Karadeniz Tarihi

Batum (Bathus Limen, Batumi) Tarihi

Makale: Özhan Öztürk

Bathus Limen[1] veya Portus altus[2], Arrian ve Pliny’nin Akampsis’in 75 stadia kuzeyinde yer aldığını bildirdiği Bathys[3] nehrinin Karadeniz’e döküldüğü delta yakınlarında, Hadrian döneminde (MS 117-138) kaleye dönüştürülmüş bir limanın adıdır.

Lazika topraklarında yer alan ve MÖ 8-7. yüzyıllara ait insan yerleşimine dair izler bulunan Batum, I. Justinian (527-565) döneminde kuzeyde bugünkü Tsikhis-Dziri’de Petra kalesi kurulunca askerlerce terk edilmiştir.

MS 8. yüzyılda Arap istilasına uğramış, 9. yüzyılda Bagrat hanedanı ve Tao-Klarjeti prensliğinin bir parçası olduktan sonra 10. yüzyılda kurulan Gürcü krallığına katılmış ve 1010 yılından itibaren Gürcü kralınca atanan eristavlarca yönetilmiştir. 14. yüzyılda Gürcü krallığının dağılmasının ardından Guria prensliğinin kontrolüne geçmiştir.

20. yüzyıl başlarında Batumlu balıkçılar
Altın Post Tarikatı ve Batum

Burgundy dükü III. Philip’in (1419-1467) deniz filosuna hükmeden Altın Post Tarikatı şövalyelerinden Geoffroy de Thoisy, Mayıs 1414’de Memlûk sultanının Rodos’ta bulunan Malta Şövalyeleri’ne saldırması üzerine yardıma gitme emri almıştır. De Thoisy 1442’de Rodos’ta üslenmiş, Arap gemileriyle çatışmaya girmekten çekinmemiş,  adanın 40 gün süren kuşatılması esnasında Malta Şövalyelerine yardım etmiştir[4]. Bizans’tan Osmanlılara karşı yardım çağrısı alan Philip, Papa IV. Eugene’in muhtemel Haçlı seferine katılmak için hazırlıklara başlarken, De Thoisy’yi 4 kadırga ile İstanbul’a yardıma göndermiştir. 1444’de Boğaziçi’ne giren De Thoisy II. Murat’ın ordusunun Avrupa yakasına geçişine engel olmayınca kışı Konstantinopolis’de geçirmiş, Polonyalı III. Wladyslaw ve Macar Janos Hunyadi’nin komutasındaki Haçlı ordusunun 10 Kasım 1444’de Osmanlılarca Varna’da bozguna uğramasından sonra Tuna nehrine girerek önce Macar ordusuna katılmış ardından Karadeniz kent ve gemilerini yağmalayarak korsanlık faaliyetlerine başlamıştır. Gemilerinin tamiri ve donanımının yenilenmesi için 1445’de geldiği Trabzon’da 5 köle kadını 164 düka altına satmıştır. Buradan Gürcistan sahillerine yelken açarak ipek taşıyan gemileri yağmalamaya niyetlenince Trabzon imparatoru tarafından Gürcistan’ın Hristiyan halkına zarar vermemesi konusunda uyarılmıştır. De Thoisy uyarıyı dikkate almayınca, Trabzonlular Gürcüleri konu hakkında bilgilendirmiş onlar da De Thoisy’yi Batum limanında demirliyken pek çok adamını öldürdükten sonra yakalamayı başarmışlardır. Gemilerinden biri Ceneviz limanı Kefe’ye kaçıp durumu bildirince, Malta Şövalyesi Sir Regnault de Confide Trabzon imparatoru IV. John’dan De Thoisy’nin kurtulması için aracılık yapmasını rica etmiştir. De Thoisy hemen serbest bırakılmışsa da kadırgasıyla Kefe’ye giderken yolda karşılaştığı balık yüklü 2 Rum teknesini soymayı ihmal etmemiş, bu tavrı protesto edilince Konstantinopolis üzerinden ülkesine dönmüştür.[5]

Batum map (Moskvich, 1913)
Batum haritası (Moskvich, 1913)

