Makale: Özhan Öztürk
Phasis[1], Karadeniz’in güneydoğusunda aynı isimli nehrin[2] ağzındaki ova üzerinde Miletliler tarafından Heniohi halkının topraklarında MÖ 7 veya 6. Yüzyılda kurulmuş bir Yunan kolonisinin adı olup, geçmişte Arkturus adıyla anıldığı bildirilmiştir.[3]
Batum’dan 50 mil mesafede bulunan kentte yer alan ve III. Murad’ın 1578’de yaptırdığı kale önünden geçen Rioni nehri göle burada göle[4] dönüşerek denize döküldüğü için iyi bir liman teşkil etmektedir.[5] Poti (Gürcüce: ფოთი; Megrelce: ფუთი; Lazca: ჶაში Faşi) adının Kolh dilinin mirası olduğuna şüphe olmayıp kanımca Megrelce “balık yuvası[6]” anlamına gelen potki ve poṫi Lazca “arı türü böceklerin kovanda yumurta bıraktığı petek gözü[7]” kelimeleriyle ilişkilidir. Kanımca başlangıçta basit bir balıkçı köyü olduğu için bu adı alan yerleşime Antik Çağ’da verilen Phasis kelimesi de Lazca aşağı yukarı “potsi” şeklinde telaffuz edilen kelimenin Yunanca’ya geçişi sırasında ortaya çıkmış bir form olup, orijinal değildir. Klasik, Helenistik ve Roma döneminde Erken Bizans’a dek ticaret merkezi ve depo olarak kullanılan yerleşimde tahıl, maden ve egzotik mallar ile Yunanistan’dan getirilen şarap, zeytinyağı ve çömleklerin değişimi yapılmaktaydı.
Hesiod’un Theogony adlı eserinde yerleşime değinilmeden sadece nehir adı olarak geçen, ilk olarak Pseudo-Skylax’ın bahsettiği[8] verimli ovalar ve kereste dolu ormanlarla çevrili kentin MS 4. yüzyılda Romalı tarihçi Ammianus Marcellinus döneminde 400 muhafız barındıran bir kalesi olduğu anlaşılmaktadır.[9] Lordkipanidze ise Phasis adını 8 kez anan Herodot’un bunlardan birisinde[10] nehir ağzı değil liman dediğini ileri sürerek kentin geçmişinin sanılandan daha eskiye gittiğini bildirmiş[11] Phasis’in modern Poti’nin doğusu olduğunu iddia etmiştir. Stephen Byzantius, Aristophanes’in Ticaret gemileri (Olkades) adlı oyunundan bahsederken Phasis kentinden gelen Phasianos adlı adamın varlığını bildirmiştir.
Phasis civarının en önemli tanrıçası olan Kybele’ye adanmış bir tapınağı barındıran[12] kent ile Sebastopolis‘in ile aynı yer olduğu da iddia edilmiştir. Bazı antik yazarlar, Batı dillerinde sülün anlamına gelen Phasis kelimesinin Argonotlar döneminde kuşun Avrupa’ya bu bölgeden getirilmesiyle ilişkili olduğunu iddia etmiştir.[13]
Strabon, nehir ile aynı adı taşıyan ve Kolhis’deki bir emporium olarak andığı Phasis kenti civarındaki Paliastomi gölünden ilk bahseden yazar olup, MS 6. yüzyılda Agathias tarafından doğrulanmıştır.[14] Phasis, Kolhis kültür ve ticareti açısından önemli bir merkez olarak gelişirken, Strabon ile Pliny Phasis nehrinin Hindistan ile Karadeniz ticaret rotası üzerindeki önemine dikkat çekmiştir.[15] Mithridat Savaşları sırasında Phasis Roma egemenliğine geçmiş, MÖ 65’de Pompeus İberya’dan Kolhis’e geçerek, Karadeniz filosu komutanı legatus Servilius ile burada buluşmuştur.[16] Arianos nehrin sağ kıyısında elinde def çalan ve ayağının altında yılan bulunan Rea olması muhtemel bir tanrıçaya adanmış bir tapınağın varlığını heykelin yanında Argonotlara ait olduğu iddia edilen taş çapaların varlığını hatta bu yüzden kentin Ankora adıyla anıldığını da bildirmiştir.
