Karadeniz Kültürü

Doğu Karadeniz’de Halk Takvimi: Eski Hesap

Doğu Karadeniz bölgesinde mahalli halk takvimi eski hesap (Rize’de ‘esçi hesap’) olarak anılmakta olup, oluştukları doğal ve kültürel ortamın ürünü olan halk takvimlerindeki ay isimleri iller hatta aynı ilin ilçeleri arasında bile küçük değişiklikler göstermekteydi. Bölgenin iklim ve yüzey özellikleri etkili olup, tarım ve hayvancılığa bağlı faaliyetlerin gerçekleştirilmesi sürecinde bu takvim kullanılmaktaydı.

14 Ocak ile 13 Şubat: Kalandar, Zemheri, Yeni Yıl, Büyük Ay

Rumi takvime göre Trabzon’da Kalandar,  Giresun ve Artvin’de Zemheri,

Ocak ayı (Kalandar, Zemheri, Yeni Yıl, Büyük Ay) zamanı Karadeniz bölgesi genellikle kar altındadır

Güneysu’da Yeni Yıl, Hemşin’de Büyük Ay adıyla anılmakta, 14 Ocak yeni bir yılın başlangıcı kabul edilerek çeşitli kutlamalar yapılmaktaydı. Trabzon’da kalandar geceleri, gençler ve çocuklar kemençe eşliğinde horonlar oynayarak toplanarak köydeki tüm evleri gezerler koliva, fındık, meyva, ceviz vs. toplarlardı. Evlerin önüne gelen çocuklar yine köyden köye değişen bereket temalı bir Kalandar tekerlemesi söyler Momoyer veya Dede oyunu adı verilen bir seyirlik oyun oynardı:

“Kalandaris kulandaris/ erkek uşak dişi buzak/ ver Allah ver/dolsun bucak” (Sürmene)

“Kalandar gecesi devlet bahçesi/ veren hatun vermeyen katir”  (Çaykara)

“Kalandar gecesi devlet bacası/T asımı dolduran cennet hocası/ Doldurtmayan cehennnem hocası/ Üstte erkeği altta dişi” (Çaykara)

“Gece geldim kapınıza/ Selam verdim Yapınıza/ Selamımı almazsanız/ Daha gelmem yapınıza’ (Çarşıbaşı)

Gümüşhane’de kalandar gecesi köyün gençleri bir yerde toplanır, çeşitli kılıklara girer, kapı kapı dolaşırladı. Küçük bir merdiven iki kişinin başına geçirilir, öndekinin eline bir kazma verilir, kazmanın ağzı deve başına benzeyecek biçimde sarılır. Gövde de deveye benzetilirdi. Deveyi güden önde, arkadaşları arkada olmak üzere duracakları kapının önünde (İh!!) der, deveyi çökertir, şu tekerlemeyi söylerlerdi:

‘Galandariya/ Farfariya/ Get kilara/ Gel gapiya/ Ver deveye/ Pestilden, dutdan/ Elmadan, armuttan/ Şekerden, çaydan/ Külekteki yağdan/ Bulgurdan, yarmadan/ gavurmadan, gıymadan/ Dahasını saymadan/ Ver babam (ağam, Bacım, Nenem) Ver! /

der, alacaklarını alır, başka komşuya giderler. Aynı tekerleme aynı ezgilerle orada da söylenir, böylece yeterli malzeme toplandıktan sonra eğlence düzenlenen yere gidilir. Yemekler yapılır, tel helvalar çekilir, yenilir, içilir, çalınır, eğlenilirdi.

Mübadele öncesinde Of ilçesi, Zisino köyü doğumlu papaz Yorgos Papadopulos’un not defterinde Of’un İşkenaz köyünü anlatırken ‘Rumca konuşurlar. Köyün nüfusu Hristiyan adetlerini halen koruyorlar. Yılbaşı ekmeği olan Vasilopita (Kralın pidesi) içine altın konulur ve şanslı kişi altın bulur. Kalantezma, yani evleri dolaşıp türkülerle yılbaşını duyurma gibi adetler korunmaktadır’ cümleleriyle Kalandar geleneğine de değinmiştir.

