Antik Çağ’da Yunanlı tarihçi Polybios (MÖ 200–118), Kuzey ve Güney rüzgârlarının Kırım ile Sinop arasında yolculuk için zararlı olduğunu, güney rüzgârlarının Pontus’a karşı estiği için Khalkedon ve Hellespontos’a ve ters istikamete olan yolculuklarda işe yaradığını bildirmiştir[1]. Yaşlı Pliny Pontus Euxinos’da güney rüzgârları estiğini[2] bunların doğu ve kuzeydoğunun bulutlarını çektiğini yazmıştır. 19. Yüzyılda ise Bıjışkyan ise kuzey rüzgârının kuzeybatıdan estiği zaman fırtına kopardığını, güney rüzgârlarının ise kış mevsimi öncesinde denizi altüst ettiğini bildirmiştir ki gerçekten de Karadeniz’de lodos ilk ve sonbahar mevsimlerinde son derece şiddetli olup, özellikle Kafkasya sahillerinde denizciler için tehlike yaratmaktadır.
Karadeniz’den esen rüzgârlar
Batı Karadeniz’de Köstence civarında Mayıs-Ağustos arasında hafifleyen rüzgârlar poyraz ile keşişleme arasında esmekte, kışın ise yıldız poyraz yönünden gelip batıya doğru yön değiştiren rüzgârlar şiddetli fırtınalara sebep olmaktadır. Kuzey sahilinde Odessa civarında ilkbahar ile yaz mevsimlerinde zaman zaman şiddetlenerek poyraz ve lodostan, Azak Denizi ve Yalta civarında karayelden esmekte, Lampat ve Ayı Dağı civarında lodos rüzgârına da rastlanılmaktadır. Doğu Karadeniz’de Anapa’dan Subeşik’e kadar “karayel”, Subeşik’ten Makriyal’e[3] kadar “keşişleme” rüzgârları esmektedir. Novorossiysk civarında Eylül ile Mayıs ayları arasında yerli ağızda “nurdus” adı verilen şiddetli poyraz rüzgârı da Varada dağlarından aşağıya doğru rıhtım üzerinde yükte hafif ne varsa sağa sola saçacak denli kuvvetle esmektedir. Sinop’tan Boğaziçi’ne dek olan kıyı şeridinde batı, yıldız ve poyraz, Batum ile Sinop arasında ise batı ve batıdan yıldıza dek uzanan rüzgârlar tehlike arz ederken, yıldız, poyraz ve gündoğumu rüzgârları önemli şiddette esmemektedir. Poti civarından gelen ve yerel ağızda “kalaş” olarak adlandırılan rüzgârlar Trabzon-Hopa arasında, Novorossiysk’ten[4] gelenler ise Sinop ve civarında denizlerin kabarmasına sebep olmaktadır. Kerempe Burnu’nun rüzgârları ikiye bölme özelliği olup, burnun iki yakasında farklı yönlere esen rüzgârlara rastlanabilmektedir. Şile civarında Kasım-Mart ayları arasında bazen tüm rüzgârlar birlikte esmekte olup, bu duruma “tramundana” adı verilmekte, sahil geniş bir alan köpük şeridiyle kaplanmaktadır. Trabzon civarında Şubat ayından Hıdırellez’e (23 Nisan) dek sürebilen 12-36 saat şiddetinde kıble rüzgârları esmekte, “karayel”e dönüşünce bidenbire patlamakta, 3-4 saat kadar süratle estikten zayıflayarak 6 saat kadar hafifleyerek devam etmekte ve halk ağzında “kaçık rüzgârı” olarak adlandırılmaktadır.
Doğu Karadenizli denizciler şimal rüzgârlarının esmediği havalarda kıyı rüzgârları ile Kerempe’ye kadar ilerlemiş, orada da poyraza rastlarlarsa İstanbul Boğazı’na dek prasya bozmadan inerek seyrüsefer yapmışlardır. Denizci inanışında Yeroz Burnu’nun denizden ayan beyan görülmesi havanın iyi olacağına, Yeroz Burnu ve Görele dağları zirvesinin sisle veya kaz göğsü formundaki bulutlarla kaplanması rüzgârın batı veya karayelden esip bozacağına işaret etmekte, havanın hafif gelirse yağmur, şiddetli gelirse kar veya halaz[5] getireceğine yorulmaktadır. Boğaziçi’ne gelince Nisan ile Kasım ayları arasında “poyraz” devamında özellikle Aralık ve Ocak aylarında şiddetli “lodos” esmektedir.
