Endonezya Mitolojisi

Melanezya Mitolojisi

Makale: Özhan Öztürk

Batı Pasifik’te Avustralya’nın kuzeyinde ve Endonezya‘nın doğusunda yer alan Yeni Gine, Bismarck takımadaları, Louisiade takımadaları, Salomon, Santa Cruz, Fiji adaları, Yeni Kaledonya ile Vanuatu adalarıyla onlara bağlı adalardan meydana gelen bölge Melanezya olarak adlandırılmaktadır.

Melanezya İnançları

Binlerce adadan oluşan Melanezya’da yaşayan çok sayıda halk farklı tanrılara tapınmakta ve farklı söylenceler anlatmakta olup, bölgeyi birleştiren tek bir din veya mitolojiden söz etmek mümkün değildir. Avrupalı kolonistlerin adalara ulaşması Melanezya’da “kargo kültü” adı verilen bir dini akımın ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Melanezyalılar Avrupalı kolonistlerin sahip olduğu zenginliği sihir yoluyla elde ettiğini düşünmüş ve bu sihir bilgisini elde etmeye çalışmıştır.

Melanezya Efsaneleri, Melanezya Mitolojisi

Yılanlar pek çok kültürde olduğu gibi Melanezya’da da bereket ve güçle ilişkilendirilmekte olup, Yeni Gine’de yaşayan Arapeş halkınca marsalai adıyla bilinen yılanlar belirli bölgelerin koruyucusu kabul edilmekteydi. Ayrıca insan yiyen devler ve bunları öldüren kahramanlarla ilgili pek çok söylence anlatılmaktadır. Büyü Melanezya din ve söylencelerinde özellikle ruhları harekete geçirmek önemli bir yer tutmakta olup, Trobriand adasında insanoğluna sihir yapmayı öğreten Tudava örneğinde gibi pek çok kültürel kahraman çeşitli amaçlarla büyü yapmaktaydı. İkizler Melanezya söylencelerinde sıkça karşılaşılan bir tema olup, biri akıllı diğeri aptal To-Kabinana ile To-Karvuvu adlı ikiz erkek kardeşler bunlara örnek gösterilebilir. Ölümden sonra hayata inanılmakta olup, öteki dünya Papua Yeni Gine’de yaşayan Kiwai halkınca Adiri, Vanuatu adalarında Banoi adıyla bilinmekte ölüm tanrısının adı da benzeri şekilde adadan adaya değişmekteyse de Papua’da Tumudurere olarak bilinmekteydi.  Vanuatu’da insanın iki ruhu olduğu birisinin öteki dünyaya giderken diğerinin yeryüzünde kalarak bitki, hayvan veya herhangi bir nesneye dönüşeceğine inanılmaktaydı. Fiji adalarında öteki dünyaya giden yolun tehlikelerle dolu olup ancak gerçek savaşçılarca ulaşılabileceğini iddia ederken diğer bölgelerde usulünce yapılan bir cenaze töreni yolculuk için yeterli görülmekteydi.

Melanezya Yaratılış Söylencesi

Neredeyse her adanın kendi inanç, efsane ve tanrıları bulunmaktaysa da birkaç istisna dışında hiçbirisinde dünyanın kökenine ilişkin bir söylencenin olmaması dikkat çekmektedir. Bu yüzden dünyanın başlangıçta da bugünkü görünümüne sahip olduğu düşünüldüğü sanılmaktadır. Amiral adaları söylencelerinden birisinde başlangıçta her yerin denizle kaplı olduğu ve kendisine yuva arayan dev bir yılan “resif yükselsin” diye bağırmış, bir anda karalar yükselerek adalar ortaya çıkmıştır. Kendisine eş arayan Manuel adlı bir adam elinde baltayla ormana giderek bir ağaç keserek ahşaptan bir kadın heykeli yontmuştur. Manual işini bitirdiğinde “Heykel kadına dönüşsün” demiş ve ahşap canlanmıştır. Banks adalarında söylence Amiral adalarına göre daha detaylı kaydedilmiş olup, ilk insan Qat draceana ağacından üç günde üçü erkek üçü kadın toplam 6 heykel oyduktan sonra önlerinde dans edince heykellerin canlanmasına sebep olmuştur. Qat, canlanan heykelleri eşleştirmişse de Marawa adlı kötü niyetli, kıskanç adam Qat’ı gizlice seyredip yaptığını bazı hatalarla tekrarlayınca insanoğlu ölümlü olmuştur. Yeni Gine’de yaşayan Ayom halkı gökyüzünde yaşayan Tumbrenjak’ın av ve balıkçılık için sık sık aşağıda indiğini ama bir keresinde tırmandığı ip kopunca yeryüzünde mahsur kaldığını, karısının yukarıdan fırlattığı meyvelerin kadınlara dönüştüğünü, tanrı ile bu kadınlardan doğan çocukların çeşitli halkların atası olduğunu anlatmaktadır.

Kaynak: Özhan Öztürk. Dünya Mitolojisi. Nika Yayınları. Ankara, 2016