Kırım yarımadasında Donetsk kentinde yaşyan Ortodoks Hristiyan Rumlar’ın Kalandar şarkılarında dini içerik daha belirgindir:

‘Kalimera ais Vasil (Merhaba, Aziz Vasil)/ Na fers iyia, ivlouiyia (Bize sağlık ve inayet) / Biritet, prama, lougar (tahıl, sığır, eşya)/ Kapitia, fimoria, kalo kardia (para, altın, iyi kalp getir)’

Kalandar kırma: Kalandar’da nerdeyse tüm Karadenize özgü bir ortak motifte yılbaşının ik günü eve ilk giren kişinin özelliklerine göre yılın iyi veya kötü geçeceğine işaret edileceğine inanılmasıydı. 14 Ocak günü Rize’de Kocakarı yılbaşısı adıyla da iyi özellikleriyle tanınan bir kişinin gelmesi uğur sayılımakta, ahırdaki hayvanların gebe kalmasına, ürünün bereketli olmasına sebep olacağı, uğursuz ya da sevilmeyen birisinin gelmesi o yıl işlerin uğursuz gideceğine yorulurdu. Kalandar kırma adıyla anılan bu inanışa ek olarak ahırdaki öküz eve sokulmaya çalışılır hayvan eve girerken ilk olarak sağ ayağını atarsa o yıl mahsülün bereketli olacağı şayet sol ayağını atarsa kıtlık olacağı şeklinde yorumlanmaktaydı.

Latince takvim (İngilizce’ye calendar, İtalyanca calendario, İspanyolca calendario, Fransızca calendrier) anlamına gelen kalanta kelimesi Karadeniz Rumcasına kalantaris (καλαντάρης [Ünye, Giresun, Trabzon, Santa, Gümüşhane), Megrelceye kalanda ‘ocak ayı’, kalandari ‘takvim’, Batı Ermenicesine gağant (Doğu Ermenicesinde surp dz’nunt) formunda geçmiştir. Anadolu’nun Ermeni köylerinde de çocuklar, 5 Ocak gecesi “Melkon, Kaspar yev Bağdasar, avedis” adlı şarkıyı söyleyerek evleri dolaşır ve İsa’nın doğumunu kutlar, çocuklara küçük hediyeler verilirdi.

Minoloya: Romalılar 1 Ocak günü Kalandes’i büyük coşkuyla kutlamaktaydılar çünkü yılın ilk günü nasıl geçerse tüm yılın da aynı şekilde geçeceğine inanmaktaydılar. Bu gelenek Bizans’a dolayısıyla Anadolu’ya da geçmiş ve yerleşmişti. Kalandar ayının ilk altı günü süren bayramlar zamanla ayın ilk oniki günü (dodeka) kutlanmaya başlanmıştır. Trabzon’da Kalandar ayının ilk günü (Rumi takvimde 14 Ocak) ve ardından gelen 11 gün boyunca havanın gidişatına bakıp, her günü o seneye ait bir ayla ilişkilendirerek batıl bir şekilde senelik hava tahmini yapma işi Yunanca ‘ay bilgisi’ (Yunanca minas (μήνας) + logia, logos (λόγος) “söz” ) anlamına gelen minoloya adıyla bilinmekteydi. Tonya’da Mart ayında yapılan bu tahminin adı Mart Dokuzu, Akçaabat’ta Kalandarın gün sayması, Rize’de karakonceller ya da karakoncilo’dur. Rumca konuşulan Sürmene Ohşoḫo köyünde karakoncila adı verilen inanışta Aralık ayının son altı günü ile Kalandarın ilk altı günü bir yıla tekabül ederdi. Örneğin Temmuz ayına denk gelen 1. gün açık havada kamis (eski tip keten gömlek) kurutulacak kadar iyiyse, Temmuz ayı güneşli geçecek demektir. Rize’de Karakonceller veya konceller eskilerin çok önem verdikleri 26 Aralık günü başlayan 12 günlük bir sürenin adıdır. İnanışa göre eğer Aralığın 26 sı açık geçerse yeni yılın birinci ayı da güneşli, 27. günü kapalı geçerse Şubat ayı da kapalı geçecektir.

