Makale: Özhan Öztürk
El Dorado, yağ sürdüğü vücudunu altın tozu ile kaplatan eski bir Meksika rahip kralının adı olmakla birlikte zamanla kayıp bir İnka şehriyle özdeşleştirilmiştir.
Altın adam ‘El Dorado’ söylencesinin kaynağı
Ekvator’un başkenti Quito’nun kurucusu olan Sebastian de Belalcazar, uzaklarda bulunan bir kabile reisinin bedenini altın tozuyla kaplattıktan sonra su ruhlarına sunmak bir nehir veya gölde yüzdüğünü bir yerliden duymasının ardından gizemli reise El Dorado ‘Altın adam’ adını takmış ve efsanenin Avrupa’da yayılmasını sağlamıştır. İspanyollar geldiğinde ise yerliler bu efsanede bahsi geçen krallığın başkentini Omagua, Manoa, Paytiti veya Enim olarak anmış, konkistadorları yaşadıkları yerden uzaklara gönderme amacı gütmüştür. Amerikan uygarlıklarının yağmalanması furyasını 1530 yılında Peru’da bulunan İnka İmparatorluğu’nun hazinelerini talan eden Francesco Pizarro başlatmıştır. Konkistador, İnka İmparatoru Atahualpa’yı esir etmiş, imparatoru 6x5x2.5 ölçülerindeki bir odayı altın ve gümüşten eşyalarla doldurması şartıyla bırakacağına söz vermesine dahası isteğinin gerçekleştirilmesine rağmen adamı boğdurmayı ihmal etmemiştir. Aynı yıl Alman şövalye Ambros von Alfinger ve 1531’de Diego de Ordaz elleri boş dönerken 1536 yılında 500 askerle Kolombiya’yı yağmalayan Jimenez de Quesada, Bogota’da yaşayan Çibça halkı topraklarından bol miktarda zümrüt toplamayı başarmıştır.
El Dorado’yu Boşuna Arayanlar
1541 yılında Alman Philip von Hutten’de El Dorado’yu bulma umuduyla kıtanın iç bölgelerini araştırmış, 1584-1591 yılları arasında Yeni Granada’nın İspanyol valisi Antonio Berrio Orta ve Doğu Guyana’ya kayıp gölü bulmak amacıyla üç sefer düzenlemiş, 1595 yılında İngiliz maceraperest Sir Walter Ralegh Guyana ve Surinam gezisinde tuttuğu abartılı notları ve yalanları yüzünden devlete ihanet suçundan yargılanıp idama mahkûm edilmiş, 13 yıllık hapis hayatının ardından bölgeye yaptığı ikinci seyahatte de yalan yere altın madeni bulduğunu iddia edince 1618 yılında başı kesilerek öldürülmüştür.
1799 yılında jeolog Freidrich von Humboldt Venezüella sahilindeki Cumana’dan iç bölgelere doğru yaptığı seyahatinde efsanelerde adı geçen Guatavita adlı gölü keşfetmiş, 1912 yılında bir İngiliz şirketi gölün suyunu tamamen boşaltmışsa da dipte çamur dışında bir şey bulunmamıştır.
El Dorado zamanla batı edebiyatında mecazi olarak gerçekçi olmayan umutlarla bağlanılan yer anlamında kullanılmaya başlanmış, Voltaire, Candide adlı taşlamasında konu ettiği efsane Edgar Allan Poe’nun Eldorado adlı şiirinde de anılmıştır.
Kaynak: Özhan Öztürk. Dünya Mitolojisi. Nika Yayınları. Ankara, 2016