Hristiyanlığın yayılmasının ardından Ortodoks Rum Kilisesinin piskoposluk bölgelerinden biri olan Phasis’in yerli piskoposlarından birisi olan Kyrus 630-641 tarihleri arasında İskenderiye patrikliğine dek yükselmeyi başarmıştır. Bizans ile Sasaniler arasında gerçekleşen Lazika Savaşları (542-562) sırasında Pers ordusu kenti kuşatmışsa da ele geçirmeyi başaramamıştır.
Phasis, MS 8. yüzyıldan itibaren Gürcü kaynaklarında Poti adıyla kayıtlı olsa da Ortaçağ’da gerek Avrupalı seyyah ve tacirlerin gerekse burada bir ticaret kolonisi kuran Cenevizliler’in kenti Fasso olarak anmalarından[17] antik Phasis adının unutulmadığı anlaşılmaktadır.
1578 yılında Osmanlılarca fethedilen yerleşim Faş olarak adlandırılmış, 1585’e dek Erzurum beylerbeyliğine bağlandıktan sonra önce Batum sancağına ilhak edilmiş, ardından müstakil sancak statüsü kazanmış, 18. yüzyılın ikinci yarısında ise Gönye sancakbeylerinin muhafazasına bırakılan önemli bir kale olmuştur. Bu dönemde Gönye sancağını tasarruf eden sancakbeylerine Faş kalesi muhafazası üzerlerinde olmak şartıyla tayin edilmişlerdir ki bunların çoğu Abaza Mehmed ailesine mensup kişilerdir.[18] 1640 yılında Gürcüler tarafından geri alınan kale 1723’de tekrar Osmanlıların eline geçmiştir. 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Ruslar 1770-71’de Faş’ı kuşatmışlarsa da ele geçirememişlerdir. Vezir Silahdar Mehmed Paşa’ya 19 Şubat 1772’de Faş kalesini muhafaza etmek görevi verilmişse de[19] görevinde başarılı olamayınca 2 ay sonra azledilip yerine 22 Nisan 1722’de Vezir Süleyman Paşa tayin edilmiştir. 1809’da ise Ruslar yerel Gürcü kuvvetlerinin de yardımıyla Osmanlıları kaleyi terk etmeye zorlamış ama 1812 Budapeşte Antlaşması’yla Faş yeniden Osmanlılara teslim edilmiştir. 1828 Osmanlı-Rus Savaşı’nda tekrar Rusların eline geçen kent, 1863-1905 tarihleri arasında yeniden inşa edilmiş, 1872’de Tiflis’e demiryolu ile bağlanmıştır.
1900’de Gürcistan manganez ve kömürünün ihraç edildiği liman olarak önem kazanan Poti özellikle Niko Nikoladze’nin belediye başkanlığı sırasında (1894-1912) petrol rafinerisi, elektrik santralı, 2 spor salonu, tiyatro, katedral ve daha pek çok yapı inşa edilerek gelişimini sürdürmüştür. 1917-1921 bağımsızlık dönemi sırasında Gürcistan’ın batıya açılan kapısı olan Poti, 14 Mart 1921’de Kızıl Ordu tarafından işgal edilmiştir. 8 Ağustos 2008 gecesi Güney Osetya sorunu yüzünden çıkan Rusya-Gürcistan savaşında Rus savaş uçakları Poti limanını bombalayarak kullanılmaz hale getirmiş, limanın tamamı Şubat 2009’da yatırım ve istihdam vaadinde bulunan Birleşik Arap Emirlikleri’nin ”Rak-ia” adlı şirketine satılmıştır.
Zugdidi
Zugdidi[20], Samagrelo vilayetinin kuzeybatısında, Enguri vadisinde Çkhuşi nehri kıyısında kurulmuş tarihi bir yerleşimin adı olup, Karadeniz sahilinden 30 km içerde yer almaktadır. 1867’ye dek Megrel prensliği[21] Odişi’nin başkenti olan yerleşim aynı zamanda Gürcistan’ın ilk cumhurbaşkanı Zviad Gamsakhurdia’nın da doğum yeridir.
