Ağaç çakalı Sincap (Trabzon Şalpazarı)
Aslan Kedigillerden, Afrika’da yaşayan yeleli, yırtıcı bir hayvan adıdır. 13. yüzyıl öncesi Türkçe kayıtlarda arslan (Uygurca, Hakazca, Çağatayca, Harzemşahca arslan Kumanca asla:n) formunda geçen kelime erken Dönem’de Moğolca’dan (arslan/arsalan) ödünç alınmıştır. Karadeniz Rumcası aslanis (ασλάνης [Samsun, Trazon]), aslaniz (Gümüşhane, Santa, Trabzon), aslani (Samsun) formunda kayıtlıdır.
Bağlamak Karadeniz bölgesinde sürülere zarar veren ve canavar adı verilen kurt, ayı gibi hayvanların ekinlere zarar veren domuzların bağlanması için genellikle hocalara muska yazdırılarak, yaylalarda hayvanların bekletildiği yerlere, ya da ekili tarlanın bir köşesine gömülürdü.
Canavar ve çanavar Kurt, domuz, tilki, ayı gibi evcil olmayan hayvanların tümü için kullanılan kelimedir (Trabzon). Farsça ‘cânâver’ hayvan kelimesinden ödünçlenmiştir. Anadolu’daki anlam genişlemesinden (Türkçe ‘bir masal yaratığı, zalim, acımasız’) farklı olarak Trabzon ci-varında kelime Azerice’de olduğu gibi (canavar ‘kurt’) Farsça orijinine sadık kalmıştır. Karadeniz Rumcasına canavarin (τζαναβάριν) ve canavar (Ordu, Santa, Trabzon, Gümüşhane) formunda geçmiştir.
Çakal Yaşam alanı Kuzey Afrika, Hindistan, İran, Anadolu ve Balkan yarımadası olan köpekgillerden, sürüler halinde yaşayan bir yaban hayvanının adıdır. Trabzon’da ‘pardi’ veya ‘bardi’ olarak bilinen hayvana Lazca mkyapu (Arhavi), mḉapu (Pazar), Gürcüce tura, Hemşince giyap ve lipard denilmekteydi. Orta Farsça şaġāl (شغال) ‘köpekgillerden yırtıcı bir hayvan’ sözcüğünden ödünçlenen kelimeTürkçe içerisinde 15. Yüzyılda Kitab-ı Gunya’da çakal formunda kullanılmış olup, Evliya çelebi seyehatamesinde (17. Yüzyıl) çakal, çakal ve şagál formları kayıtlıdır. Karadeniz Rumcasına çakalin (τσακάλιν [Giresun]), çakali (Ünye), ça-kal (Ordu, Trabzon, Gümüşhane), çakalos (Ordu, Trabzon, Gümüşhane, Santa) formlarında geçmiştir. (Latince Canis aureus, Almanca Goldschakal, İngilizce golden jackal, İspanyolca chacal, Fransızca chacal, İtalyanca Sciacallo, Yunanca çakali [τσακάλι])
Çakal düğünü Düğün, bayram, kalandar ya da yayla şenlikleri gibi olağan durumlar dışında sebepsiz yere düzenlenen eğlence (Trabzon, Rize). Eskiden köyden birisini çakal ısırırsa kuduzdan ölmemesinin tek yolunun, o kişiyi kırk gün kırk gece uyutmamak olduğuna inanılırdı. Bu yüzden tüm köy seferber olur ve köy ortasına büyük bir ateş yakılır, kırk gün kırk gece horonlar oynanır, eğlenceler düzenlenirdi. Zamanla bu gelenek unutuldu ama zamansız ve anlamsız düzenlenen eğlenceler bu isimle anılmaya başlandı. Çakal düğünü aynı zamanda ‘güneşle birlikte yağan yağmur’ için de kullanılmaktaydı (Çamlıhemşin)
Çakal horonu Çakal yağmuruna oyun oynarken yakalanan çocuklar, evlerine da-ğılmaz el ele tutuşarak, tekerleme ve tür-küler söyleyerek dönerek horon ederlerdi. Bu horona özgü bir tekerleme:
“Çakal çakal horomi/ Ben beceremem oni/ Ağabeyim gurbette/ Ondan öğrendim oni” (Of Çoruk)
Çakal kabağı bot. Gri renkli, kalın ve sert kabuklu kabak cinsi (Akçaabat), AKÇ 185
Çakal osuruğu bot. Krem rengi bir mantar türü olup yenilmeyen bu mantara, bir gece içinde çıktığı düşünüldüğünden bu isim ve-rilmiştir (Sürmene Maċuka)
Çakal tabanı is. Bir yabani ot türü (Akçaabat)
çakal yağmuru is. Güneşli ve açık havalar-da birdenbire şiddetle yağan kısa süreli yağmur olup, ayrıca avanak yağmuru yada avanak ıslatan da denilirdi (Trabzon, Rize) )
çakal yedi tavuğumi, ben ne dedum dedum Teselli sözü; bir işte zarar ettim ama elimden geleni de yaptım (Trabzon, Rize)
Çakalnar Rize ili, Merkez ilçesi, Saray mahallesinin eski adı.
