Mitoloji

Tekboynuz (Unicorn)

Makale: Özhan Öztürk

Tekboynuz (Unicorn), alnında genellikle spiral formda tek boynuzu olan efsanevi beyaz bir at olan doğaüstü bir yaratık olup, pek çok kültürde ölümsüzlük, güç, adalet ve saflığın sembolü kabul edilmekteydi. Batıda Unikorn adıyla bilinip bembeyaz Doğu’da ise renkli olarak tasvir edilen atın vatanının Hindistan olduğuna inanılmaktaydı.

MÖ 416’da Kniduslu şifacı Kteias hasta olan Pers kralı II. Darius’u iyileştirmek için

Unicorn ve yaban kadını, 1500/1510. Basel Tarih Müzesi (Historisches Museum, Basel)

İran’a davet edilmiş, bu ülkede 18 yıl geçirdikten sonra yazdığı anılarında Hindistan’da beyaz gövdeli, koyu kırmızı başlı, mavi gözlü normal atlardan daha büyük ve alınlarında 80 cm uzunluğunda tek bir boynuz bulunan yaratığı unikorn adıyla anmış, hayvanın boynuzunun toz haline getirilerek panzehir olarak kullanıldığını bildirmiştir. Kteias’tan bir asır sonra bu sefer İyonyalı Megasthenes Hindistan’a gitmiş ve izlenimlerini 4 cilt halinde anlatmışsa da bu eser kayıp olup sadece başka yazarların bu eserden yaptığı alıntılarda yazarın Kartazoon adlı bir Hint tekboynuzunun andığı anlaşılmaktadır. Bunlardan başka MÖ 3. Yüzyılda Herodot Afrika’da boynuzlu eşek bulunduğunu, Ktesias’ın eserini eleştiren

Unicorn tasviri, 1658

Aristotle yazarın iddiasını yadsımamış hatta iki çeşit tekboynuz olduğunu vurgulamıştır. Roma imparatoru Julius Caesar, Gal Savaşı (De Bello Gallico) adlı eserinde tekboynuzların Güneybatı Almanya’da yer alan Herkynian ormanında yaşadığını iddia ederken Romalı doğa bilimci Yaşlı Pliny monoceros olarak andığı yaratığın at gövdeli, geyik kafalı, fil ayaklı, domuz kuyruklu olup alnında tek bir siyah boynuz taşıdığını kaydetmiştir.

Tekboynuz efsanesi Antik Çağ ile sınırlı kalmamış olup Hıristiyan folklorunda da yer almıştır. Kral James İncilinde unikorn adı 6 kez anılmakta olup, İbranice mecâzi olarak güç anlamında kullanılan reem kelimesinin tercümesiyle ilişkilendirilmektedir. Yahudi folklorunda tüm hayvanların en vahşisi olarak tasvir edilen tekboynuzun Cennet’ten kovulan Âdem ile Havva’ya eşlik ettiğinden bahsedilirken bazı öykülerde Nuh’un gemisinde bir çift tekboynuzun da yer aldığı ama çok yer kapladıkları için gemiden atıldıkları kaydedilmiştir. Ortaçağ söylencelerinde Cengiz Han’ın bir tekboynuza bindiği söylenegelirken Çin’den dönen Marko Polo’nun bahsettiği deva tekboynuzun gergedan olduğu savulmaktadır. Bu dönemde Kilise tekboynuzu İsa ile özdeşleştirerek sahiplenmiş, yaratığın küçük boynuzu İsa’nın alçakgönüllülüğünün sembolik ifadesi olarak algılanmıştır. İskoç kralı III. Robert döneminde kraliyet kalkanlarında iki tekboynuz figürü arma olarak kullanılmış, 17. yüzyılda Alman astronom Johannes Kepler’in oğlu Jakob Bartsch’ın hazırladığı yıldız haritasında ilk kez Unicornu adlı bir takımyıldıza rastlanmıştır.

Çin’de tekboynuzlar büyük saygı görmüş olup, phoenix, kaplumbağa ve ejderha ile birlikte yeryüzünün yaratılmasına katkıda bulunan bu yaratığın bir çiftinin 4 bin yıl önce dünyayı şekillendiren efsanevi 5 imparatordan birisi olan Yao döneminde yaşadığına inanılmaktaydı. Çeşitli söylencelerde başka Çin imparatorlarının da tekboynuz sahibi olduğundan bahsedilmiş olup, bu yaratığın Fu Hsi’ye yazı yazmayı öğrettiği, Huang Di’nin ise uzun ve barış dolu saltanat yıllarınında onun etkisi olduğuna inanılmaktaydı. Parlak renkli Çin tekboynuzları geyik gövdeli, öküz kuyruklu, at toynaklı alnının ortasında kısa boynuzlu bir yaratık olarak tasvir edilmiş ve ki lin (erkek-dişi) olarak adlandırılmıştır. Bir başka Çin teboynuzu ise şeytanın yardımcılığını yaptığına inanılan keçi benzeri bir hayvan olan Zhi’dir. Bu efsanevi hayvanın insanların cezalandırılmasında görev yaptığına inanıldığından bir dönem Çin mahkemelerinde sembol olarak kullanılmıştır.

Kaynak: Özhan Öztürk. Dünya Mitolojisi. Nika Yayınları. Ankara, 2016