Zemheri: Ordu ve Giresun’da Anadolu’nun büyük kısmı gibi yılın ilk ayına verilen zemheri adı, Arapça ‘kışın 22 Aralıkta başlayan en soğuk günleri’ anlamındaki zamharīr (زمهرير) kelimesinden ödünçlenmiştir. Anadolu’da zemheri (Amasya, Sivas), zehmeri (Erzurum, Ankara), zähmär (Afyon), zahmeri (Çorum), zaḫmeri (Van) formlarında kaydedilmiştir. Ayrıca Karakış adıyla da bilinmekteydi. zemheri zürafası deyimi bölgede kışın soğuğunda, ince kıyafetler giyerek dışarı çıkan kişiler için kullanılmaktaydı.

 14 Şubat -13 Mart: Küçük Ay

Karadeniz Bölgesinde Anadolu’nun büyük bölümünde olduğu gibi 13 Şubat- 13 Mart arasına denk gelen dönem Küçük Ay olarak adlandırılmaktadır. Trabzon ve Rize’nin bazı köylerinde Şubat ayı için kullanılan kundul kelimesi de aynı anlama gelmekte olup, Yunanca kontos (κοντός) “kısa” kelimesinden ödünçlenmiştir. Köylerde Şubat 20’sinden sonra tarlalar bellenmeye başlanmakta, 20 Şubat ile 9 Mart arası Kurt kızanı günleri olarak adlandırılmakta bu dönemde gerekmedikçe sokağa çıkılmayıp, ıssız yerlere gidilmemekteydi. Küçük Türkçe kökenli bir kelime olup, 13. yüzyıl öncesi kayıtlarda kiçigk (Uygurca), kiçig (Hakazca, Kıpçakca), kiçik (Çağatayca), kiçi/kiçig (Harzemşahca), kiçük (Osmalıca), sonrasında ise Çuvaşca pěčěk, Gagauzca küčük, Türkmence kiči, Azerice, Anadolu Türkçesi küçük, Karaçayca, Kumıkca gitče, Tatarca keče, Özbekce, Uygurca kičik, Kırgızca kičine, Hakazca kičiček, Yakutca kiččim formlarında kaydedilmiştir. Karadeniz Rumcası februaris (Φεβρουάριος) ve Yunanca ‘kısa’ anlamında konturos (Κούντουρος,  kontos [κοντός]) olarak bilinen ayın adı Lazca’ya kundura formunda geçmiştir. Küçük ay aynı zamanda ilke cemrelerin düştüğü ay olup,  ilk cemre Küçük Ay’ın 7’sinde havaya, ikincisi Küçük Ay’ın 14’ünde suya ve son olarak Küçük Ay’ın 21’inde toprağa düşmektedir. Zemheri kadar soğuk olmasa da fırtınların boıl olduğu bu ay Giresun civarında bu yüzden Deli Güçük olarak anılmaktaydı.

14 Mart- 13 Nisan: Mart

Karadeniz Bölgesinde de Anadolu’nun büyük bölümünde olduğu gibi bu ay ‘Mart’ olarak adlandırılmaktadır. Roma savaş tanrısının adı Mars ile ilişkili olan Latince Martius kelimesinden kök alan kelime Türkçe’ye Rumi takvimin birinci ayı anlamındaki Yunanca Mártios (μάρτιος) kelimesinden ödünçlenmiştir. Giresun ve civarında kış mevsiminin sıkıntıları devam ettiği için Dert Ayı ve kedi ve köpek gibi hayvanların çiftleşmeye başladığı zaman olmasına atfen ‘Gırmaguk ayı’ olarak da bilinmekteydi. Anadolu’Nun farklı yörelerinde aynı sebepten dolayı Mart ayı ‘Döldöküm Ayı’ veya ‘Döl Ayı’ olarak anılmaktaydı. Ordu ve Giresun’da Trabzon’da kalandar kırma adı verilen gelenek Ocak ayı yerine Mart ayında gerçekleştirilmekte Mart Kırma, Mart Dokuzu ve Yılbaşı Bozma adlarıyla bilinmekteydi. Yine aynı şekilde eve ilk girecek Mart bozacak misafirin upurlu ve bereket getirecek birisi olmasına dikkat edilmekteydi.