çakaloz Çakal gibi kurnaz olan kişi (Trabzon).
Çurçuli vurmak Yılan, balık gibi bir hayvanı yuvasından çıkarmak için değnekle yuvayı kurcalamak (Rize)
Domuz Karadeniz bölgesinde yaban domuzları sürüler halinde yaşamakta, dini sebeplerden dolayı üretimi yapılmamakta, mısır tarlalarına zarar verdikleri için istenmemekte ve serbestçe avlanmaktadırlar. Domuz, tarlalara her mevsim zarar verdiğinden, köylüler tarla etrafını çitle hatta dikenli tellerle çevirerek önlem alırlar ama domuz çitin altını kazarak tarlaya girebilir. Domuz, mısırları bazen kökünden söker bazense üzerinde yuvarlanır ama her durumda bir kaç mısır yediği halde, tarlanın yarısını telef edebilir. Domuz kaçırmak için uygulanan bir yöntem de tarlanın bir köşesine bırakılan boş teneke kutularına bağlanan bir ip yardımıyla oynatılarak gürültü çıkartma düzeneği olan çakçakadır. Zahmetli ama en etkili yöntem ise tarlanın yüksekçe bir yerine dört ahşap direk üzerine kalivi/kelif adı verilen derme çatma kulübeyi yapmaktır. Burada sabaha kadar elde tüfek domuz beklenerek tarla korunur. Cumhuriyetin ilk yıllarında Ziraat Vekâleti, domuzların imhası için köylüye av tüfeği ve fişek dağıtmış ve her öldürülüp kuyruğu getirilen domuz başına 1 lira mükâfat dağıtmışsa da (1935/36 kışı sadece Çarşamba ilçesinde bile 3.500 domuz vurulmuştur) tarlaların zarar görmesi engellenememiştir. Lazca ğeci “domuz” Latince Sus scrofa (Almanca Wildsc-hwein, İngilizce wild boar, İspanyolca Jaba-li, cerdo salvaje, Fransızca cochon sauvage, İtalyanca Cinghiale, cane selvaggio)
domuz ağrişağı Menekşe benzeri bir yayla çiçeğinin soğanının adı (Trabzon). Ağırşağa benzediği ve yaban domuzlarının burunlarıyla toprağı eşeleyerek soğanını yediği bu bitkiye olan düşkünlüklerinden bu adı almış olmalıdır. Bk. ağrişak
domuz başı İneklerin deri altında şiş-kinlikle gösteren bir hayvan hatalığı. Hayva-nın şiş yerlerinin sağaltılması için domuz dişi ile yarılması gerekirdi.
domuz damı Sel baskınına engel olmak için dere kenarlarında ahşap malzeme ve taş kullanılarak yapılan bent (Giresun, Trab-zon, Rize)
Kaşkaş Sincap (Trabzon). (Latince Sciurus vulgaris, Almanca Eic-hörnchen, İngilizce Red squirrel, İspanyolca Ardilla, İtalyanca Sciuro)
Keler Kertenkele (Trabzon Şalpazarı). Anadolu’da Keler balığı: Akdeniz ve Ege sahillerinde yakalanan yassı kafalı, geniş ağızlı, beyaz etli bir balık türüdür Latince Squatina squatina (Almanca Meerengel, İngilizce Angel-fish, İtalyanca Squadro, Angelo di Mare, Fransızca Ange de Mer, Yunanca rini (ρίνη)]) ve ‘Orman kertenkelesi’ anlamlarında kullanılmaktadır. 13. yüzyıl öncesi Türkçe kayıtlarda keler “kertenkele” (Hakazca, Osmanlıca) formunda kayıtlıdır.
