13.ve 14. yüzyıllarda gerçekleşen Moğol istila ve fetihleri 1300 yılına kadar Avrasya’nın büyük bir bölümünü kaplayan geniş bir Moğol İmparatorluğu’nun ortaya çıkmasını sağlamıştır. Tarihçiler Moğol yıkımını tarihin en ölümcül olaylarından biri olarak görmekte olup, Moğol seferlerinin hıyarcıklı vebanın Avrasya’nın büyük bir kısmına yayılmasına ve 14. yüzyılda Kara Veba‘nın ortaya çıkışına yardımcı olduğuna inanmaktadır.
Moğol İmparatorluğu
Moğol İmparatorluğu, 13. yüzyılda Asya’da bir dizi muzaffer seferlerle büyümüş ve 1240’larda Doğu Avrupa’ya ulaşmayı başarmıştır. Britanya gibi “deniz imparatorluklarının” aksine, Moğol İmparatorluğu, Moğol süvarileri korunan bir kara gücüydü. Moğol fetih ve yağmalanmamaları doğal olarak süvarilerin atları ve çobanların sürüleri için gerekli ve yeterli otlakların olduğu sıcak mevsimlerde gerçekleşmekteydi. Moğolların yükselişinden önce 1211-1225 yılları arasında 15 yıl boyunca ılıman ve yağmurlu hava koşulları iklime hâkim olunca bu durum atların üremesi için uygun koşulları yarattı. Moğollar bu sayede geniş bir ordu kurabilme fırsatı yakaladı böylece Moğol atlıları Avrasya steplerine yayıldı. Moğol İmparatorluğu 1260’tan parçalanmaya başladığında, Moğollar ve Doğu Avrupa devletleri arasındaki çatışmalar daha asırlar boyunca devam etti. Moğollar, Yuan hanedanlığı döneminde 14. yüzyıla kadar Çin’i yönetmeye devam ederken, İran’daki Moğol egemenliği 15. yüzyıla kadar Timur İmparatorluğu altında devam etmiştir. Hindistan’da, daha sonraki Babür İmparatorluğu 19. yüzyıla kadar hayatta kalmıştır.
Moğollar Avrupa’da
Rusya ve Doğu Avrupa’daki Moğol istilaları, önce MS 1223’te Kalka’da Rus ordusunu yendikleri kısa bir sefer ardından MS 1237- 1242 arasında çok daha büyük bir seferde gerçekleşmiştir. Harezmşahlar Devleti 1230’lu yıllarda Moğol seferlerinden payını almış, artarda gelen zaferlerle 1235’te Kuzey Irak işgal edilmiş, Moğol orduları 1238’de Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’a girmiş, Tiflis gibi bölgenin müstahkem şehirleri yağmalanmış ve haraca bağlanmıştır. Avrupa’da “Şeytanın atlıları” olarak anılan Moğollar, Polonya’daki Wroclaw şehrine dek batıya giderken, Tiflis, Kiev ve Vladimir gibi büyük şehirler düşmüş, ayrıca Tuna nehrine ulaşarak Macaristan’ın Buda, Pest ve Gran (Esztergom) şehirlerini yağmalamışlardır.