14 Nisan – 13 Mayıs: April

Karadeniz bölgesinde abril veya april (Giresun, Trabzon, Rize, Gümüşhane, Ordu, Artvin), abrul veya avrul (Giresun), aprul (Ordu), avril (Maçka), lazca aprili, Erzurum’da abrel formları kaydedilmiştir. Anadolu’da april (Kayseri), abril (Ordu, Kayseri, Kars, Rize), abrẹl (Kars), abrıl (Çoruh, Trabzon), abrol (Erzincan), abrul (Sinop, Çanakkale, Samsun, Çorum, Giresun, Kayseri, Seyhan, Burdur, Sivas, Amasya, Niğde, Trabzon, Ordu) formları kaydedilmiştir. Ermenice april, Ermeni dialektlerinde abril (Erzurum), abrel (Kemaliye), Türk dillerinde aprel (Azerice, Özbekce Türkmence), aprel’ (Başkurtca, Tatarca, Özbekce), Rusça aprel (апрель) formalrında keydedilen kelime Yunanca aprilis (Απρίλης), aprilos (Απρίλιος) kelimesinden ödünçlenmiştir.

Abril beşi Nisan ayının ondördüncü (Rumi birinci) gününden onsekizinci (Rumi beşinci) gününe kadar süren soğuk günlere verilen isimdir (Ordu, Giresun, Trabzon, Rize). Kaardeniz’de ‘Abril beşi çıkmadan yaz gelmez’ şeklinde bir inanış varken,  ordu’da ‘Abrulun onunda ya on horum ot ya öküzün gönünü kurut’ ve Erzurum’da ‘Korkma kışın kışından, kork abrelin beşinden, öküzü ayırır eşinden’ sözleriyle mevsimn sertliğine dikkat çekilmekteydi.

14 Mayıs- 13 Haziran: Mayıs

Doğu Karadeniz bölgesinin tamamında bu ay Anadolu’da olduğu gibi Mayıs adıyla

Yaz mevsiminde Karadeniz ormanları yine sis altında

anılmaktadır ki Roma tanrısı Jupiter’in ünvanlarından biri olan ‘büyük’ anlamındaki Latince maius kelimesiyle ilişkilidir. Doğu Karadeniz bölgesine özgü en önemli yaz başlangıcı festivali Mayıs Yedisi adıyla bu ay yapılmaktadır. Sahil ilçelerinde yaşayan köylülerin deniz kenarına giderek su dökünmeleri, denize girmeleri, müzik eşliğinde horonlar oynamaları, piknik yapmaları gibi geleneksel etkinlik Samsun Trabzon arasında Mayıs Yedisi, Sürmene’de Litropi, Rize’de Litropoli adlarıyla bilinmekteydi. Mayıs Yeidisi etkinlikleri özellikle dere ile denizin sularının karıştığı bölgelerden alınan su ile yıkanıldığında kötülüklerden, günahlardan arınılıp, sihir ve nazara karşı korunma sağlanılacağına dair gibi inanışlarıda içerir. Günümüzde özellikle Giresun’da kalabalık halk kitlelerinin katıldığı bir şenlik olarak kutlanmakta, 1992 yılından itibaren Devletin organize ettiği Uluslararası Karadeniz Aksu Festivali adıyla anılmaktadır.      Aksu Deresi’nin denize döküldüğü noktada toplanan Giresunlular suyla yıkanmanın yanısıra ‘derdim belam suya’ denilerek denize 7 çift 1 tek taş atarak dilek tutar, Giresun Adası’nın etrafını kayıklarla dolaşır, adaya çıkanlar Hamza taşı adı verilen bir referans noktasından yürümeye başlayarak ada turu yaparlar. Ordu ili, Yasun Burnu’nun batısında, Mayıs Yedisi sabahı çevre koylerden gelen insanlarla deniz kenari panayir yeri gibi dolup taşmakta köylüler ellerinde getirdikleri su kaplarına dokuz dalgadan olmak şarti ile deniz suyu doldurup evlerine götürüp, ev halkı, hayvanlar, ev eşyaları gibi değer verdikleri herşeye bu sulardan serperek yıkarlardı. Bunun yanısıra kayıklara binerek denize açılır başta evlenme çağı gelmis genç kızlar olmak üzere, Yalıköy civarında deniz kenarinda bulunan ortası oyuk bir kayanın altından geçerek dilek dilerlerdi. Ordu’da besmele çekildikten sonra denize girilme işi, sahile vuran dalgaların üzerinden sağ ayakla atlanarak yapılmakta, çocuklar bu sırada kucağa alınarak 7 kez dalga üzerinden geçirilmekteydi.

