hayvan derisinden yapılmış torba, çuval’ anlamları da bulunmaktadır (Herodotus, Tarih 1.188.1; Xenophon, Anabasis 6. 4. 23)
Tulum nasıl yapılır?
Guda, Kars, Rize ve Artvin’de kılı alınmış koyun, keçi derisinden yapılmış tulum şeklinde un, peynir vs. saklamak için kullanılan torba olup aynı zamanda Rize’de
tulum adı verilen müzik aletinin kuzu, keçi, keçi derisinden yapılan, hava ile şişirilen gövde bölümünün de adıdır. Derisinin yumuşaklığından dolayı oğlak derisi tulum yapımında tercih nedeni olup, bü tün olarak soyulan derinin tüyleri dikkatlice temizlenerek mısır unu karıştırılmış süte yatırılarak tabaklanmaktadır. Böylece derinin yumuşaması sağlanmaktadır. Arka ayakların bulunduğu bölümden itibaren kesilen deri ters çevrilerek boyun ve arka kısmı hava çıkarmayacak şekilde sıkıca bağlanmaktadır ki tulumun bu bölümüne guda denilmektedir. Gudanın sağ ayağına tulumu şişirmek için ağızlık, sol ayağına da içine cibu (Bkz. Cimbon) denilen düdük yerleştirilerek nav bağlanmaktadır. Guda Lazca, Megrelce ve Gürcüce ‘hayvan derisinden yapılan şarap, peynir vs. koymak için kullanılan tulum’, Ermenice ‘yoksul çantası’ anlamında guday formunda kayıtlıdır. Guda ve gudi aynı zamanda Trabzon, Gümüşhane ve Bayburt’ta ‘yoğurt mayalamak ve yemek pişirmek için
kullanılan çömlek’ anlamına gelmekte olup, Erzurum Narman’da gudi, Samsun’da gura formları tespit edilmiştir. Bu ikinci çanak anlamının Yunanca gudi (γουδί) ‘havan’ kelimesiyle ilişkili olduğu açıksa da topraktan yapılan ‘çömlek’ ve hayvan derisinden yapılan ‘tulum’ arasında netice de ‘kap’ olmaları arasında daha eski bir bağ olduğu düşünülebilir.
Tulum kelimesinin kökeni
Tulum, öncelikle ‘koyun veya keçi derisi ve bu deriden yapılan yağ saklama kabı’ sadece Karadeniz bölgesinde değil neredeyse tüm Anadolu’da kullanılan bir kelime olup Tonya, Torul ve Kürtün’de aynı anlamda tuluk formu da kaydedilmiştir. Keçi veya koyunun tulumu çıkartılır. Tulumun boğaz kısmıyla kolları bağlanır, tulumun arka kısmından içine yağ basılır, arka kısmı da bağlanarak yayladan köye getirilmektedir. Tulumun ikinci anlamı ise gayda benzeri nefesli müzik aleti olup, genellikle oğlak (çebiç) derisinden, hayvanın gövde kısmı kesilerek, derisinin temizlenip, delik yerleri bağlanıp, ön ayaklardan birine lülük (boru), arka ayaklarından birine de nav takılarak yapılmaktadır.
Tulum nasıl çalınır?
Tulum, lülükten şişirildikten sonra, sıkışan havanın nav içinde bulunan çimonlar sayesinde ses elde edilen, daha çok si ve la tonlarında akort edilen komalı pentatonik (beş sesli) bir nefesli çalgıdır. Tulum, Çayeli’nden doğuya doğru Pazar, Ardeşen, Hemşin, Çamlıhemşin, Fındıklı, Arhavi, Hopa, Borçka, Şavşat, Yusufeli, İspir ve Şebinkarahisar ilçelerinin köylerinde, ayrıca güneyde daha az ölçüde Gümüşhane ve Erzurum illerinde daha çok düğünler ve yayla şenliklerinde çalınmaktadır. 1923 mübadelesi öncesinde Trabzon’u Rumlar tarafından Santa, Gümüşhane, Maçka, Krom ve İmera bölgelerinde çalınan tulum, Sürmene ve Çaykara’nın Holo köyler ile Şebinkarahisar’da bir iki kuşak öncesine kullanılmaktaydı.
