Grossglockner Yüksek Alp Yolu (Almanca Großglockner-Hochalpenstraße), Avusturya’daki en yüksek yüzeyli dağ geçidi yolu olup, adını Brenner Geçidi’nin doğusunda Alpler’in ve Avusturya’nın en yüksek dağı olan Grossglockner dağından (3.798 m) almıştır. Avusturya İmparatoru I. Franz Joseph ve eşi Elisabeth’in 1856’da yaptığı ziyaretten sonra popüler olan yol ziyaretçilerine Pasterze Buzulu, Grossglockner masifi, Glocknerwand ve kuzeybatıdaki Johannisberg’in panoramik manzarasını görme fırsatı sunmaktadır.
Salzburg eyaletindeki Bruck ile Carinthia’daki Heiligenblut’u 2.504 m yükseklikte Fuscher Törl ve Hochtor Geçidi üzerinden birbirine bağlamaktadır. Orta Çağ’da Almanya ve İtalya arasında önemli bir ticaret yolu olan Grossglockner Yolu boyunca arabanızla nefes kesici bir sürüş ile ilerlerken gözlerinize ve ruhunuza eşsiz Alp manzarasıyla unutulmaz bir ziyafet çekeceğinizden şüpheniz olmasın. Turizm otoritelerince Alplerdeki en iyi 3 destinasyondan birisi kabul edilen Grossglockner Yüksek Alp Yolu yeşil yaylaları, rengarenk çiçeklerle kaplı çayırları, gürleyen şelaleleri, yazın bile varlığını sürdüren buzulları, doğal ortamlarında rastlayacağınız dağ keçileri, tiz ıslıklarıyla uğultulu rüzgara eşlik eden dağ sıçanları, akbabalar ve altın kartallar ile sadece dağcılık merakı olanların değil bölgeyi ziyaret eden hiçbir turistin ıskalamaması gereken bir doğa cenneti.
Yapılışı
1924’te bir grup Avusturyalı uzman Hochtor üzerinden yüksek geçişli bir yol planı sunduğunda, Avusturya, Almanya ve İtalya’da sadece 154.000 özel otomobil, 92.000 motosiklet ve 2.000 kilometre asfalt yol bulunmaktaydı. Avusturya, Birinci Dünya Savaşını kaybetmenin ekonomik sonuçlarından mustarip olup, imparatorluk toprakları yedide birine düşmekle kalmamış aynı zamanda uluslararası pazarlarını kaybeden ülke yıkıcı enflasyona maruz kalmıştı. 3 metrelik bir çakıl yolun mütevazı tasarımı bile bu dönem için çok pahalı görünüyordu. Bununla birlikte 1929’daki New York borsasındaki çöküş sonrasında dağ vadilerini motorlu turizme açmayı sağlayacak bir yol inşa etme dürtüsü yeniden canlanmıştır. İşsizlik oranı% 26’ya ulaştığında hükümet 520.000 işsizin en azından 3.200’üne iş sağlama amacıyla Grossglockner projesini başlatmaya karar vermiştir. Dahası aşırı iyimser yaklaşan hükümet yıllık 120.000 ziyaretçinin geleceği inancıyla yolu genişliğini 3 metreden 6 metreye genişletmiştir.
Devlet inşaat masraflarını karşılamışsa da yolu kullanan sürücüler kullanım için bir geçiş ücreti ödeyerek bu meblağı zamanla bütçeye geri kazandıracaklardı. Böylece günümüzde Otoyol 107 olarak bilinen bu dağ yolu 1930 ile 1935 yılları arasında yol mühendisi Franz Wallack ve Salzburg’un ileri görüşlü eyalet valisi Franz Rehrl’in sayesinde inşa edilmişti. 3.500 yıldan fazla bir süredir Keltler, Romalılar ve sonraki uygarlıkların kullandığı yol günümüzde Salzburg’dan güneye doğru veya Lienz’den kuzeye doğru yola çıkan maceraperest sürücüleri kendine çekmektedir. 1930’da kimilerince alay konusu yapılsa da 120.000 ziyaretçi için planlanan yol, 1938’de 375.000, 1962’de 1,3 milyon ziyaretçi geçişine şahit olmuştur.