Otçu göçü: Ordu, Giresun ve Trabzon’un batısında Otçu göçü daha doğuda yayla göçü olarak adlandırılan köylülerin hayvanlarıyla birlikte yaylaya çıkma işlemi Mayıs ayında başlamaktadır.

14 Haziran -13 Temmuz: Kiraz Ayı

Doğu Karadeniz bölgesinde bu dönem kiraz meyvesiyle ilişkilendirilmekte ve Kiraz,

sakura, chery blossoms
Kiraz çiçekleri baharda açar Haziran ayında dallar kiraz meyvesi ile dolar

K,raz Ayı, Girezayi (Tonya), Kerezayı (Rize) olarak bilinmektedir: ‘Kiraz ayının beşi/ Yakdi beni güneşi/ Dünyaları dolaşsam/ Yokdur yarımın eşi’ (Gümüşhane). Ayrıca bölgede Güllük otu kışın hayvanlara yedirilmek için bu dönemde biçilmeye başlandığından Ordu ve Giresun’da ‘Güllük ayı’ adıyla da bilinmekteydi.

14 Temmuz – 13 Austos: Orak Ayı

Karadeniz bölgesinde Anadolu’nun pek çok yöresinde olduğu gibi (Isparta, Burdur,

Orak ayı: yaylada çayır biçme zamanı

Çanakkale, Sinop, Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon, Rize, Artvin, Yozgat, İzmir, Kars, Ordu, İstanbul) Orak veya Orak Ayı adı verilmektedir. Yaylada çayır biçilirken diğer yandan fındık bahçelerinde fınfık toplama öncesinde ayıklama işlemleri yapılmaktadır.

14 Ağustos – 13 Eylül: Çürük Ayı

Karadeniz bölgesinin büyük bölümünde Çürük veya Çürüklük Ayı adıyla bilinen bu ay geçmişte yazın en sıcak dönemi olmasına karşık aşırı yağmur yağışı ile birlikte oluşan nemin her şeyi çürütmesiydi. Yörede bu dönemde ekilen hiçbir şeyin tutmayıp çürüyeceğine hatta yaraların bile iyileşmeyeceğine inanılmaktaydı. Bu yüzden Çürük ayının ilk üç günü ve Cuma günleri başlanılacak işlerden hayır gelmeyeceğine inanılmakta ve çürüklük olarak adlandırılmakta, bu günlerde çamaşır yıkanmaz, turşu bile kurulmazdı. Bu döneme Giresun’un dağlık kesimlerinde ‘Harman Ayı’ Trabzon ve Rize’de bazı köylerde ise ‘Ağustos’ adı da verilmekteydi. Bu dönemde halk arasında ‘Ayam-u Bahar’ veya ‘Eyyam-ı Bahur’ adı verilen 5-7 günlük süre içerisinde denize girmenin Samyeli adıyla bilinen cilt hastalığına yol açacağına inanılmakta, banyo zamanarı su kaplarının için para veya çivi atılarak kişi korunmaya çalışılırdı. Çürük ayında aynı zamanda Miladi takvimde Ağustos sonu ve Eylül başlarına denk düşen Küçük Ayeser ve Büyük Ayeser fırtınaları gerçekleşmekteydi.

