Baalbek[1], Sami ırkından Akdenizli bir kavim olan Fenikelilerce kurulan bir şehir olup, günümüzde Lübnan’ın başkenti Beyrut’un 86 kilometre doğusunda Bekaa Vadisi’nde yer almaktadır. MÖ 9000’lerden beri insan yerleşimine sahne olan Baalbek, antik dünyada Fenikeliler, en güçlü tanrıları olan “Baal” gök tanrısı Baal ve Fenike dininde Gökyüzü Kraliçesi olan eşi Astarte‘ye ibadet etmek için önemli bir hac yeri haline gelmiştir. Baalbek şehrinin merkezinde Astarte ve Baal’a adanmış büyük bir tapınak bulunmaktaydı ki bu erken dönem tapınağının kalıntıları sonra inşa edilen Roma Jüpiter Baal Tapınağı’nın altında kalmıştır. Uzmanlarca “Dünyanın en görkemli tapınak şehri” olarak kabul edilen ve bir zamanlar doğudan batıya giden ticaret yolunun önemli bir merkezi olan Baalbek, 1984 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası Alanı olarak listelenmiştir.
Baalbek Tapınağı’nın Taşları
Baalbek’teki ilk tapınağın temel taşlarının 100 tondan fazla olduğu ve istinat duvarı monolitlerinin her birinin 300 ton ağırlığında olduğu tespit edilmiştir ki bu durum günümüz arkeolog, bilim adamları ve tarihçilerini şaşkına çevirmiştir. Baalbek Taşları olarak bilinen bu devasa tapınak taşlarının nereden ve nasıl getirilip, hareket ettirildiği konusu tartışmalıdır. Romalılar, bu devasa taşları kendi inşa ettikleri tapınaklarının temeli olarak kullanmış ancak onları hiçbir şekilde hareket ettirmemişlerdir. Bu taşların muazzam ağırlığı ve kütlesi, Baalbek’i eski çağlarda uzay gemileri için bir iniş yeri olduğu dahil pek çok spekülasyonun konusu yapmıştır.
Heliopolis
Büyük İskender, MÖ 332’de Baalbek’i fethettikten sonra adını Heliopolis, yani ‘Güneşin Şehri’ olarak değiştirmiştir. MÖ 64’te Büyük Pompeius, Fenike bölgesini Roma için ilhak ettiğinde şehir hala kullanılıyor
du ki kentin Roma İmparatorluğu‘nun bir kolonisi olduğu MÖ 15’te kentin adı değişmemişti. Bölgede büyük inşaat projeleri gerçekleştiren Romalılar, yürüyüş yolları ve su kemerleriyle siteyi büyük ölçüde geliştirdiler. Roma imparatoru Septimus Severus’un (MÖ 193-211) hükümdarlığı altında Roma İmparatorluğu’nun tüm tarihindeki en büyük ve en süslü dini yapı olan büyük Jüpiter Baal tapınağı inşa edilmiştir. Baalbek şehri, MS 313’te Milano Fermanı ile Roma imparatoru Büyük Konstantin’in Hıristiyanlığı devlet dini ilan etmesinin ardından hac yeri statüsünü kaybetti. Devletin Hristiyanlaştığı bu dönemde pagan dönemine ait tapınaklar tahrip edilmekle birlikte Baalbek’teki Roma kompleksinin tüm tapınakları (Jüpiter, Bacchus, Venüs ve Merkür), kilise olarak kullanılmaları nedeniyle yıkımdan kurtulmuştur. Yazık ki Jüpiter’in sunağı I. Theodosius tarafından yıkılmıştır. Atina Partenon’undan daha büyük olup hala ayakta duran Bacchus Tapınağı, dahil tüm tapınaklar, MS 637’de Ebu Ubeyde bin Cerrah yönetimindeki Müslüman Arapların bölgeye gelişine kadar Hıristiyan ibadet yerleri olarak rollerini sürdürmüşlerdir. İslam döneminde Arapların Yermuk Savaşı’nda Bizans kuvvetlerine karşı kazandıkları zaferin ardından bölgenin adı Al-Qalaa (kale) olarak değiştirilmiştir. Araplar, Antik Roma tapınaklarının arasına bir cami inşa edilirken, tapınaklardaki Hıristiyan eklentileri yıkılmıştır. Bizans ordusu MS 748’de ve MS 975’te iki kez şehri ele geçirip yağmalamışsa da elinde tutmayı başaramamış, Haçlı seferleri ve Moğol istilası sırasında da hırpalanan kent Osmanlı döneminde kendi haline bırakılmıştır. Asırlar boyunca meydana gelen depremler siteye zarar verirken harabeler Osmanlılarca büyük ölçüde görmezden gelinmiştir. Alman İmparatoru II. Wilhelm’in bölgeyi ziyaret ettikten sonra Almanya 1898 yılında Osmanlı topraklarında çalışması için bir arkeolog ekibi göndermiştir. I. Dünya Savaşı‘nın akabinde bölge Fransızların eline geçmiş ve Fransız araştırmacılar bölgedeki kazı çalışmalarına devam etmiştir. Lübnan ile İsrail arasında 2006 yılında yaşanan savaş sırasında İsrail’in Baalbek şehrini bombalaması sonucu şehir mimarisi, son bir kez daha zarar görmüştür.
Tapınaklar
Şehir’de günümüze ulaşan 3 büyük tapınak bulunmaktadır: Jüpiter, Baküs (Bacchus) ve Venüs’tür. Baalbek şehrinin tam merkezindeki Jüpiter tapınağında 22 metre yüksekliğindeki 84 devasa sütunundan günümüze sadece 6’sı ayakta kalabilmiştir ki bunlar halen dünyanın en uzun sütunları olarak kabul edilmektedir.
Antik dönemde yapılmış ve günümüze kadar sağlam kalmış Roma tapınağı olan Baküs, 18 metre uzunluğunda ve 46 sütunu barındırmaktadır. Şehrin giriş kısmında yer alan Venüs tapınağının ise günümüze çok az bir bölümü ulaşmış durumdadır. Baküs Tapınağı’nın duvarında burayı birlikte ziyaret eden II. Wilhelm ve II. Abdülhamit’in ziyaretin anısına iki mermere işlenen armaları asılı durmaktadır. Kentten çıkarılan bazı eserler Antik kentin içinde yer alan Baalbek Müzesi’nde sergilenmektedir.
Günümüze dek bulunmuş olan insan eli ile işlenmiş dünyanın en büyük Roma tek parça kesme taşı 1.650 ton ağırlığında olup, Baalbek’in girişinde yer almakta ve Arapça Hajar Al Hibla olarak adlandırılmaktadır. Yine sitenin girişinde İmam Hüseyin’in kızı Saida Khawla’nın türbesi ve kadının adını taşıyan bir cami yer almakta ve kutsal kabul edildiğinden çok sayıda ziyaretçiyi ağırlamaktadır. Baalbek ayrıca Şam Ulu Camii’nden (Emevi Camii) sonra dünyanın ikinci en büyük Emevi camisi kabul edilen El Velîd Emevî Camii’ye de ev sahipliği yapmaktadır.
Notlar
[1] Fenike dilince Baal ‘gök tanrı’ + bek ‘şehir’