Tulum Türkçe bir kelime olup, 13. yüzyıl öncesi Türkçe kayıtlarda ‘su üzerinde yüzebilen şişirilmiş deri’ anlamıyla Hakazca tulum/tuluη, Divan-i Lugat-it Türk’te (1070) ‘deri torba, tulum’ anlamıyla tulguk/tulkuk ve Ebu Hayyan’ın Kitabü-l İdrak (1312) adlı eserinde tulkuk formlarının yanı sıra Azerice tulug, Macarca tömlő, Kazak tulup, Klasik
Mogolca tulum kelimeleri kaydedilmiştir. Tulum ve tuluk kelimeleri ayrıca yörede mecazen ‘şişman insan’, tulum kesmek deyimi ise ‘şişmanlamak, semirmek’ anlamında kullanılmaktadır.
Nav Tulum ve zurna gibi nefesli sazlarda Çibunlarin (sipsi) takıldığı ahşap bölüm olup, Trabzon Rumcasında avlos adıyla bilinmektedir. Şimşir ağacınının içi oyularak hazırlanan nav, Hemşin civarında düz değil hafif eğimli dallardan (40°) seçilmektedir. Nav içerisinde hazırlanan ve analık olarak adlandırılan yuvalara 10 mm çapında kamıştan yapılmış çibun/sipsiler yerleştirilir. Her iki çibun da aynı sesleri veren beşer deliğe sahiptir. Tulum şişirildikten sonra sipsi üzerindeki deliklerin üzerindeki parmak hareketleriyle ezgiler çalınmaktadır.
Hemşin tulum kaydı, 1971. Dinlemek için alttaki videoyu tıklayın!
Kaynakça
AHUNDOV, E. (1978), Azerbaycan Halk Yazını Örnekleri. Türk Dil kurumu Ya-yınları. Ankara s. 542
BALIKÇI, G. (1995), Rize-Pazar Akbucak, Ortayol ve Uğrak Köyleri’nin Etnik Yapıları. Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Halkbilim Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi. s. 117
DANKOFF, R. (1995), Armenian Loanwords in Turkish. Harrassowitz Verlag. Wiesbaden s. 173
EMİROĞLU, K. (1989), Trabzon Maçka Etimoloji Sözlüğü s. 220
GEDİKLİ, F. (2004), Akçaabat Yazıları. Yedirenk Yayınları. İstanbul s. 271
GÜNAY, T. (1978), Rize İli Ağızları. Kültür Bakanlığı Yayınları. Ankara 51/19
KARA, İ. (2001), Güneyce. Dergâh Yayınları. İstanbul. s. 138
KAZMAZ, S. (1994), Çayeli Geçmiş Günler ve Halk Kültürü. Türk Halk Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Vakfı. Ankara. s. 287
ÖZCAN. S (1990), Gümüşhane Kültür Araştırmaları ve Yöre Ağızları. Kültür Bakanlığı s. 485
ÖZTÜRK, Özhan. Karadeniz Ansiklopedik Sözlük. Heyamola Yayınları. İstanbul, 2005
PAPADOPULOS, LP. (1958-1961), Ιστορικόν Αεξικόν της Ποντικης διαλέκτου. Atina II: 405
URAZ, M. (1933), Halk Edebiyatı Şiir ve Dil örnekleri. Suhulet Kütüphanesi. İstanbul s. 519
ÜNSAL, O. (1999), Artvin ve Çevresinde yaylacılık ve Pancarcı şenlikleri. Nart Yayınları. İstanbul. s. 115
Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü (1963-1976). Ankara s. 1225, 2187, 4387, 4388, 4392