MS 1241 kışında Moğol orduları kendilerini Avrupa’da bulmuştu ki bunun en önemli nedeni, Moğolların kendi tebaası olarak gördükleri göçebe bir halk olan Kumanların peşinde olmalarıdır. Kumanlar, Karadeniz’in kuzeyindeki eski otlak alanlarını terk etmiş ve Macaristan’a sığınmışlardı. Moğollar, Macar kralına onları geri vermesi konusunda ısrar etmiş, reddedilince Moğollar Kumanları aramaya gelmişlerdi. Nehirlerin donduğu ve atlarının geçmesinin daha kolay olduğu kışın Moğollar beklenenin aksine harekete geçmekte tereddüt etmediler oysa ki Ortaçağ Avrupa’sında kış savaşı yaygın değildi. Moğollar, biri Macaristan’da diğeri Polonya’da olmak üzere toplamda 100.000 ila 150.000 arasında savaşçıyı barındıran iki ayrı orduyla hareket ediyordu. Viyana surları önlerine kadar gelen, ayrıca Baltık Denizi tüccarlarının Hansa Birliği’nin kontrolündeki birkaç kasabaya ulaşan Moğollar, 24 Mart 1241’de bugünkü Polonya’da Krakow’u yağmalamışlardır. Panik ve şaşkınlığı atlatan Avrupalılar, Avrupalılar sonunda ortak bir savunma oluşturdular. Moğollar, Papa tarafından gönderilen bir grup şövalye ile birlikte Polonya, Çek ve Alman kuvvetlerinden oluşan bir topluluk tarafından karşılandı. Moğollar ile Avrupa orduları arasında Nisan 1241’de Legnica, Polonya’da ve iki gün sonra Mohi, Macaristan’da çok daha büyük bir çatışma olmak üzere Moğolların muzaffer çıktığı Avrupa ordularının hemen hemen yok edildiği iki savaş yaşanmıştır. 1241 yazında, Avrupa başka saldırılara karşı savunmasız kaldıysa da Moğollar Avrupa’yı işgal etmedi. Avrupa’nın atlıların girmesi zor olan büyük ormanlara sahip olması dışında İran ve Orta Doğu’nun müreffeh şehirlerine kıyasla, yağmalayacak fazla bir şey de yoktu. Moğollar, Polonya’ya 1259, 1286 ve 1287’de yeni baskınlar düzenlemelerine rağmen, Avrupa’da bir daha büyük çaplı bir işgal gerçekleştirmediler.
Ögeday Han’ın Fetihleri
Cengiz Han‘ın (MS 1206-1227) üçüncü oğlu Ögedei (Ögeday Han), Moğol İmparatorluğu’nun hükümdarı olduğunda 1227-1241 arasında Rusya, Macaristan, Volga Bulgaristan, Polonya, Dalmaçya ve Eflak işgalleriyle Doğu Avrupa’yı fethetmiştir. Ögeday Han saltanatının başında iki büyük sorunu çözmek zorundaydı: ilk olarak imparatorluk hazinesi bomboştu ki Moğol ordusunun sadakati için bol paraya ihtiyacı vardı; ikinci olarak pek çok orduyu yenip pek çok ülkeyi fetheden Moğol ordusunun gücüne rağmen Moğolların fethedilen bölgeleri etkili bir şekilde yönetmelerine yarayacak bürokratik bir örgütlenme geleneği yoktu. Ögeday Han bürokratik devlet aygıtını fethedilen bölgelerde işleyecek hale getirerek ikinci sorunu çözdükten sonra fethedilen halklara vergi uygulayabildiğinde ilk sorunun kendiliğinden çözüleceğinin farkındaydı. MS 1235’de Karakurum’da kurulan yeni bir başkent, fetihlerle gelen yeni gelirlerle büyüyecek gibi görünüyordu.
Moğollar Çin’i her zaman en zengin ve yağma açısından en prestijli bölge olarak görmüşlerdi ki 1230’da Çin iki büyük eyalete bölünmüş durumdaydı: Kuzeyde Jurchen Jin eyaleti ve güneyde Song Hanedanı Çin (MS 960-1279). 1230’dan 1234’e süren Moğol akınları Jin eyaletinin çökmesine sebep olmuşsa da Ögeday Han daha zorlu görünen Song eyaletini ileri bir tarihe bırakarak yüzünü batıya dönmüştür. Bazen Altın Orda olarak da anılan fethedilen bölgelerin çoğu Moğol İmparatorluğu’nun bir parçası olurken Moğollar, 1237-1241 arasında yalnızca Novgorod ve Pskov’u koruyarak, büyük doğu Avrupa şehirlerinin çoğunu hızla geride bırakmışlardır. General Subutai tarafından planlanan fetihler her ikisi de Cengiz Han’ın torunları olan Batu Han ve Kadan tarafından yönetilmişti. Moğollar, Avrupa’nın işgali sırasında büyük başarılar elde etmek için savaşta kullandıkları Çin barutunu mancınıkla fırlatılan bombalar haline getirerek kullanmışlar bu sırada Avrupalılar barutla tanışmışlardır. Gerçekten de muazzam miktarda ölüm ve yıkıma rağmen, doğu ve batı dünyaları nihayet karşı karşıya geldiğinde işgalin bazı kalıcı kültürel faydalar sağladığı da ortadadır. Batılı gezginler, şimdiye kadar efsanevi bir canavarlar ülkesi olan Doğu Asya’yı ziyaret etmeye başladılar – bu, Çinlilerin de Avrupa’ya bakış açısına sahipti. Avrupa’nın Moğol istilasıyla, dünya çok daha şiddetli ve biraz da küçüldü.
