Kız Kulesi, İstanbul Boğazı’nda Salacak açıklarında karadan 200 m kadar uzakta yer alan yapı Antik Çağ ve Bizans döneminde Leandros Kulesi olarak bilinmekteydi. Byzantion ile Khrysopolis arasında Antik Damalis Burnu açıklarında bulunan ilk kule Atinalı general Alkibiades tarafından MÖ 408’de Boğaz’daki Pers gemilerini gözetlemek amacıyla inşa edildiği iddia edilmiştir. Niketas Khoniates geçmişte Damalis adıyla anılan mevkiinin kulenin yapımından sonra Arkla olarak anıldığını bildirmiştir.
Kız kulesi nerede? Kız Kulesi’ne nasıl gidilir?
Kız Kulesi Tarihi
Bizans imparatoru I.Manuel Komnenos (1143–1180) kale olarak yeniden inşa
edilmiştir. İstanbul’un fethi sonrasında vakanüvist Tursun Bey’e göre II. Mehmet’in emriyle eski kule yıkılmış yerine ahşap olarak yeniden inşa edilmiştir. Limnili Francis’in kroniğinde Osmanlı kuşatması sırasında sırasında kente yardım için gelen Venedikli Treviziano’nun filosunun burada demirlediğini kaydetmiştir. 1520’de Buondelmonti, 17. yüzyılda Fransız rahip J. Grelot’un andığı yapıdan Evliya Çelebi 100 muhafız tarafından korunan, 40 pre balyemez topuna ev sahipliği yapan demir kapılı bir yapı olarak söz etmiştir. 1510 depreminden büyük zarar gören kule Yavuz Sultan Selim’in emriyle onarılmıştır. 1719’da yağ kandilinin tutuşmasıyla
çıkan yangında yıkılan bu yapının yerine Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından kâgir olarak yeniden inşa edilmiş, üst kata camlı bir köşk ile kurşun kubbe eklenmiştir. 1734’de Lale Devri sırasında mimar Kayserili Mehmet Ağa tarafından yeniden elden geçirilmiştir. I. Mahmud döneminde(1730–1754) Kızlarağası Beşir Ağa’nın kellesi burada kesilmiş, III. Osman döneminde sultan kendisiyle tartışan sadrazam Hekimoğlu Ali Paşa’yı önce burada hapsedilmişse de sonra sürgüne göndermiştir. 1836-37 arasında kentte 20-30 bin kişinin yaşamanın ana olan veba salgını sırasında Fransız Doktor M.Bulard’ın başhekimliğini yaptığı karantina hastanesi olarak kullanılmıştır. II. Mahmut döneminde 1832’de onarılırken kule kapısının üzerine Hattat Rakim Efendi’nin hazırladığı II. Mahmut’un tuğrasının bulunduğu bir kitabe asılmıştır. 1857’de 18 m yüksekliğinde bir fener ilave edilmiş, 1920’de fener lambası otomotik ışık sistemiyle değiştirilmiştir. 1943 yılında kule etrafında eklenen kayalarla yapının denize doğru kayması engellen yapı, 1959’da Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı radar üssü olarak hizmet vermeye başlamış, 1982’den itibaren Türkiye Denizcilik İşletmesine devredilmiştir. 1992’de mülkiyet hakkı Hazineye devredilen yapı, 2000 yılında aslına uygun olarak restore edildikten sonra bir turizm firmasına kiraya verilerek restoran olarak işletilmeye başlanmıştır.