Manzara ve Güzergâh
Grossglockner Yolu aslında 1,856 km²’lik alanıyla 300 dağ, 246 buzul, ormanlar, dağ gölleri, şelaleler, nehirler, buzlu tepeler ve yemyeşil yaylalara ev sahipliği yapan Alpler’in en büyük koruma alanı Hohe Tauern Ulusal Parkı‘nın merkezinde başlamakta olup burada iyi bir yemek bulabileceğiniz restoranlar ve temel konaklama ihtiyacınızı karşılayabileceğiniz düzinelerce güzel köy vardır. Glockner Köprüsü’ndeki Gasthof Lukashäusl’da 0 işaretli bir kilometre taşı yer almakta olup buradan itibaren yol kenarında en az her 200 m’de bir kilometre işaretli granit taşlar bulunmaktadır. Bruck’tan Heiligenblut’a kadar olan 75 km’lik şerit en zor parkur olup, Edelweiss-Spitze ve Kaiser-Franz-Josefs-Höhe adlı iki muhteşem zirveleri ve Grossglockner’ın muhteşem manzaraları sürücülerin keskin virajlarda gözlerini tutmalarını zorlaştırmaktadır. Buzul Yolu adı verilen Pasterze ve Johannisberg’in eşsiz manzaralarıyla dolu yaklaşık 10 km’lik şerit ise unutulmaz bir yolculuk yaşamanıza sebep olacaktır.
Hallstatt
Salzburg seyahatiniz sırasında Salzburg’un 55 km güneydoğusunda dönüşünde uğrayabileceğiniz kuruluşu asırlar öncesine dayanan tarihi Hallstatt köyü fiyort benzeri sakin bir göle bakan dağ ile su arasına sıkışmış zarif teraslı balıkçı kulübeleri ve zarif kiliseleriyle en çok fotoğraflanan turistik yerlerden birisidir. Burada dünyanın bilinen ilk tuz madenlerinin girişine kısa bir yürüyüşle ulaşabileceğiniz gibi dağa çıkabileceğiniz bir de füniküler bulunmaktadır.
Hallstatt kasabası, küçüklüğüne rağmen genellikle dünyanın en güzel ve en ünlü göl kenarı kasabalarından biri olarak kabul edilir. Avusturya’da araba ile seyahat etmiyorsanız, Hallstatt’a toplu taşıma ile gitmek birkaç tren ve feribot bağlantısı gerektirecek karmaşık bir plan ile sağlanabilmektedir. Viyana, Hallstatt’a arabayla 3, müziği başkenti Salzburg ise yaklaşık 1 saat mesafede bulunmaktadır. Hallstatt çok küçük bir kasaba olduğundan, tadını çıkarmak için 1-2 gün yetmekte, ana cazibe merkezi pitoresk kasabanın kendisi olduğundan bolca yürüyüşe hazır olmalısınız. Hallstatt-Dachstein Salzkammergut bölgesi UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunmaktadır. Avrupa’nın en eski yerleşim yeri olarak kabul edilen Hallstatt, Hallstatt Çağı olarak bilinen MÖ 800’den 400’e kadar erken bir Demir Çağı kültürünün merkezinde olup, MÖ 2. Binli yıllardan bu yana buradaki tuz yataklarının kullanıldığı bilinmektedir.
Görülecek yerler
“Avusturya’nın incisi” olarak adlandırılan ve dünyanın en güzel yerlerinden biri olarak kabul edilen Hallstatt’a sezon dışı dönemde giderseniz ancak birkaç dükkân ve restoranın açık olduğunu turizm sezonunda ise kalacak bir yer bulmanın oldukça zor olabileceğini ve mutlaka önceden rezervasyon yaptırmanız gerektiğini unutmayın!
Merkez
Kasabanın merkezinde göl manzarasının tadını çıkarabilir, tuz mağaralarını ziyaret edebilir, Hallstatt’ın arkasındaki dağlarda ve Salzkammergut bölgesi boyunca uzanan yürüyüş parkurlarında doğa yürüyüşü yapabilir, meraklıları kaya tırmanışı yapabilir. Şehrin yaklaşık 500 m güneyinde ücretsiz kullanabileceğiniz tuvalet, yüzme, güneşlenme ve tekneye binmeden de görebileceğiniz şehrin en güzel manzaralarına sahip, çocukların faydalanabileceği çok güzel bir göl kenarı oyun alanı var.
Hallstatt Müzesi
7000 yıllık Hallstatt tarihini sergileyen küçük ama ilginç bir müze olan Kültürel Miras Müzesini mutlaka görmelisiniz.
Beinhaus
Beinhaus adıyla bilinen ‘kemik evi’. Mezarlıktaki son derece sınırlı alan nedeniyle, insanlar öldüklerinden ancak geçici olarak gömülmekte 10-15 yıl sonra mezar açılmakta, çıkarılan kemikler güneşte ağartıldıktan sonra Beinhaus’ta istiflenmektedir.
Dachstein Buz Mağarası
Gölün karşısında Dachstein’da buz şelaleleri, göller ve göletler bulunan mağaralar bulunmakta olup, 1 Haziran – 30 Eylül 2012 tarihleri arasında, yolcular 31 Euro tutarında bir UNESCO Dünya Mirası bileti satın alarak karşılığında buz mağarası ve Hallstatt Gölü‘nde tekne gezisine katılabilirsiniz.