Rus Prensliklerinin İşgali
Ögedei Han, yeğeni ve Cengiz Han’ın torunu olan Batu Han’a 1235 yılında günümüz Rusya’sını, Ukrayna’yı, Polonya’yı, Beyaz Rusya’yı ve Baltık devletlerini kapsayan ‘Rus’ topraklarını fethetmesini emretti. Kazakistan ve Özbekistan üzerinden yürüyen, yol boyunca Başkurtları ve Bulgarları yenen Batu Han’a Aralık 1237’de Ryazan’a (Riazan) geldiğinde şehir teslim olmayı reddetti. 16-21 Aralık arasında kuşatılan şehri Moğollar yağmaladı ve ardından kuzeydeki Vladimir-Suzdal Knezliği de dahil olmak üzere diğer Rus şehirlerine saldırdı. Voskresensk kroniğinde Ryazan’ın kaderi iu sözlerle anlatılmaktadır:
“Tatarlar Riazan kasabasını aldılar… hepsini yaktılar ve prens Yuri ile prensesini öldürüp erkekleri, kadınları ve çocukları, rahipleri, rahibeleri ve rahipleri yakaladılar; kimilerini kılıçla öldürdüler, kimileri alevli oklarla yaktılar; kimilerini yakalayıp bağladılkan sonra, karınlarını deştiler.”
Güneyde Pereyaslav ve Chernihiv. Torzhok ve Kozelsk gibi diğer büyük Rus şehirleri 1238 ile 1240 yılları arasında ele geçirilirken, kuzeydeki Novgorod gibi bazı şehirler, çevresindeki yoğun yürüyüş ve ormanlık alan nedeniyle saldırıya uğramadı. Güneyde Pereyaslav, Chernihiv, Torshok ve Kozelsk gibi diğer büyük Rus şehirleri 1238 ile 1240 yılları arasında ele geçirildiyse de kuzeydeki Novgorod gibi bazı şehirler, çevresindeki yoğun yürüyüş ve ormanlık alan nedeniyle saldırıya uğramadı. Bununla birlikte Novgorod’u yöneten prensler, Moğolların merhamet göstermediklerini anladıklarından sonraki yıllarda Moğol İmparatorluğu’na vergi ödedi. MS 1238’de Suzdal ve nihayet müstahkem başkent Vladimir kuşatıldığında Dük II. Yuri karısını ve oğullarını geride bırakarak şehirden kaçtı. Ordusunu bir araya toplayan Büyük Dük Yuri, daha sonra şehri kurtarmak için geri döndüğünde yenildi ve Sit Nehri savaşında öldürüldü. Torshok’da 23 Mart 1238’de uzun bir direnişin ardından düşmüştü. Moğollar daha sonra çeşitli kabileleri ezerek batıya döndü ve Kırım’ı yağmalayarak Karadeniz’in kuzeyine bozkırlara geri çekildi. 1239’da Rusya’ya tekrar döndüler ve birkaç şehri daha yağmaladıktan sonra nihayet 6 Aralık 1240’ta kısa bir kuşatmanın ardından Güney Rusya’nın başkenti Kiev’i ele geçirdiklerinde hem nüfusu hem de şehirdeki yapılarını yok ettiler. Rus prensleri kaçmak ya da Moğollara haraç vermek zorunda kaldılar. Papa’nın elçisi Giovanni de Piano Carpini, savaştan 6 yıl sonra bölgeden geçerken şu gözlemi yapmıştı:
“O topraklarda seyahat ederken, yerde yatan sayısız kafatası ve ölü kemiği ile karşılaştık. Kiev çok büyük ve yoğun nüfuslu bir şehirdi, ancak şimdi neredeyse sıfıra indirildi.”
