Karadeniz Tarihi

Soçi Tarihi: Soçi (Сочи) ve civarı (Adler,Pitsunda,Anakopia, Dioskurias)

Makale: Özhan Öztürk

Soçi (Rusça: Сочи; Adigece: Шъачэ; Abhazca: Шәача́) Rusya Federasyonu’nun Krasnodar Krai vilayetinde Abhazya sınırına yakın bir sahil kentinin adıdır.

Antik Çağ’da Zygii halkının yaşadığı bölge MS 6-11. yüzyıllar arasında sırasıyla Lazika ve Abhazya krallıkları tarafından sonrasında 15. yüzyıl ortalarına dek Gürcü krallığı tarafından yönetilmiştir. Bu dönemde Ibıhya adıyla Çerkezya‘nın bir parçasını oluşturan bölgede Kuzeybatı Kafkasya’nın dağlı köylüler hâkim olmuş ve Osmanlı devleti aracılığıyla İslam dünyası ile ticaret yapmışlardır. Soçi ve civarı 1828-29 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında el değiştirmişse de Müslüman Kafkasyalılar Rus işgaline karşı uzun nefesli ve yıpratıcı bir mücadele başlatmış, 1838’de Soçi nehri ağzındaki Alexandria[1] kalesini ele geçirmeyi de başarmışlardır.

1900-1909 arasında Kavkazskaya Riviera Soçi

Kırım Savaşı sırasında Osmanlı ordusunun yeniden girdiği bölge 18 Mart 1864’de

Russia Сочи Sochi Ахун
Soçi civarında Kafkas Dağları

Rus General Dakhovsky’nin Godlih nehrinde Ibıhları yenilgiye uğratmasıyla tekrar Rus egemenliğine girmiş, bölgede yaşayan Ibıhlar‘ın tamamı ve Şapsugların önemli bir kısmı katledilmiş ya da Osmanlı topraklarına göçe zorlanmıştır. 1866’dan itibaren tamamen yok edilen Kafkas kabilelerinin topraklarına, Rus, Ermeni, Ukraynalı, Beyaz Rus, Yunanlı, Estonyalı, Moldovyalı ve Gürcüler yerleştirilmiştir. 1874’te St. Michael kilisesi, 1890’da deniz feneri inşa edilen 1900-10 arasında Rus asilzadelerin sayfiye yerine dönüşen yerleşim 1917’de belediye olmuştur. Stalin’in yazlığını da barındıran Soçi özellikle 1954’de Nikita Khruşçev dönemi sonrasında ülkenin yazlık başkenti halini almıştır.

Keçiler İskelesi Sancağı, Adler

Osmanlı kayıtlarında 22 Temmuz 1740’ta Mustafa adlı bir sancakbeyine tahsis edilen ve 1755–1795 tarihli tevcihat defterinde sancak olarak kaydedilen[2] sonraki kayıtlarda ise izine rastlanmayan Keçiler İskelesi bugün Rusya’nın güneydoğusunda yer alan Adler kenti olmalıdır. Evliya Çelebi, Abaza vilayetindeki aşiretlerden birisi olarak 10 bin atlı askeri olan Keçiler aşiretini saymıştır. Keçiler aşiretinin Lipu adında, içinde gemilerin çalıştığı bir büyük limanı olduğunu, Temmuz ayında bile geçit vermeyen nehirde[3] kış günleri gemilerin yattığını, ırmağın iki yakasının meyve ağaçlarıyla süslü olduğunu bildirmiştir. Bıjışkyan, 19. yüzyıl başlarında Ardiler adıyla andığı bir kaç köyden oluşan yerleşimin geçmişte bir kasaba olduğunu bildirerek Osmanlı sancağının neden tasfiye edildiğine açıklık getirmiştir.[4] Ayrıca kasabayı ayıran dere ağzındaki Keçiler köyü içinde Abhazların senede bir kez ziyaret ederek ölüleri için sığır kurban edip, bir kazan içinde pişirdikleri bir kilise yer almaktadır.

Pityus, Pitsunda

Pityus[5], Asyatik Sarmatya’da Karadeniz’in kuzeydoğu kıyısında, Dioscurias’un Artemidorus’a göre 360 Arrian’a göre 350 stadia kuzeyinde yer alan ve MÖ 5. yüzyılda kurulduğu sanılan bir Yunan kolonisinin adıdır[6]. Pliny[7] zamanından önce Heniohiler tarafından yok edilen şehirden Arrian sadece demirlenecek iskele olarak bahsetmiştir. Romalılar tarafından yeniden inşa edilen kentine Gallienus döneminde yüksek bir kale ve mükemmel bir liman inşa edilmiştir.[8] Gürcü arkeolojist Andria Apakidze’nin 1964’te yaptığı kazılarda MS I-6. yüzyıllara tarihlenen duvar, bina, depo kalıntılarının yanı sıra MS 4. yüzyıla ait bazilika formunda bir kilise ve tabanı mozaiklerle kaplı bir hamam açığa çıkarılmış olup[9], antik liman kentle birlikte su altına kalmıştır. Prokopius’un deniz kenarındaki kalesini varlığını bildirdiği[10] Pitsunda, MS 6. yüzyılda Lazika krallığının dini ve politik merkezlerinden birisi olmuştur[11]. Konstantinopolis başpiskoposu John Chrysostom MS 407’de bu kentte ölmüşse[12] de Pitsunda başpiskoposluğu ancak 541’de kurulabilmiş, böylede Pityus Laz krallığının dini ve kültürel merkezlerinden birisi haline dönüşmüştür. 10. yüzyılda III. Bagrat kentte bir katedral inşa ettirmiştir. Gürcülerin Biçvinta olarak telaffuz ettiği kentte 13. yüzyıl başlarında Pezonda isimli kısa süreli bir Ceneviz kolonisi kurulmuş, 16. yüzyıl başlarında ise Osmanlı egemenliğine girmiş, Trabzon vilayetine bağlanmıştır.

