Keşmir, yalnızca Roma imparatorlarının bile hayran kaldığı Kaşmir paşmina şallarıyla değil, aynı zamanda görkemli doğal güzellikleri ve tarih boyunca sayısız seyyahın “yeryüzündeki cennet” olarak tanımladığı eşsiz manzaralarıyla da ünlüdür. Ancak Keşmir’in bilinmeyen tarihî yönlerinden biri de, bir dönemden fazla sayıda Yunan kralı tarafından yönetilmiş olmasıdır.
Yüksek dağlar, derin vadiler, alp çayırları, coşkun dereler, berrak nehirler, yüksekten akan şelaleler, devasa buzullar, bol miktarda kuruyemiş ve sayısız göl… Doğa burada hâlâ büyük ölçüde bozulmamış ve saf hâliyle varlığını sürdürmektedir.
Bu cennet topraklar bir zamanlar antik Yunan krallarının hüküm sürdüğü yerlerdi. Keşmir’de Demetrios, Eukratides, Apollodotos, Menandros, Straton, Laysis, Hippostratos gibi birçok Yunan kral hüküm sürmüştür. Yunan egemenliği, Hint-Yunan Krallığı’nın çöküşüyle sona ermiş olsa da, ardından gelen Hint-İskit, Hint-Part ve Yüeçî krallıkları tarafından sürdürülen Hellenistik etki varlığını sürdürmüştür. Bu krallıklar, Hint-Yunan sanatını, mimarisini, giyim tarzını ve Yunanca dilini desteklemişlerdir. Toplamda, Hint altkıtasında arka arkaya ya da eş zamanlı olarak hüküm süren yaklaşık otuz iki Yunan kral bilinmektedir.
Keşmir’de Hint-Yunan hâkimiyeti M.Ö. 2. yüzyılda başlamış ve M.S. 1. yüzyılın başlarına kadar devam etmiştir. Lolab Vadisi’nde bulunan Kharosthi yazıtları ve heykeller, burada hüküm süren Yunan krallarına dair önemli bilgiler sunar. Bu kalıntılar, Keşmirli eğitimli nümismat (para bilimci) İkbal Ahmed tarafından tespit edilmiş, pek çok Yunan sikkesi de Srinagar Müzesi’nde korunmaktadır.
Euthydemos, Eukratides, Menandros, Demetrios, Apollodotos ve Hippostratos, Keşmir’de hüküm süren başlıca Yunan kralları arasında yer alır. Budist rahip Nagasena ile Menandros arasında gerçekleşen ve Milindapanha adlı Budist metinde anlatılan ünlü felsefi diyalogun, bugünkü Srinagar’a yaklaşık 19 km uzaklıkta bulunan Zabarwan Tepeleri’nde geçtiği düşünülmektedir.
Büyük İskender’in Hindistan seferi sonrasında, ordusundaki Yunan garnizonların yerleşmesine izin verdiği, bu nedenle bazı sınır bölgelerinde yaşayan halkların onun askerlerinin torunları olduğuna inanılır. Keşmir’in Gilgit, Hunza, Gurez ve Kargil gibi bölgelerinde yaşayan Gup ve Dard kabileleri, bu soyun devamı kabul edilir. Hindistan hükümeti de, Gurez Vadisi’nde turizmi canlandırarak bölge halkının ekonomik kalkınmasını desteklemeye çalışmaktadır.
Hindistan’a ilk gelenler arasında İyonya Yunanları olduğu düşünülmektedir. “Yavana” kelimesinden türeyen “Yava” terimi, İyonya bölgesinden gelen halkları tanımlamak için kullanılmış ve Keşmir’in yüksek vadilerinde halk arasında hâlâ kullanılmaktadır. İkbal Ahmed’e göre, “Yava” kelimesi edebî anlamda güzel, yakışıklı veya sevimli anlamına gelir. Kişiler için kullanıldığında ise açık tenli insanları tanımlar. Açık ten ve renkli gözler, antik Yunan halkının dikkat çekici özelliklerinden biridir.
Hunza’da yaşayan Gupis ve Brokpa gibi kabilelerin bireyleri de bu özelliklere sahiptir ve bu nedenle Yunan kökenli olduklarına inanılır. Keşmir halk hikâyelerinde sıkça geçen “Yavana” kelimesi, Sanskritçede “Yunan Kralı” anlamına gelir ve bu bağlamda “yakışıklı prens” ifadesine karşılık gelir.
Halk arasında geçen bir diğer isim de, aşk tanrısı olarak bilinen Hindu tanrısı Kamadeva’dır. Bu figür de beyaz tenli bir prens olarak betimlenir ve özellikle Keşmir’in ormanlık ve dağlık bölgelerinde yaygın bir halk anlatısıdır. “Yavana Raja” ve “Kamadeva” ifadeleri, muhtemelen Keşmir’e kadar ulaşan bazı Yunan prenslerine veya satraplarına (valilerine) atıfta bulunuyor olabilir.