Orta Avrupa’nın işgali
Moğollar, Kiev’den Galiçya ve Podolya üzerinden Doğu Avrupa’ya ilerleyen üç ayrı orduyla Orta Avrupa’yı işgal etmeye devam etti. Bunlardan biri 1241’de Legnica Savaşı’nda parçalanmış Polonya’yı mağlup ettikten sonra birleşen ordular iki gün sonra Mohi Savaşı’nda bir istilaya hazırlıksız yakalanan Macar ordusunu yok etti. Bununla birlikte Moğol ordusunun Macaristan’daki çeşitli kaleleri ele geçirmesi birkaç ay sürmüştür ki Esztergom Kuşatması adıyla bilinen kuşatmanın ardından başkent Budapeşte’ye taşınmıştır. Moğollar, Macaristan’ı uçsuz bucaksız otlakları yüzünden atları için Batı Avrupa’ya saldırabilecekleri mükemmel bir üs olarak seçmişti. Macar kralı IV. Bela’nın ordusu adamlarına bir duba köprüsü kurdurarak nehri geçiren Moğol komutanı Subutay’ın (MS 1175-1248) ile 10-11 Nisan’da Sajo nehri üzerindeki Mohi Savaşı’nda (modern Muhi) yenilgiye uğratıldı. Bela, bu savaş alanından önce Pressburg (Bratislava) ardından Hırvatistan’a kaçıp buradaki kalelerde saklandıysa da peşinden gelen Moğollar Zagreb’i yağmalayıp, yıkmayı ihmal etmediler. Buda ve Pest yağmalanıp, yakıldı. MS 1241’in Noel Günü’nde başlayan Gran (Esztergom) kuşatmasında 30 mancınık kullanılmış ve kısa bir süre sonra şehir düşmüştü. Moğol orduları Macaristan ve Hırvatistan’da savaşırken, güçlerini Avusturya, Dalmaçya ve Moravya’ya da gönderdiler. Yerel direniş gördükleri yerde, halkı acımasızca öldürdüler. Bölge direniş göstermediğinde ise halkı Moğol ordusunda köleliğe zorladılar. Ayrıca Moldavya ve Eflak’a da girdiler, yiyecek depolarını yağmaladılar ve çok sayıda köyü aç bıraktılar. Avusturya Dükü II. Frederick (MS 1230-1246) tarafından yönetilen bir ordu Moğolların en azından düşünmek için duraklamasına neden olmuştu.
İşgalin Sonu
Moğol orduları süvari ve kuşatma saldırılarında usta olsalar da batıya doğru ilerledikçe bu iki stratejinin de zayıf noktaları ortaya çıkmaya başladı. Macaristan, Hırvatistan ve Dalmaçya’daki pek çok kalenin Moğol ordularının uzun kuşatma savaşlarına hazır yiyecek depoları vardı. Müstahkem şehirlerin yanı sıra bataklıklar veya dağlık arazi de Moğol kuvvetlerinin hafif süvarilerini yavaşlattı ve Avrupa şehirlerine savunma açısından avantaj sağladı. Siyasi olarak parçalanmış olmasına rağmen, Avrupa güçleri böylesine büyük çaplı bir saldırı karşısında birleşmeyi başardı. İlk saldırıda neredeyse tüm ordusunu kaybeden Macarlar bile, Macar kraliyet ailesinden sağ kalanlar tarafından yönetilen bir gerilla saldırısı başlatmıştı. Polonya kasabaları yakılıp, Krakow şehri fethedildikten sonra Breslau (Wroclaw) halkı korkularından şehirlerini kendileri ateşe vererek kaleye sığınmışlardı. 1241’de Moğol komutanları Silezya Dükü Dindar Henry’nin komutası altında büyük bir Polonya ordusunun toplandığı haberini aldığında bölgeye gelerek Polonyalılar, Almanlar ve Cermen şövalyeleriyle karşılaştı. Moğollar, neredeyse her seferinde işleyen sayısız kez denenmiş ve test edilmiş sahte geri çekilme taktiğini uyguladı, sonra oradaki sazlıkları yakarak sağlanan bir duman örtüsü altında tekrar düşmana saldırdı. Henry öldürülmekle kalmadı kafası bir mızrak ucunda sergilendi dahası bir söylenceye göre Moğollar kurbanlarından kestikleri kulaklar tam 9 çuval doldurdular.