Fırtına isimleri
Türk deniz subayı Ahmet Rasim 1930’da Karadeniz’in güneyinde ortaya çıkan fırtınaların tarihlerini kapsamlı bir liste hazırlayarak üstelik denizci ağzındaki yerel karşılıklarıyla bildirmiştir[6]:
Zemherir (5 Kânunusani), Karakoncolos (14 Kânunusani), Ayandon (28 Kânunusani), Balık (31 Kânunusani), 1. Cemre/havaî (20 Şubat), 2. Cemre/Maî (27 Şubat), 3. Cemre/Turabî (6 Mart), Kocakarı (11 Mart), Koz Kavuran (29 Mart), Kırlangıç (5 Nisan), Leylek (11 Nisan), Sittei Sevir (22 ve 28 Nisan), Filiz Koparan (16 Mayıs), Kokolye (19 Mayıs), Ülker (23 Mayıs), Kabak meltemi (31 Mayıs), Gün dönümü (22 Haziran), Kara erik (22 Temmuz), Leylek Dönümü (19 Ağustos), Çaylak (22 Ağustos), Kestane Karası (23 Eylül), Kuş Geçimi (3 Teşrinievvel), Meryemana (14 Teşrinievvel), Bağ bozumu (21 Teşrinievvel), Balık (30 Teşrinievvel), Kasım (7 Teşrinisani), Koç Katımı (19 Teşrinisani), Ülker (28 Teşrinisani), Kara Kış (11 Kânunuevvel), Gün dönümü (18 Kânunuevvel).
Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Ankara, 2016
Notlar
[1] Polybios, IV, 44, 94
[2] Polybios, Historia II, XLVIII, 126-127
[3] Hopa ilçesine bağlı Kemalpaşa belediyesinin eski adıdır.
[4] Rusça Новороссийск “Yeni Rus”. Osmanlı hâkimiyetinde Sucuk Kale ve Soğucak adlarıyla anılmaktaydı.
[5] Trabzon ağzında halaz “dolu”
[6] Rasim, 1930: 27. Bıjışkyan’ın (1998: 26-27) 19. yüzyılda her yıl kopan fırtınaların tarihlerini verdiği liste daha az detaylıdır : Hüsun fırtınası, Kocakarı soğuğu (25 Şubat), Mart Dokuzu, Çayır fırtınası (15 Nisan), Hıdrellez (23 Nisan), Çark dönümü (9 Haziran), Kestane karası (10 Eylül), Bağbozumu (25 Eylül), Kuş geçimi (Eylül sonu), Balık fırtınası (2 Ekim), Koç katımı (18 Ekim), Kasım rüzgârı (26 Ekim), Yaprak dökümü (18 Kasım), Gün dönümü (23 Kasım), Karakış (9 Aralık)
Ayrıca Bkz. Fırtına Nedir? Ansiklopedik Bilgi
FIRTINA (İtalyanca fortunale’den). Karada veya denizde etkisini gösteren çok şiddetli rüzgâr, bu rüzgârın su veya kum kütlelerinle meydana getirdiği dalgalanma: Yüzü acı acı döven, mesafeleri ve hedefleri karmakarışık eden şiddetli bir kum fırtınasına tutulduk (F. R. Atay). Hem galiba vapur biraz şüpheliymiş. Marmara’da fırtına var (R. N. Güntekin). Mecazen zıt düşünce veya durumların meydana getirdiği ruhî karışıklık: Paşa, kızın yüzündeki fırtınanın farkına vardı. (H. E. Adıvar).
Ruhunda fırtınalar esmek. Gürültü, kavga, gürültülü olay: Odaya girdiğim zaman ikisi arasındaki fırtına dinmiş bulunuyordu. Güç durum: Bir fırtına atlattım ki sorma. Bir devlette şiddetli iç kargaşalıklar: İhtilâl fırtınaları. Fırtına çıkmak (kopmak), denizde veya kum çöllerinde şiddetli rüzgârla fırtına meydana gelmek. Fırtına dinmek, çıkan fırtına sakinleşmek. Fırtına gibi, hızla, birdenbire: Fırtına gibi gelen felâket […] Boğaziçi’nin berrak hayatında uzun akisler bırakırdı (A. §. Hisar); Fırtına gibi içeriye girdi. Sayılı fırtınalar, yılın belirli günlerinde geleceği bilinen fırtınalara verilen ad. Meazen Güç atlatılan önemli olaylar için söylenir. Denizciler arasında saniyede 15 metre ve daha fazla hızla esen rüzgarlara verilen ad. Fırtına işareti, çıkacak fırtınaları denizcilere önceden bildirmek için, kıyılarda özel olarak kurulmuş istasyonların direklerine çektikleri belirli anlamdaki işaretler. | Fırtına küpeştesi, güverte çalımı fazla olan ticaret yelkenlilerinde kullanılan ve denizli havalarda yüklü olarak giderken dalgaların güverteye atlamasını önlemek üzere küpeşteler boyunca dikilmiş punteller üzerine baş kıç doğrultusunda gerilmiş ensiz biranda. Fırtına yelkeni, yelkenli gemilerde fırtınalı havalarda kullanılan ve normal yelkenlere oranla daha küçük boyutlarda, daha kalın bezden yapılmış yelken. (M. L.) |
Ayrıca Bkz: Manyetik Fırtına Nedir?
Manyetik veya Magnetik fırtınalar, bazen yavaş yavaş gelişir, bazen de aniden |