Batum Osmanlı Dönemi Tarihi

Guria prensi II. Gurieli Kahaber döneminde (1469–1483) Osmanlılarca yağmalanan

Batum Limanı

kent ancak Kanuni Sultan Süleyman döneminde 13 Aralık 1564 tarihinde fethedilmiş, 1580 yılında beylerbeyliği olmuştur. Başlangıçta Trabzon Sancağı Batum’a bağlanmışsa da oluşturulan eyalet resmi evraklarda hem Batum hem de Trabzon adlarıyla anılmıştır. Ayn Ali Efendi’nin 1609 tarihli risalesinde de Eyâlet-i Trabzon’un Trabzon ve Batum sancaklarının birleştirilmesi, Gümüşhane ile Maçka’nın eklenmesiyle oluşturulduğu[6] 1631–32

Batum, 1918

tarihli idari taksimat defteri[7] ve sonrasında bu statünün sürdüğü görülmektedir.[8] Evliya Çelebi seyahatnamesinde Batum eyaletinin 5 sancaktan oluştuğunu bildirmekte ve “Evvela liva-yı Canha ve livâ-yı Batum-ı Zîr ve livâ-yı Batum-ı Bâlâ ve livâ-yı Gönye ve livâ-yı Tırabozon, Paşa sancağıdır. Kânûn üzere timar defterdârı ve defter kethüdâsı ve defter emini ve çavuşlar kethüdâsı ve çavuşlar

Batum

emini ve timar defterdârı ve mâl defterdârı vardır.” sözleriyle eyaletin idari, yapısı hakkında bilgi verilmektedir.[9]

1828-29 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında 28 Ağustos 1829’da Rus ordusunun Ahıska‘yı ele geçirmesinin ardından Acara mütesellimi Hamşizade Ahmet Bey topladığı gönüllülerle kış ortasında dağ yolunu aşarak Ahıska’yı kuşatmış, ayrıca Haznedar oğlu Osman Ağa 3 bin kadar Batumlu gönüllü ile Çüruksu’ya gelerek Rus kuvvetlerinin karşısına çıkmıştır. 5 Mart 1829’da gerçekleşen göğüs göğüse süngü savaşında başarı sağlayamayan Rus generali Gesse Kutaişi’ye çekilmek zorunda kalmıştır. Rus başkomutan Paskeviç, Gesse üzerindeki baskıyı azaltmak ve Türk kuvvetlerini meşgul etmek için Ahıska’dan bulunan Saken’e Acara’ya saldırı emri vermiş o da 2700 kişilik Kazak alayı ve 2 dağ topu ile Acara köylerini yakıp yıkarak ilerlemiş, tam Acaralı gönüllüler tarafından kuşatılacakken Rus taraftarı olması muhtemel bir Acaralı’nın rehberliğiyle kurtulmayı başarmıştır[10].  1830’da Trabzon’a Fransa’nın geçici konsolosluk görevlisi olarak atanan Victor Fontanier, Batum Limanının Karadeniz’in en iyi limanı olup, demirleme olanakları mükemmelliğini, tehlikeli rüzgârlar olan batı rüzgârlarına hiç maruz kalmamasını, kuzey ve doğudan esen rüzgârlar gemileri tehdit edecek kadar güçlü olmadığını bildirmiştir[11].

Acaralı Müslüman Gürcüler, Rus işgali ardından kendilerini Anadolu’ya taşıyacak Osmanlı gemilerini bekliyor (Times Gazetesi, 1880)

Kırım Savaşı sırasında Batum ve Sohum kaleleri civarında 20 bin kişilik Osmanlı kuvvetine karşın sınırın hemen ötesinde Ruslar iki kat fazla güç bekletmekteydi. Buna karşın 14 Ekim 1853’de savaş ilanının ardından Çürüksulu Tavdgüridze Hasan ve Ali Beyler ve Dede Ağa komutasındaki başıbozuklar 26 Ekim günü Çuluk suyunu kayıklarla geçerek Rus karakolu Nikolay’ı (Şevket-il) basmış, karakol içerisindeki 355 kişilik Rus ve Guria kuvvetlerini mağlup etmeyi başarmıştır.