14 Eylül – 13 Ekim: İstavrit, Haç, Ceviz, İlk Güz

Trabzon ve civarında İstavrit, Rize’de İstavrite, Giresun’da Ceviz ayı olarak bilinmektedir. Sonbaharın başladığı için İlk Güz, ceviz toplandığı için Ceviz, Haç ve İstavrit ise Ortodoks inancından kaynaklanan kelimelerdir. Fındığın pazara çıkartıldığı, dolayısıyla halkın eline para geçip evin eksiklerini tamamlandığı bu dönemde (haftalık rutin alışverişi kadınlar yapmaktadır) bu tür işler erkekler tarafından yapıldığından Erkek ayı olarak da bilinmekteydi (Ordu)

 

14 Ekim – 13 Kasım: Ohtovi, Üzüm, Darı

Rize’de Ohtovi veya Ohtovri, Trabzon’da Üzüm Ayı ve Avara, Giresun’da Darı Ayı olarak bilinmektedir. Trabzon’da kokulu siyah üzümlerin olgunlaşıp pekmez yapılmak üzere toplanmakta ayrıca tüm bölgede Giresun ve Ordu’da ise darı olarak anılan mısır toplanarak, kuruması için seranderlere kaldırılmaktaydı. Yoksul ya da yeterli unu olmayan aileler seranderde kurumasını beklemeden mısırları sıcak fırında kuruttuktan sonra öğüterek mısır unu elde etmekteydi ki bu una fırın darısı adı verilmekteydi. Bu ay ekim ve dikim işleri büyük ölçüde bittiği, yapacak iş kalmadığı için ayrıca Avara (Avare) ayı denilmekteydi.

14 Kasım – 13 Aralık: Koç, Songüz

Koyunlarla koçların çiftleştirildiği ‘koç katımı’ adı verilen işin yapıldığı bu ay bölgede Anadolu’nun büyük bölümünde olduğu gibi Koç Ayı olarak adlandırılmaktadır. Giresun’da bir önceki ay Darı Ayı olarak anılırken bu ya Üzüm Ayı olarak adlandırılmakta, özellikle Şebinkarahisar civarında pekmezcilik yapılamktaydı. Bu dönemde ağaçlar budanmakta, kışlık odun hazırlanmaktadır.

14 Aralık – 13 Ocak: Karakış, Hristiyanlar, Sığırkoyan

Ortodoks Hristiyan Rumlar, İsa’nın doğumunu tüm Ortodokslar gibi 25 Aralık günü kutlar, Aralığın 24’ünü 25’ine bağlayan gece, çocuklar evden eve dolaşır ve “Kalanda” adlı Noel şarkıları söyleyerek İsa’nın doğuşundan duydukları sevinci dile getirirlerdi. Ertesi sabah aşlece kiliseye gidildikten sonra öğleyin ailece, dost ve yakın akrabalarla birlikte yemek yenilirdi ki bu geleneğe Rumca Hristuğenna denilmekteydi. Bölgede yerel lehçede Husriyenas (Sürmene), Huseyina ve Husreyinar (İkizdere), Hüsniyana (Arsin), Hıstiyanar (Maçka), İstiyanar (Akçaabat) formlarında söylenmekteydi. Karadeniz Rumcasında Hristiennaris (hristienna “noel” + aris “son ek”, χριστιεννάρης (Giresun, Tirebolu), χριστιεννάρις (Santa, Trabzon, Ordu, Haldiya) formunda derlenmiştir.

Doğu Karadeniz’de Kullanılan Zaman ile ilgili diğer terimler

Trabzon ve Rize’de eski zaman geçmiş günler; önceki devirler, eski zaman akli geçmiş inanış ve adetler, eski zaman konuşuğu ise günümüzde artık kullanılmayan deyim ve kelime, eşya ve mevki isimlerini içeren yerel sözleri tanımlamaktaydı.

Hafta günü Karadeniz kent ve kasabalarında haftalık pazarın kurulduğu güne verilen isim olup, kasabanın en kalabalık günü olup, kasabaya bağlı tüm köyler alışveriş için gelir, ürününü (yağ, minci, mısır unu, fındık, meyve) satar, gaz, tuz, kahve gibi ihtiyaç maddelerini satın alırdı. Örneğin hafta günlerine göre Trabzon ilçe, bucak ve köyleri şöyleydi:

Pazartesi (Vakfıkebir, Hayrat), Salı (Akçaabat, Çaykara, Sürmene, Taşhan), Çarşamba (Şalpazarı), Perşembe (Araklı, Maçka, Of, Beşikdüzü), Cuma (Arsin, Köprübaşı), Cumartesi (Tonya, Yomra, Çarşıbaşı, Dernekpazarı), Pazar (Çayırbağı).

