Makale: Özhan Öztürk
Ninhursag, Ninhursanga Sümer halkının inanışında aynı zamanda ana tanrıça kabul edilen yeryüzü ve bereket tanrıçası olup, adı Sümerce “(Kutsal) Dağın Kadını” anlamına gelmekte kimi kaynaklarda Nintu (Doğumun Hanımı), Mama (Ana), Ninmah (Büyük Kraliçe), Belet-Ili (Tanrıların Hanımı) ve Ki (yeryüzü) olarak da anılmıştır. Tapınak yazıtlarında kendisinden “Cennetin gerçek ve en büyük Hanımı” olarak bahsedilirken Sümer krallarının Ninhursanga’nın sütünü içerek büyüdüklerine inanılmaktaydı. Sonradan bereket tanrıçası İnanna ve İştar ile özdeşleştirilmiştir.
Enki ile Ninhursanga
Sümer efsanesi Enki ile Ninhursanga’da ölüm ve hastalıkların bilinmediği bakir bir coğrafya, bir çeşit cennet olarak tasvir edilen Dilmun’da insan medeniyetinin temellerinin atılışı konu alınmaktadır. Yeraltı su kaynaklarının tanrısı Enki ana tanrıça Ninhursanga ile birleşerek, hamile bırakmış, 9 gün (insanoğlunun zaman birimine göre 9 ay) sonra tanrıça Ninsar (bitki kadın) adlı bir kız doğurmuştur. Enki daha sonra kızı Ninsar’a tecavüz etmiş bu sefer Ninhurra (Dağ kadını) adlı bir başka tanrıça dünyaya gelmiştir. Enki onu da hamile bırakınca dokumadan sorumlu örümcek tanrıça Uttu doğmuştur. Ninhursanga, Uttu’yu Enki konusunda uyarmışsa da adam bir bahçıvan kılığına girerek kızı kandırmış ve onunla da birlikte olmayı başarmıştır. Hamile kalan kız acıyla Ninhursanga’ya gidince ana tanrıça Enki’nin semenini dışarı çıkarmış, toprağa düşen semenlerden 8 çeşit bitki üremiştir. Açgözlü Enki bu bitkileri de yiyince Ninhursanga tanrıyı yaptıklarından dolayı lanetlemiştir. Metnin bundan sonrası bozuk olup, bir tilkinin ortaya çıkarak hasta olan Enki’ye kendisini ödüllendirirse tanrıça ile arasını yeniden düzeltebileceğini iddia etmiş, teklifi tanrı tarafından kabul görmüştür. Sonunda Ninhursanga hasta Enki’nin yanına gelerek neresinin ağrıdığını sormuş tanrı bedeninden 8 ayrı bölümün ağrıdığı cevabını vermiş, Tanrıça tüm hastalıklı parçaları yeniden yaratarak Enki’ye şifa sağlamıştır. Enki iyileşince 4 kızı arasında bitkileri korumak, insanlara neşe vermek, Dilmun’u yönetmek ve bir aylık zamanı düzenlemek gibi görev bölüşümü yapmıştır.
Akad prenses ve rahibesi Enheduanna’nın yazıtında Ninhursag olarak anılmakta Nammu’nun kızı ve en önemli tanrıça olarak tasvir edildiği, erkek kardeşi Anu ile birlikte Nammu’nun başlangıç okyanusu rahminden doğdukları anlatılmaktadır. Atrahasis efsanesinde insanoğlunu yaratması için tanrılar tarafından seçilmiş ana (Mami) olarak seçildiği, Ninhursag’ın kil parçalarını öldürülen küçük bir tanrının et ve kanıyla karıştırarak kendi rahminde 10 ay beklettikten sonra ilk insanların doğduğu anlatılmaktadır. Atrahasis’ten farklı olarak diğer yaratılış yazıtlarında ise insanoğlunun başlangıç okyanusu Nammu’dan doğduğu Ninhursag’ın sadece ebelik yaptığı yazmaktadır.
Oğlu fırtına tanrısı Ninuta’nın annesinin onuruna diktiğine inanılan dağa atfen Ninhursag “Dağ eteğindeki tepeciklerin Hanımı” olarak da adlandırılmıştır. MÖ 3 binli yıllarda omega (Ω) ile sembolize edilen tanrıçanın E’Saggila adı verilen (Sümerce E “Ev” + Sag “kutsal” + Akadca İla “tanrıça”) tapınağının Eridu’da bir tepede bulunmaktaydı. Arkeologlar ise yakız zaman önce Suriye Irak sınırında bulunan Tell Harriri (antik Mari) kentinde bu tanrıçaya adanmış bir tapınak bulunmuştur. Tanrıça kat kat etek giyip, boynuzlu başlık takan kimi zaman elinde bir yay taşıyan, kimi zaman ise bir aslan yavrusunu yularından tutan, tepesinde bir omega sembolü bulunan bir kadın olarak tasvir edilmiştir.
Kaynak: Özhan Öztürk. Dünya Mitolojisi. Nika Yayınları. Ankara, 2016