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında 25 Ağustos 1878 günü Dmitry

Çoruh Nehrinde kayıklar

Sviatopolk-Mirsky komutasındaki Rus ordusu Batum’a girince, Osmanlı meraşali Derviş Paşa Aziziye Meydanı’nda[12] teslim olmak zorunda kalmış, bölgedeki 314 yıllık Osmanlı egemenliği böylece sona ermiştir. Savaş sonrasında Osmanlı Devleti Berlin Antlaşması uyarınca Çarlık Rusyası’na 410 milyon altın ruble savaş tazminatı ödeyecek durumda olmadığı için Çar’ın teklifiyle Batum’u da içeren Elviye-i Selâse[13] bölgesi de Rusya’ya bırakılmıştır.

1883’de Tiflis-Bakü demiryolunun inşasına başlanması ve 1900’de Bakü-Batum

Batum’da bir ev

boru hattıyla birlikte bitirilmesinin ardından Batum’un hızlı büyüme süreci başlamış, 1 Haziran 1903’de Artvin ile birlikte Gürcüstan hükümetinin kontrolüne girmiştir.

Rus Çarlığı, Elviye-i Selâse’deki Müslüman nüfus oranını azaltmak ve Osmanlı dönemine ait idari ve sosyal yapılanmaları yıkarak Çarlığın siyasi teşkilatlanmasına adapte olmasını sağlamak amacıyla kentte Batum ve Artvin kazalarını kapsayan Batum Oblastı ile Kars, Ardahan ve Kağızman’ı kapsayan Kars Oblastı adlı askeri yönetimler oluşturarak başlarına Çar hanedanından birer kişiyi atamıştır.[14] Rus Deniz Seferi ve Ticaret Şirketi’nin 1850’lerde bölge daha Osmanlı yönetimindeyken bir acentelik açtığı Batum kenti Tiflis- Bakü demir yolunun tamamlanması ve 1900’de Batum-Bakü petrol boru hattının döşenmesi ile Rus Çarlığının Karadeniz’deki en önemli petrol iskelesi haline gelmiştir[15]. Başarısız 1905 Rus Devrimi sonrasında ülke dışına kaçmak zorunda kalan Gürcü aydınların çoğu Avrupa’ya kaçarken aralarında Gürcü din adamı Arçimandrite Nicolas’ın da bulunduğu bir kısmı Osmanlı imparatorluğu’nun İstanbul, Trabzon ve Samsun kentlerine yerleşmiştir. 1. Dünya savaşından kısa süre önce Teşkilat-ı Mahsusa’nın Trabzon merkez başkanı Rıza Bey’in gayretleriyle Batum ve çevresinde Gürcü milliyetçiler Rusya aleyhine örgütlenmişse de Ruslar bunların kimliğini açığa çıkarıp uzak bölgelere sürmüştür. Bu dönemde Arçimandrite Trabzon’a gelerek Gürcü direniş örgütü ile Osmanlı istihbaratı arasındaki ilişkinin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Savaş sırasında Gürcü lejyonu Osmanlı birlikleriyle Ruslar’a karşı savaşmıştır. Borçka’yı ele geçiren Rıza Bey müfrezesi ve Gürcülerin desteğiyle Batum üzerine yürümeyi planlamışsa da  General Liyakov önderliğindeki Rus karşı saldırısının ardından eski sınırlarına çekilmek zorunda kalmıştır. Enver Paşa, kardeşi Nuri ve amcası Halil Paşa 1917 İhtilalinin ardından Batum’a geçmişse de, İngilizler kenti işgal edince o sıradan kentte olan Nuri Paşa’yı tutuklamak istemişlerdir. Nuri Paşa Artvin üzerinden Trabzon’a kaçmışsa da İstanbul vapuruna binerken yakalanınca önce Batum’a götürülmüş sonra Ardahan’a hapsedilmiş ama Batum’daki Teşkilat-ı Mahsusa taraftarlarınca 8/9 Ağustos 1919 gecesi hapisten kaçırılmıştır.