Dadiani Sarayı Müzesi
Yapım tarihi bilinmeyen yapının varlığına dair ilk izlenimlere II. Levan Dadiani (1611-1657) döneminde 1628-1654 yılları arasında Samagrelo’da görev yapan Katolik misyoner Don Chistoforo de Castelli’nun çizim ve gezi notlarında rastlanılmaktadır. 1853-1856 Osmanlı-Rus Savaşı (Kırım Savaşı) sırasında 1855’de Ömer Paşa’nın hastane olarak kullandığı yapı, Rusların bölgeyi ilhak etmesinin ardından 1868’de Paris’e giden son Megrel kralı ve kızı tarafından terkedilmiş olup, 1921’den bu yana etnografi müzesi olarak kullanılmaktadır.
Anaklia
Megrelya-Abhazya sınırına yakın İnguri nehrinin Karadeniz’e döküldüğü bölgede yer alan bir kıyı kasabasının adıdır. Bronz Çağı’nda Kolh yerleşimine dair arkeolojik izlerin bulunduğu site zamanla Megrel ve Gürcü krallıklarının egemenliğine girmiş, 1723’de Osmanlı’nın fethettiği kale köle ticareti ve deniz taşımacılığı açısından önem kazanmıştır. 1802’de Abhaz prensliğinin Müslüman lideri Keleş Ahmed (Şevaşidze) Megrel lordu Grigol Dadiani’nin oğlunu rehine alarak Anaklia’yı boşaltmasını sağlamışsa da 2805 Martında Rus baskısıyla geri adım atmak zorunda kalmıştır. 1806’da Ruslarca ele geçirilen Anaklia Sovyet döneminde küçük bir deniz filoyu barındırarak askeri önemini korumuştur. 1992-93 Abhaz-Gürcü savaşının hemen ardından 1994’de Rus Barış Gücü Anaklia’ya yerleşmişse de Gürcü devletinin şiddetli protestosu karşısında 2007 Temmuz ayında geri çekilmiştir.
Ayrıca Bkz. Arkhaeopolis, Tsikhegoji, Ciha Goci, Nokalakevi
Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016
Notlar
[1] Yunanca Φᾶσις
[2] Günümüzde Rioni nehri adıyla bilinmektedir
[3] Plot. de Fluv.; Eustath. ad Dion. Per. 689
[4] Paliostomi adı verilen gölde bulunması muhtemel batık şehir Texas Sulatı Arkeoloji Enstitüsü (Institute of Nautical Archaeology) ile Gürcü Bilimler Akademisi’nin dikkatini çekmiş ve ortak bir çalışma başlatmayı planladıklarını açıklamışlardır. “Sunken City Found” (Kasım/Aralık 1999) 12 Mayıs 2011 <http://www.archaeology.org/9911/newsbriefs/city.html>
[5] Bıjışkyan, 1998: 143
[6] Kadshaia ve Fährich, 2001: 372.
[7] Bucaklişi ve Uzunhasanoğlu ve Aleksiva, 2007: 834
[8] Pseudo-Skylax, Asya 81
[9] Ammianus Marcellinus 22.8
[10] Herodot, Historiae IV, 86. 2
[11] Lordkipanidze, 2000: 39. Kent adına dair ilk etimolojik değerlendirme 1938’de Erich Diehl tarafından yapılmış olup, Diehl’in önerileri arasındaki Samice “altın nehir” dikkat çekicidir (Lordkipanidze, 2000: 11)
[12] Ptol. V.10.2, 8.19.4; Pomp. Mela, I.19; Pliny Nat. VI.4; Zosimus II.33; Arrian, Peripl. Pont. Eux. 9; Scylax, s. 32; Strabo, II. I 39
[13] Aristoph. Ach. 726; Pliny Nat. II.39, 44, 10.67
[14] Strabon XI, 3, 4; Agathtias, Hist. III, 21
[15] Strabon, Geographika XI, 3, 4; Pliny, VI, 13
[16] Leach, 1986: 84
[17] Allen, 1929: 135
[18] Başbakanlık Osmanlı Arşivi. Divân-ı Hümâyun Tahvil Defteri 16, s. 175–176
[19] Başbakanlık Osmanlı Arşivi. Divân-ı Hümâyun Tahvil Defteri 16, s. 173.
[20] Megrelce ზუგიდი “Büyük Tepe”. Kolh/Tzan dilinde zugi “tepe” + didi “büyük” şeklinde olmalıdır.
[21] Mtavari