Anakopia, Nikopsis, Novy Afon, Afon Tshyts

Anakopia veya Anakofia Sohum’un 22 km kuzeyinde yer alan MÖ 3. yüzyılda

Anakopia Kalesi, 2009 (Fotorğaf:Svetlana Makarova)

kurulmuş eski bir Yunan kolonisi olup, antik kente ait kalıntılar MS 5. yüzyılda büyük bir kalenin de inşa edildiği[13] İverian dağı üzerinde halen görülmektedir. Anakopia, MS 8. yüzyılda II. Leon’un kendini Abhaz kralı ilan edip, başkenti Kutaişi’ye taşımasına dek Abhaz prensliğinin merkezi olmuştur. 1031’de kentin yöneticisi I. Georgi İberiski’nin gayrımeşru oğlu Demetri babasının yerine geçirilmek istenince çıkan olayların ardından, 1033’de Demetri’nin Alan asıllı annesi Alda kenti Bizanslılara teslim etmiştir. 1072’de II. Georgi’nin oğlu IV. Bagrat döneminde kent yeniden Gürcülerin eline geçmiştir.  Anakopia’da Ortaçağ kentinin yıkıntılarının yanı sıra 1880’lerde Rus Çarı tarafından Neo Bizantin üslubunda inşa ettirilen Yeni Athos manastırı da bulunmaktadır.

 Dioskurias, İskurya

Dioskurias,[14] Karadeniz’in kuzeydoğu kıyısında Kolhis’in yukarısında Anthemus nehri ağzında yer alan MÖ 6. yüzyılda Miletlilerce kurulan bir Yunan kolonisinin adıdır.[15] Strabon, iç bölgelerde birbirinin dillerini anlamayan çok sayıda vahşi kabilenin yaşadığı, Dioskurias pazarında 70 ayrı dilin konuşulduğunu belirtmiştir.[16] Dioskurias, Antik çağ boyunca tuz, kereste, keten, kenevir ama özellikle köle ihraç edilen önemli bir liman olmuştur. MÖ 66’da Pompeius’tan kaçan VI. Mithridates Kolhis’i geçerek buraya gelerek kışı geçirmiş, küçük bir filo oluşturmanın yanı sıra ordusuna yeni askerler ekleme fırsatı da bulmuştur.[17] İmparator Agustus döneminde Romalılar Dioskurias yakınlarında Sebastopolis kentini kurunca Dioskurias giderek küçülmüş MS 1. yüzyılda yaşlı Pliny kentin terk edildiğini söylemişse de en azından MS 130’lara Arrian dönemine dek varlığını devam ettirebilmiştir. Antik Dioskurias Osmanlı döneminde İskurya veya İskurçe adını almış olup, İpos ile Giane nehirleri arasında yer almaktadır.[18] 17. yüzyılda bölgeye gelen Fransız seyyah Sir John Chardin sahilde ahşap kulübelerde yaşayan Megreller dışında kimsenin yaşamadığını, 19. yüzyılda gelen Bıjışkyan ise İskurya yakınlarında Hanım İskelesi adlı bir limanın varlığını ve bu mevkiinin kuzeyde yaşayan Abhazlarla sınır olduğunu bildirmiştir.

Dioskurias Sikkeleri

İlk kez VI. Mithridates Eupator döneminde bakır sikke basılan yerleşimin

Dioskurias bakır sikke

sikkelerinin ön yüzünde Dioskuris şapkaları ve 8 kenarlı yıldız tasviri, arka yüzünde ΔΙΟΣΚΟΥΡΙΑΔΟΣ yazısı ile Thyrsos tasviri yer almaktadır.

Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016

Notlar

[1] Adıge dilinde Çatşa kalesi

[2] Divân-ı Hümâyun Tahvil Defteri 16, s. 175.

[3] Bugünkü Mzymta nehri. Ubıh/Ibıh dilinde “çılgın” anlamına gelen Mezmytha kelimesi ile ilişkili olmalıdır.

[4] Bıjışkyan, 1998: 151

[5] Yunanca Πιτυοῦς

[6] Artemidorus için Bkz. Strabo 11.2.14; Arrian 18.1.

[7] Pliny, Nat. VI.5

[8] Zosimus I.32

[9] Kollautz, 2000: 39

[10] Procop. Bell. Pers. II. 29, 18

[11] Procop. Dee Aedificiis III, 7, 8

[12] Theodoret, Historia Ecclesiastica 5.34.

[13] Braund, 1994: 54

[14] Yunanca Διοσκωρίας. Yunan mitolojisinde Zeus’un Leda’dan doğan ikiz oğulları Kastor ile Pollux’u kasteden Dioskuri “Zeus’un oğulları” kelimesiyle ilişkili olup,  denizcilerin koruyusu kabul edilmektelerdi.

[15] Arrian, Periplus X, 18

[16] Strab. xi. s. 497

[17] Appian, App. Mith. 101.

[18] Bıjışkyan, 1998: 145