I. Dünya Savaşı’nın ardından 18 Aralık 1917’de Erzincan Mütarekesi ile Bolşevikler ile ateşkes imzalanmış, 3 Mart 1918’de Brest-Litovsk antlaşmasıyla Elviye-i Selâse’nin Osmanlı devletine ilhakı sağlanmış[16] ve 14 Nisan 1918’de 27. Türk Fırkası Batum’a girerek idare fiilen teslim alınmıştır. Rus Kafkas Ordusu’nun bölgeden geri çekilirken el altından silahlandırdığı Ermeni çeteleri Kars, Sarıkamış, Erivan, Ahılkelek ve Kağızman bölgelerinde çok sayıda Müslüman köyünü basarak halkını katletmiş ya da göçe zorlamıştır.[17] Türk Ordusu gelişmeler üzerine ileri harekâta girişerek 13 Şubat’ta Erzincan, 22 Şubat’ta Mamahatun, 26 Şubat’ta da Aşkale, 12 Mart 1918’de Erzurum, 3 Nisan’da Ardahan, 5 Nisan’da Sarıkamış, 8 Nisan’da Kağızman, 14 Nisan’da Batum, 25 Nisan’da Kars’ı kurtararak 30 Nisan’da Elviye-i Selâse’nin tamamını Ermeni çetelerinden temizlemeyi başarmıştır.[18] Bu sırada Elviye-i Selâse halkının kendi kaderini tayin edebilmesi için plebisite müracaat edilmiş, 14 Temmuz 1918’de de Batum oylaması tamamlanmış, 160 hayır oyuna karşılık 2.669 evet oyu ile Osmanlı devletine ilhak kararı alınmıştır. Bu dönemde Cemiyetler Kanunu’nun “Kavmiyet ve cinsiyet esası ve unvanları ile siyasi cemiyetler teşkili yasaktır” konulu 4. maddesine dayanılarak oblasttaki Rusların dil, kültür, özlük ve kamu haklarını korumayı amaçlayan Batum Rus Milli Derneği de kapatılmıştır.[19]

I. Dünya Savaşı’nın kaybedileceğini anlayan Talat Paşa Hükümeti son anda 21 Ekim 1918 günü Brest-Litovsk sınırının doğusunda kalan Güney Kafkasya ve İran topraklarının boşaltılmasına karar vermiştir.[20] 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi sırasında İngiliz Hükümeti Türk ordusu geri çekildiği bölgeleri yeterli görmeyip, 11. Madde taslağında olmadığı halde Elviye-i Selâse’nin de boşaltılmasını istemiş hatta 15. Maddeye Batum’un işgalini de eklemiştir.[21] İngiliz Kuvvetleri Başkomutanı General Milne, 11 Kasım 1918’de hükümete bir nota vererek, başka bir gerekçe göstermeden 11. Madde gereğince Elviye-i Selâse’nin boşaltılmasını istemiş, Harbiye Nezareti, birliklerin kışın çekilmesinin zorluğu sebebiyle ilkbaharda yapılmasını teklif ettiyse de İngiliz makamlarınca reddedilince 9 Aralık 1918 9. Ordu Komutanlığı’na bölgeyi boşaltma emri verilmiştir.[22] İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanı General Walker, 24/25 Aralık gecesi Batum Müstahkem Mevki Komutanı Cemal Paşa’ya bir nota vererek kenti işgal ettiğini, Osmanlı idaresinin sona erdiğini tüm mülki memurların kenti terk etmesi gerektiğini bildirmiştir.[23] Yakup Şevki Paşa durumu Harbiye Nezareti’ne bildirerek yapılanların mütarekeye aykırı olduğunu bildirmiş, Hariciye Nezareti 15. Maddenin mülki idarenin kaldırılması şartı içermediği itirazıyla İngiliz Komiserliği’ne hatta Mütareke Komisyonu’na başvurmuşsa da girişimlerinden olumlu sonuç alamayınca[24] 29 Aralık’ta Batum mutasarrıflığına gönderdiği yazıda idarenin derhal İngilizlere teslimini istemiştir. Dâhiliye Nezâreti 2 Ocak’ta Batum Mutasarrıflığına gönderdiği notta Kars ve Ardahan’da da mahalli idarelere son verileceğini bildirmiş, General Walker 7 Ocak’ta Yakup Şevki Paşa’ya 15 Ocak’ta Tiflis’ten bir İngiliz heyetinin gelerek Kars’ın idaresini üstleneceğini dolayısıyla kenti acilen boşaltılmasını istemiştir.[25]