Kurt Bölgede daha çok canavar adıyla anılmakta Trabzon’un Rumca konuşulan ve civarındaki köylerde ayrıca likos da denilmekteydi. 13. yüzyıl öncesinde Türkçe kayıtlarda kurt/kurd saf Oğuzca bir kelimed olup Farsça’ya da geçmiştir gurg (Osetçe wærg; Yagnobian urg; Kürtçe gur; Talishian vag; Gilanian gurd; Puştuca, Pamirian gurg; Yazgulamanian warg; Farsça gurg). Kurt anlamında kullanılan diğer bir Türkçe kelime bö:rü (Türkmence, Kazakca böri; Azerice, Kırgızca bürü; Karaçayca, Kumıkca, Tuvanca börü; Tatarca büre; Özbekce, Uygurca bŭri; Güney Altay Türkçesi pöri; Hakazca pü:ür; Yakutca böre). Trabzon ve civarında dedenin babası kurt dede olarak anılmaktaydı ki Giresun ili, Şebinkarahisar ilçesi, Buzkeçi köyü civarında bir kaç tepe de Kurt Dede adıyla bilinmekteydi. Trabzon ili, Akçaabat ilçesi, Asukkök ile Teverana arasında bir mevki Kurt kayası olarak bilinmekteydi.
kurt kızanı is. Kurtların çiftleşme zamanı (Trabzon),. Trabzon Rumcasında likohanç (Çaykara) olarak bilinmekteydi. Küçük ayın (Şubat) 20 si ile 9 Mart arasında kurtların çiftleştiğine bu dönemde yalnız başına ıssız yerlere gitmenin nın tehlikeli olduğuna inanılırdı.
kurt aldi uşağimi ama, ben da çok sözler dedim oğa Başa gelen felaket sonrasında, iş işten geçtikten sonra elden gelenin yapıldığını belirten bir deyim (Trabzon)
kurdun adi çikti çakal ortaluğu yikti Adın çıkacağına canın çıksın deyiminin eşanlamlısı olarak yörede kullanılan deyim/ atasözü (Trabzon)
atını sağlam kazuğa bağla; kurt yersa yesin İşini tevekküle bırakma, anlamında kullanılan bir deyim/atasözü (Trab-zon)
Maşketep Yarasa (Çamlıhemşin Aşağıviçe, Hemşin). Ermenice mašk ‘yarasa’ kelimesinden ödünçlenmiştir.
Kaynakça
AHUNDOV, E. (1978), Azerbaycan Halk Yazını Örnekleri. Türk Dil kurumu Yayınları. Ankara. s. 454
ASAN, Ö. (1996). Pontos Kültürü. Belge Yayınları. İstanbul. s. 178
BLÄSING, U. (1992), Armenisches Lehngut im Türkeitürkischen am Beispiel von Hemşin. Amsterdam-Atlanta # 85
BUCAKLİŞİ, İ.A. & UZUNHASANOĞLU, H. (1999). Lazuri- Turkuli Nenapuna. Akyüz Yayıncılık. İstanbul. s. 277
CAFEROĞLU, A. (1946; 2. Baskı 1994), Kuzey-Doğu İllerimiz Ağızlarından To-plamalar. İstanbul. s. 312
CLAUSON, G. (1972), An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth Century Turkish. Oxford. s. 238, 648, 719
COŞKUN, O. (2002), İkizderemiz. s. 51
DANKOFF, R. (1995), Armenian Loanwords in Turkish. Harrassowitz Verlag. Wiesbaden. s. 104
EMİROĞLU, K. (1989), Trabzon Maçka Etimoloji Sözlüğü. s. 145
Evliya Çelebi 1672 (1986), Evliya Çelebi Seyahatnamesi. Sadeleştiren T. Te-mel-Kıran, N. Ateş. Cilt I-II. Üçdal Neşriyat, İstanbul. s. 232
GEDİKLİ, F. (2004), Akçaabat Yazıları. Yedirenk Yayınları. İstanbul. s. 185
KABADAYI, M. (2001), Doğu Karadeniz Lehçeleri Karşılaştırmalı Sözlüğü. İstanbul. s. 33
KARA, İ. (2001), Güneyce. Dergah Yayınları. İstanbul. s. 62
ÖZTÜRK, Özhan. Karadeniz Ansiklopedik Sözlük. Heyamola Yayınları. İstanbul, 2005
PAPADOPULOS, LP. (1958-1961), Ιστορικόν Αεξικόν της Ποντικης διαλέκτου. Atina. I: 151, II. 376, II. 427
Türkçe Sözlük (1998), Türk Dil Kurumu (9. Baskı). Ankara. s. 383
URAZ, M. (1933), Halk Edebiyatı Şiir ve Dil örnekleri. Suhulet Kütüphanesi. İstanbul. s. 492, 515