Karadeniz Ekolojik Sorunların en önemlisi 17 ülkenin içinde bulunduğu 1 milyon 874 bin 904 km2 alan kaplayan havzadan, her yıl 350 kilometre küp su ve bu su içerisinde bulunan 10 milyon ton organik madde ile 400 bin tonun üzerinde petrol kökenli kimyasal madde nehirlerin Karadeniz’e boşalmasıdır. Karadeniz kıyı bölgesinde yaşayan yaklaşık 11 milyon kişiden kaynaklanan atıklar, kanalizasyon sistemleri vasıtasıyla denize boşalmakta, bu duruma kıyılara dökülen çöpler[1] ve gemilerle gizlice bırakılan kimyevi atıklar da eklenince acil önlem alınması gereken ekolojik felaket tablosu ortaya çıkmaktadır. Karadeniz ülkelerinde petrol ya da kimyevi madde dökülmesi ile baş etmek için muhtemel durum planları, teçhizat ve eğitim elemanı bulunmamasının yanı sıra insanların her yıl binlerce ton petrol ve kullanılmış motor yağını[2] yasalara aykırı biçimde kanalizasyona boşaltmaları da felaketin şiddetini arttırmaktadır.
Kirlilik sorununa ek olarak dünyanın dört bir yanındaki denizler arasında mekik dokuyan şilep ve tankerlerin denetlenmeyen balast[3] sularının getirdiği egzotik canlı türlerinin Karadeniz`de çevre dengesini bozacak derece de balık nesline zarar vermesi ve ekonomik değere sahip balık türlerinin avlanma miktarını azaltması da söz konusudur. Bunlardan Mnemiopsis leidyinin aşırı çoğalması özellikle 1989-1991 arasında avlanan hamsi miktarını ciddi ölçüde azaltmışsa da başka bir istilacı Beroe ovatanın Mnemiopsis leidyi aleyhine çoğalması 1997 sonrasında hamsi popülasyonunun yeniden artmasını sağlamıştır. 20. Yüzyıl boyunca Karadeniz sularına, kasıtlı ya da kazara insan faaliyetleri sonucu 26 egzotik türün[4] girdiği tespit edilmiş olup, biyolojik çeşitlilik açısından zengin alanlarda, yerli canlı türlerinden bazıları beslenme şekillerini yeni istilacıya kaydırarak istilacı türü sayıca dengede tutabilme özelliği bulunsa da Karadeniz gibi biyolojik çeşitlilik seviyesi düşük ekosistemlerde bu durum gerçekleşmemekte ve istilacı türlerin hızlı yayılımı kaçınılmaz olmaktadır. Egzotik türlerin istilası, kirlenme ve aşırı avcılık yüzünden bir yandan Karadeniz’deki ticari balık tür sayısı çeyrek yüzyıl içinde 26 türden 6’ya düşmüş, diğer yandan diğer yandan da balık stokları azalmıştır.
1988 yılında içleri insan sağlığı ve çevre için son derece tehlikeli atık maddelerle dolu çoğu İtalyan menşeli 390 varil Karadeniz sahillerine vurmuş, bunlardan 250’si, Samsun’daki Terskırık köyünde, 140’ı ise Sinop’taki Soğuksu mevkinde 18 yıl boyunca ne yapılacağına karar verilemeden muhafaza edilmiş, uzun tartışmalardan sonra imha için alınıp Almanya’ya[5] gönderilmiştir. Zehirli varillerden daha ne kadarının Karadeniz sularına bırakıldığı ve bunların yaptığı tahribata ilişkin bir bilgi bulunmamaktadır. Yılda 135 milyon ton petrol taşımacılığı yapılan, 10 bini tanker olmak üzere 50 bin civarında geminin seyahat ettiği Karadeniz’de yaşanan ve yaşanması muhtemel kazaların çevreye olumsuz etkisi olmaktadır. Sözgelimi 11 Kasım 2007 günü Karadeniz’de yaşanan şiddetli lodos nedeniyle batan bazıları sülfür[6] ve petrol yüklü gemilerin yaptığı tahribat yüzünden[7] Rusya ve Ukrayna kıyılarında çevre felaketi yaşanmış, balık ve kuş ölümleri[8] gözlemlenmiştir.
1992 Bükreş Sözleşmesi[9] ile Karadeniz’e kıyısı olan altı ülke bu gidişe bir dur demek için ortak bir strateji etrafında birleşmiş ve uluslararası fonlar devreye sokularak önce “Karadeniz Çevre Programı” oluşturulmuştur. Ayrıca her yıl 31 Ekim tarihinde Karadeniz’deki kirliliğe dikkat çekmek amacıyla “Uluslararası Karadeniz Günü” ilan edilmiş olup, Türkiye ve diğer Karadeniz ülkelerinde çeşitli etkinliklerle kutlanılmaktadır.