9. Ordu Karargâhı ve mülki idare 13 Nisan 1919’da Kars’ı boşaltırken[26] aynı gün İngilizler kenti işgal edip, Cenubi garbi Kafkas Hükümeti’ni dağıtmış[27], Ermeniler, İngilizlerin yardımıyla Kars, Sarıkamış ve Kağızman ve Ardahan’da tekrar etkin olmuştur. Bölgenin yönetiminin devredildiği İngilizler Elviye-i Selâse’yi Ermenistan’a katmak için bir yandan Kafkasya ve diğer bölgelerden Ermeni göçmenleri bölgeye yerleştirmiş diğer yandan Ermeni çetelerin Müslüman köylerini yağmalayıp, köylüleri katletmesine göz yumarak veya Türklere ödenmesi güç ağır vergiler çıkararak göçe zorlayarak, Ermenilerin nüfus üstünlüğünü ele geçirmesine yardım etmişlerdir.[28] Türkler toplu olarak Erzurum’un batısına göç etmeye başlayınca[29] İtilaf devletleri, durumu incelemesi için General S. G. Harbord başkanlığında bir Amerikan Tetkik Heyetini bölgeye göndermiş, Kazım Karabekir bu heyete Ermenilerin gerçekleştirdiği mezalim ve entrikaları 25 Eylül 1919 tarihinde bir rapor halinde sunmuştur.[30] Ermenilerin ve Gürcülerin, Ardahan, Göle, Oltu üzerine yürümesiyle Müslümanlar bölgeyi terk etmeye başlamış, Kars civarında 40 bin kadar muhacir birikmiş, Elviye-i Selâse’de Türk nüfus dikkat çekecek oranda azalmıştır. XI. Fırka Kumandanı Cavit Bey 9 Ekim 1919 tarihinde XV. Kolordu Kumandanı, Kâzım Karabekir’e göçlerin önü alınmadığı takdirde Türk nüfusun çoğunluk olmaktan çıkacağını bildirerek göçlerin engellenmesi gerektiğini bildirmiştir.[31] Ermeniler sadece Türkleri değil Rumları da bölgeden kaçırmaya uğraştığından Aralık 1919’a dek Kars’ta yaşayan 623 Rum Yunanistan’a göçmüş, 400 Türk ise Azerbaycan’a sığınmıştır.[32] 6 Haziran 1920 tarihinde BMM Vekiller Heyeti Karabekir Paşa’ya Elviye-i Selâse’nin işgaline karar verildiğini bildirmiş, 13/14 Haziran 1920’de BMM Erivan Cumhuriyeti Askeri Kumandanlığına gerekli uyarı yapıldıktan sonra, 28 Eylül 1920’de ilk 28 Ekim’de ikinci Doğu Harekâtları yapılarak Kars, Sarıkamış, Kağızman, Kulp ve Iğdır fiilen 3 Aralık 1920’de Ermenilerle yapılan Gümrü Antlaşması ile resmen Türkiye topraklarına katılmıştır. Kazım Karabekir’in 11 Mart 1920’de Harbiye Nezareti’ne çektiği bir telgraftan anlaşıldığı kadarıyla bu dönemde Batum İslam Cemiyeti adlı örgüt Acara bölgesinin Osmanlı devletine katılmasını savunurken[33] Batum’da Mehmet Bey liderliğinde kurulan İslam Gürcistan’ı adlı başka bir cemiyet ise tersine bölgenin Gürcistan’a katılması için uğraşıp, Gürcü Milli Komitesi ile işbirliği yapıyordu[34]. Bununla birlikte Gürcistan taraftarı Müslümanların halk nezdinde kabul görmediği içlerinden Çürüksu’da ölen bir tanesinin cenazesinin kaldırılmak isteyen imama cemaatin engel olması ve 6 gün boyunca bekletilmesi benzeri davranışlardan anlaşılmaysa da[35] kimi aydınlarca desteklenmesinin anlaşılır nedenleri bulunmaktadır. İngilizlerin Türk ve Gürcüleri Artvin için birbirine kırdırma ve Batum’u Ermenilere liman olarak verme planı olduğunun dedikodusunun yapılması dahası Kars civarındaki Ermenilerin Batum’a göçmesi bu iddiaların ciddiye alınmasına dolayısıyla Ermenilere karşı tutunabilmek için daha zayıf olan Gürcü işgalinde kalınması düşüncesinin taraftar bulmasına sebep olmuştur. 30 Nisan 1920’de 350 kişilik bir Gürcü müfrezesi Çürüksu civarında bir köyü işgal etmişse de Hulalı Hamşaoğlu kardeşlerin liderliğinde 6 bin Müslüman Acaralı toplanıp bu birliği kuşatınca Gürcüler geri adım atarak eski sınır bölgesine çekilmek zorunda kalmışlardır. İngilizlerin çekilmesinin ardından 1 Temmuz 1920’de Gürcü kuvvetleri Batum şehrini işgal etmiş, ilk iş olarak “Cemiyeti İslamiye”yi dağıtmış, Gürcistan’a ilhaka karşı çıkan Bekirzade Mehmet Bey’i vurmuş, Türkiye taraftarı Hamşizade İsa Bey’i ailesiyle birlikte Ardahan’a sürerken Zihni Bey’i de tutuklamışlardır. Araya sokulan hatırlı kişiler sayesinde serbest bırakılan Zihni Bey’in kentteki durumu özetleyen ve anavatana bağlanma isteklerini bildiren telgrafı TBMM’de 25 Ağustos 1920 günü yapılan toplantıda okunmuştur[36].