Bıldır veya buldur, geçen yıl anlamında kullanılmaktaydı: ‘Köprinun alti çayır/ Kuş gafesden uçayir/ Buldur gördüğüm gızlar/ Bu yıl benden gaçayır’ (Trabzon). Türkçe bildir (Çuvaşca pěltěr; Gagavuz bıldır; Türkmence bildir; Azerice bildir; Karaçayca, Kumıkca, Tatarca, Kazakca, Özbekce, Uygurca, Kırgızca biltir; Yakutca bılır; Hakazca pıltır; Güney Altay Türklerinde bıltır). Radloff, bir yıldır kelimesinin kısaltılmış formu olduğunu iddia etmiştir. 13. yüzyıl öncesi Türkçe kayıtlarda Osmanlıca buldur/bıldır ve Çağatayca bıltır formlarında geçmektedir.

‘Bıldırın yaylalardan/ Alamadım bir çiçak/ Bu yılı da sorarsan/ Ağzımı açmaz piçak’ (Çamlıhemşin)

Kaynakça

ATILCAN, İ. C. (1977), Erzurum Ağzı, Halk Deyimleri ve Folklor Sözlüğü. İstanbul. s. 16

BALAŞOĞLU, N. (1946), Karadeniz Destan ve Deyişleri. 1946. s. 47

BİLGİN, M & YILDIRIM, Ö. (1990), Sürmene. Sürmene Belediyesi Kültür Yayını. İstanbul. s. 571

Bölge Ağızlarında Atasözleri ve Deyimler I- II (2004), Türk Dil Kurumu Yayınları. Ankara. s. 25

CAFEROĞLU, A. (1946; 2. Baskı 1994), Kuzey-Doğu İllerimiz Ağızlarından Toplamalar. İstanbul. s. 355

CLAUSON, G. (1972), An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth Century Turkish. Oxford. s. 246

DANKOFF, R. (1995), Armenian Loanwords in Turkish. Harrassowitz Verlag. Wiesbaden. s. 21

DÜZGÜN, Ü.K. (2014) Giresun Halk takvimi, Sayılı Günler ve Bumlara Bağlı Uygulamalar. Karadeniz Sosyal Bilimler Dergisi, Karadeniz Özel Sayısı. Bahar. Giresun

EMİROĞLU, K. (1989), Trabzon Maçka Etimoloji Sözlüğü. s. 138

GEDİKLİ, F. (2004), Akçaabat Yazıları. Yedirenk Yayınları. İstanbul. s. 218

GÜNAY, T. (1978), Rize İli Ağızları. Kültür Bakanlığı Yayınları. Ankara. s. 309

KARA, İ. (2001), Güneyce. Dergâh Yayınları. İstanbul. s. 75

KAZMAZ, S. (1998), Rize-Çayeli Halk Kültürü Araştırmaları. Türk Halk Kültü-rünü Araştırma ve Tanıtma Vakfı. Ankara. s. 280

ÖZTÜRK, Özhan. Karadeniz Ansiklopedik Sözlük. Heyamola Yayınları. İstanbul, 2005

PAPADOPULOS, LP. (1958-1961), Ιστορικόν Αεξικόν της Ποντικης διαλέκτου. Atina. II: 530

TIETZE, A. (1999), Anadolu Türkçesindeki Yunanca, İslavca, Arapça ve Farsça Ödünçlemeler Sözlüğü. Simurg. İstanbul. s. 280

Türkçe Sözlük (1998), Türk Dil Kurumu (9. Baskı). Ankara. s. 286

Türkiye’de Halk Ağzından Söz Derleme Dergisi (1939-1951). Maarif Matbaası. İstanbul. s. 674, 1571, 1598