Moğol lideri Ögeday Han’ın, Aralık 1241’de ölümü de Moğolları batıya doğru genişlemelerini durdurmaya zorladı. Moğol liderleri arasında da çekişmeler vardı. Moğollar Han’ın yeni halefini seçmek için Moğolistan’da başkenti Karakurum’a yani binlerce kilometre geri dönmek zorunda kaldılar zaten Moğolların en çok arzu ettikleri zenginlikler batıda değil doğuda idi. Çin’de hüküm süren Song Hanedanı (MS 960-1279), bir sonraki büyük Moğol hükümdarı Kubilay Han’ın hükümdarlığı sırasında saldırıya uğrayacak ve 1294’de fethedildilecekti. Ögeday’ın 1241 yılında ölümünden MS 1246’ya kadar Moğol İmparatorluğu Ögeday’ın dul eşi Töregene Hatun’un hükümdarlığı altında yönetildi. Töregene Hatun’un oğlu Güyük, 1246’da Büyük Han olmayı başardıysa da Ögeday’ın yeğeni Batu Han ile güç mücadelesi yaparken 1248’de ölmüştür. Ögeday’ın bir başka yeğeni olan Möngke, 1251 yılında Batu’nun onayıyla tahta çıkmış, bu sırada 1255’te Batu Han Batı Avrupa’ya yönelik istila planları da yaptıysa da uygulama fırsatı bulamadan ölmüştür.
Moğol orduları MS 1242’de geri dönmüşse de Avrupa siyasi hayatına etkileri işgallerinin etkileri nispeten kısa askeri varlığın çok ötesine geçmiştir. Doğu Avrupa, siyaseti ve yöneticiler açısından eskisi gibi devam ederken, Rusya ve Batı Asya bir asırdan fazla bir süre “Tatar boyunduruğu” altında kaldı. Avrupa, Doğu ile Batı arasındaki ilk önemli fiziksel bağlantıyı sağlayan Moğollardan sonra yüzünü doğuya dönerek Barut, kâğıt, matbaa ve pusulayı edindi. Büyükelçiler, Papalık elçileri, misyonerler ve Marco Polo (MS 1254-1324) gibi gezginler Doğu’yu keşfederken Çin’den, Karadeniz’İn kuzeyine oradan Venedik üzerinden tüm Avrupa’ya yayılan Kara Veba salgını (MS 1347-1352) gibi doğunun faydalı olmayan yönleri ile de tanıştılar.
Kaynakça
Chambers, James. The Devil’s Horsemen: The Mongol Invasion of Europe. London: Weidenfeld and Nicolson, 1979
Christian, David. A History of Russia, Central Asia and Mongolia Vol. 1: Inner Eurasia from Prehistory to the Mongol Empire. Blackwell, 1998
May, Timothy. The Mongol Conquests in World History. Londra: Reaktion Books, 2011
Rossabi, M. A History of China. Wiley-Blackwell, 2013.
Rossabi, Morris. The Mongols: A Very Short Introduction. Oxford University Press, 2012
Saunders, J.J. The History of the Mongol Conquests. University of Pennsylvania Press, 2001.
Turnbull, Stephen. Genghis Khan and the Mongol Conquests 1190-1400. Routledge, 2019.
Turnbull, Stephen. Mongol Warrior 1200-1350. Osprey Publishing, 2003.