Gürcistan Milli Komitesi hükümeti Simon Medivani adlı birini 17 Ocak 1921’de Ankara’ya sefir olarak göndermiş ve Medivani 8 Şubat’ta Mustafa Kemal’e itimatnamesini sunmuş, ertesi gün Türk-Gürcü dostluk antlaşması imzalanmıştır. TBMM Gürcü işgalinde olan Artvin ve Ardahan’ın boşaltması için Gürcü sefiriyle görüşmüşse de Medivani’nin oyalama taktiği izlediği anlaşılmış, 16 Şubat 1921’de Bolşevik Ruslar Demokratik Gürcistan Cumhuriyeti’ne saldırınca durum aciliyet kazanmış 22 Şubat’ta Gürcü hükümetine nota verilmiştir[37]. Ruslar fiili savaşa rağmen Gürcülere ancak 23 Şubat’ta resmen savaş ilan etmişse de aynı gün Gürcü hükümeti Artvin ve Ardahan’ı Türkiye’ye bıraktığını bildirmiş, 24 Şubat’ta Kızıl Ordu Tiflis’e girerken Osmanlı ordusuna bağlı birlikler 7 Mart’ta Ardahan ve Artvin’e, 10 Mart’ta Ahıska’ya, 14 Mart’ta Batum ve Ahılkelek’e girmiştir. 16 Mart 1921’de Rusya ile imzalanıp, 27 Mart’ta TBMM’de onaylanan Moskova Antlaşması’nın 2. Maddesi gereğince[38] Batum’un Sovyetlere bırakılması kararlaştırılmışsa da[39]haber cephedeki askerle ulaştırılamamış, 11. Kızıl Ordu Poti’yi aşıp kente yaklaşırken bozguna uğrayan Gürcü ordusundaki Bolşevikler yönetimi ele geçirmiş, 17 Mart’ta Gürcü kurucu meclisi Batum’u terk ederken BMM adına yönetimi devralan Albay Mehmet Kâzım Bey (Dirik) Batum’da mutasarrıflık kurmuştur. Bununla birlikte Bolşevik Gürcü Alay Komutanı Giorgi Mazniaşvili Batum’un Gürcülere bırakılmasını isteyerek hükümet konağına saldırınca nispeten zayıf olan[40] Osmanlı güçleri Çoruh’un gerisine dek çekilmek zorunda kalmıştır[41].

1943’te Alman uçaklarının Batum’u bombalaması. Bombardımanın Rize ve Artvin sahil yerleşimlerinden duyulduğu söylenmektedir.

1924 Ağustos-Eylül ayları arasında Gürcistan’da SSCB karşıtı isyana pek karışmayan kentteki yerel anti-Sovyet karargâhı 31 Ağustos’ta yok edilmiş ve liderleri Giorgi Purtseladze vurulmuştur. II. Dünya Savaşı sırasında Kızıl Ordu’ya katılan 12,258 Batumlu askerden 4,728’i geri dönmemiştir.

Batum Tarihi Eserler

Batum Katedrali, Katolik olan Gürcü işadamları Zubalashvili kardeşler tarafından

Batum camii, 19. yüzyıl

1898-1902 tarihleri arasında inşa ettirilen yeni gotik üslubunda bir kilise olup, Sovyet döneminde kilise kapatılarak Yüksek gerilim laboratuvarına dönüştürülmüş, 1989 yılında ise Ortodoks Hristiyanlara hizmet vermesi için kilise olarak yeniden ibadete açılmıştır.