Nesli tükenen balıklar
Kirlilik başta olmak üzere bilinçsiz avlanma , Karadeniz Sahil Yolu çalışmaları sırasında kıyılara yakın yerlerdeki balık yumurtlama alanlarının tahrip olması gibi nedenlerle avlanan balık miktarı ama özellikle tür sayısı günden güne azalmaktadır. Aşırı avlanmanın yanı sıra trol ve algarna, denizin dibine çöken kimyasal atıkların (kanalizasyonla denize karışan tarım ilaçları, gübreler vs.) açığa çıkmasına sebep olmaktadır. Karadeniz’de bir zamanlar avlanan 300-400 kiloluk orkinoslar, kılıç, mersin, kalkan ve uskumrunun nesli tükenmek üzere olup, avlanmaları kısıtlanmış veya yasaklanmıştır. Ağlara takılan bu balıkların -özellikle genç olanların – tekrar denize geri atılmaları gerekmekteyse de genellikle kaçak olarak satılmaktadır. Avlanan balık boylarının hamsi için 9, istavrit için 13, palamut için 25, barbunya için 13, kalkan için 40, lüfer için 14, levrek için 18, kırlangıç için 18, uskumru için 20, kolyoz için 18 santimetreden küçük olmaması gerekmektedir. Günümüzde beni balığı, büyük camgöz köpekbalığı, deniz alası, denizatı, deniz kaplumbağaları, mevsim balıkları, pervane balığı, güneşlenen köpekbalığı, kırmızı ve siyah mercan, yağlı balık ve yunuslar koruma altına alınmıştır. Bununla birlikte Karadeniz’de son yıllarda artan doğal gaz ve petrol üretim tesisleri su üzerindeki yük ulaşımını arttırarak, suyun berraklığını azaltarak güneş ışınlarının suyun altına nüfus etmesine engel olmakta, bu yüzden yeterli oksijeni bulamayan mersin balığı, lüfer ve kefal gibi büyük balıklar Karadeniz’i terk etmektedir. Ukrayna Güney Denizler Biyoloji Enstitüsü Genel Müdür Yardımcısı Yuri Tokarev, Karadeniz’deki balık stokunun yüzde 90’ını hamsi ve çaça türü küçük balıklar oluşturduğunu hemen önlem alınmazsa Karadeniz’deki büyük balıkların tamamen yok olabileceği açıklamasını yapması[10] gibi konunun aciliyetine dair haberlere medyada rastlanılmakla birlikte kıyıdaş devletler nezdinde yeterli önlemlerin alındığını söylemek zordur.
Notlar
[1] Her yıl Ordu’da 210 bin ton çöp Melet ırmağına, Giresun’da 130 bin ton çöp araziye, Trabzon’da 280 bin ton ve Rize’de 105 bin ton çöp denize atılmaktadır.
[2] Bir araba motorundan çıkan yağ yaklaşık 56 bin ton deniz suyunu kirletmeye yetmektedir.
[3] Yük alırken geminin dengesini korumak amacıyla içine deniz suyu basılan, geminin çeşitli yerlerine yerleştirilmiş su tanklarına verilen isimdir.
[4] Özellikle Karadeniz’de doğal düşmanı olmayan Mnemiopsis Leidyi, Beroe Ovata ve Rapana Venosa’nın tahribatı söz konusudur. Ticari gemilerin balast sularında Çin denizi civarından gelen Rapana thomasianna adlı deniz salyangozu ise Karadeniz’de ilk kez 1946’da Novorosisk körfezinde rapor edilmiş, kısa sürede tüm Karadeniz ve Azak denizine 1982’den itibaren Ege ve Akdeniz’e dek yayılmış, hatta Karadeniz’de aşırı çoğaldığı için Türkiye için ticari bir ihraç ürünü olarak önem bile kazanmıştır.
[5] Alman Lemondis firması varilleri imha etmiştir. (CNN Türk, 7 Ekim 2006)
[6] İkisi Kerch boğazında batan Rusya bandıralı 3 gemi yaklaşık 6 bin 500 ton sülfür yükü taşımaktaydı.
[7] Bükreş Sözleşmesine göre, 700 tondan büyük petrol kirliliğine yol açan kazalarda, kazanın gerçekleştiği ülkenin, hem diğer ülkeleri, hem de sözleşmenin yürütme organı olan Karadeniz Komisyonu’nu bilgilendirme zorunluluğu bulunmaktadır.
[8] Rusya Balıkçılık Komitesi, Kerç boğazındaki kaza sonucu oluşan kirlilikten dolayı denizde 9 bin balığın ve kıyıda 30 bin kuşun öldüğünü bildirmiştir.
[9] Sözleşme 21 Nisan 1992 tarihinde Bulgaristan, Gürcistan, Romanya, Rusya Federasyonu, Türkiye ve Ukrayna tarafından imzalanmışsa da Türkiye imzaladığı sözleşmeye uygun kanunu ancak iki yıl sonra 15 Ocak 1994 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlatarak çıkarabilmiş, bu sözleşmenin ardından kıyıdaş ülkeler arasında protokoller imzalanmıştır.
[10] ‘Karadeniz’de balık kalmayacak’ Posta Gazetesi, 14 Aralık 2010
Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Ankara, 2016