Yazı: Özhan Öztürk
KAN İFTİRASI Romalı pagan yazarlar başlangıçta Hıristiyanları ensest, orji, eşcinsellik, kan içme ve yamyamlık ile suçlamıştır. Ortaçağ’dan itibaren çocukların kanlarını dini ayinlerde ve bayramlarda kullandıkları gibi iftiralar kuyu zehirlemeleri ve ekmek pisletmeleri gibi benzerleriyle birlikte Hıristiyanlar ve daha yakın dönemde Müslümanlar tarafından Yahudilere eziyet mazereti olarak yapılmıştır.
Kan İftirası Nedir?
Kan İftirası yalanına göre Yahudilerin Mısır Köleliği’nden kurtuluşlarını kutladıkları 7 veya 8 günlük Pesah (Hamursuz Bayramı) sırasında matsa (Hamursuz Ekmeği) yapabilmeleri için çocuk kanına ihtiyaç duymaktaydı. Söylenceye göre ergenlik çağına varmamış bir erkek çocuk kaçırılıp Yahudi cemaatinden birisinin evi veya sinagogda töre zamanına dek saklandıktan sonra göstermelik bir mahkemede yargılanmakta ardından çeşitli işkencelerden geçirilip son olarak çarmıha gerildikten sonra bir bıçak yardımıyla öldürülmekte, bu sırada akan kanı toplanmaktaydı.
Kan İftirasının Sonuçları
Yunan asıllı Mısırlı yazar Apion’un (MÖ 20-MS 48) Yahudilerin bir Yunanlıyı tapınaklarında kurban ettiği kaydı bu suçlamanın ilk örneği olmakla birlikte Filozof Poseidonius (MÖ 135-51) ve MÖ 1. yüzyılda yaşamış Yunanlı hatip Apollonius Molon’un benzer görüşleri savunmasından etkili olunca İskenderiye’de binlerce Yahudi öldürülmüştür. 1144 yılında İngiltere’de Norwichli William isimli erkek çocuğu bıçaklanmış bir şekilde bulununca Norwich Yahudilerine kan iftirası atılmış, William dini şehit ilan edilirken öykü Hıristiyan toplumunda dilden dile dolaşarak yayılmıştır. 1189’da I. Richard’ın taç giyme törenine katılan Yahudi heyeti saldırıya uğramakla kalmamış, Norwich Yahudilerinin hepsi evlerinde öldürülmüş, bu olayın ardından çeşitli eziyetlere uğrayan Yahudi toplumunun tümü 1290’da İngiltere’den kovulmuştur. Avrupa’da 150 kadarı kayıt altına alınan Ortaçağ iftiraları genellikle Yahudilerin linç, işkence veya mahkeme yoluyla topluca katledilmelerine yol açmıştır. Kan iftirasının Ortaçağ ve Rönesans dönemi Avrupası’nda kaldığını söylemek mümkün olmayıp, 1840’da Osmanlı hâkimiyeti altındaki Şam ve Rodos’ta, 1879’da Gürcistan’da, 1882’de Macaristan’ın Tiszaeszlar köyünde, 1899’da Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nda, 1903’de Kişinev’de, 1910’da İran’ın Şiraz kentinde, 1928’de New York’a bağlı Massena’da bazıları katliam ve pogromlara yol açan benzer iftiralar ortaya atılmıştır.
Kaynak: Özhan Öztürk. Dünya Mitolojisi. Nika Yayınları. Ankara, 2016