Batum Camisi veya Orta Camii, 1886’da Gürcü asıllı Müslüman Aslan Bey (Khimshiaşvili) tarafından Laz ustalara inşa ettirilmiş olup, kent merkezinde bulunan diğer 2 tarihi cami günümüze ulaşamamıştır.

St. Nicholas Ortodoks Kilisesi, 1865’de kentteki Rum kolonisi tarafından yaptırılmış, 1999’da ise baştan aşağı restore edilmiştir. Kiliseye Khiros adası kilisesinden Aziz Nicholas, George ve Meryem ana ikonaları hediye edilmiştir.

Ermeni Gregoryen kilisesi 1885’de Mantesev adlı işadamının sponsorluğunda Marfeld adlı Avusturyalı mimara, Batum sinagogu 1904’de Semyon Volkoviç adlı Yahudi mimara inşa ettirilmiştir. 1903 yılında inşa edilen Erkek Lisesi ise 1935 yılında öğretmen okuluna dönüştürülmüş olup, günümüzde Batum Shota Rustaveli Devlet Üniversitesi tarafından kullanılmaktadır.

Batum Botanik Bahçesi, Rus coğrafya profesörü Andrew Krasnov tarafından 1912’de 113 hektarlık arazi üzerinde kurulmuş olup, 2037 çeşit ağaç ve bitki türünü barındırmaktadır.

Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016

Notlar

[1] Yunanca Bathus limen veya Bathys limin “derin liman”

[2] Batum’un Yunanca adının Latince çevirisi olup, Roma imparatorluğunun yol haritası Tabula Peutingeriana’da geçmektedir.

[3] Yunanca Βαθύς (Arrian, Periplus, 7; Pliny VI.4). Bugünkü Korolistskali veya Karolitskhali nehridir.

[4] Nicholson, 2001: 57-8

[5] Imber, 2006: 33-4, 137-8

[6] Ayn Ali Efendi, 1280: 28-29

[7] Turan, 1963: 224

[8] İnbaşı, 2006: 163-69

[9] Dağlı, 1999: 290–291

[10] Özder, 1971: 9-16

[11] Fontanier 1832: 80

[12] Bugünkü Tavisuplebis (Özgürlük) Meydanı

[13] Kars, Ardahan ve Batum livaları

[14] Hovanissian, 1967: 12-13

[15] Eyyüpoğlu, 2004: 133-4

[16] Antlaşmanın ilgili maddesi şöyledir: “Rusya Devleti, Anadolu Vilayat-ı Şarkiyyesinin tahliyesi ve Devlet-i Aliyye’ye suret-i muntazimede iadesinin temini için sarf-ı ma-hasal eyleyecektir. Ardahan, Kars ve Batum sancakları dahi bilâteahhur Rus askeri tarafından tahliye edilecektir. Rusya devleti, iş bu sancaklann hukuk-u umumiye ve hukuk-u düvel noktayı nazarından ‘iktisab edecekleri hal-i cedide müdahale etmeyecek ve hususen bunların ahalisini iş bu hal-i cedidi mücavir hükümetler ve be-tahsis Devlet-i âliye ile bilitilaf tayin hususunda muhtar bırakacaktır”

[17] Konu hakkında Grup Kumandanı Y.Şevki Paşa’nın 16 Mayıs 1918’de III. Ordu Kumandanlığı’na yazdığı rapor için Bkz. Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı: 81 (Aralık 1982), Belge No: 1879

[18] Dayı, 2004: 248-49

[19] Eyyüpoğlu, 2004: 133-151

[20] Ural, 2004: 304

[21] Türkgeldi, 1948: 41-43

[22] ATASE, İstiklal Harbi Koleksiyonu K.5, G.J34, B.134-2; K.76, G.127, B.127-1

[23] ATASE, İstiklal Harbi Koleksiyonu, K.3, G. 112, B.112-2

[24] ATASE, İstiklal Harbi Koleksiyonu, K.7, G.31, B.31-1

[25] Ural, 2004: 306; ATASE, İstiklal Harbi Koleksiyonu, K. 110, G.45, B.45-1

[26] ATASE, İstiklal Harbi Koleksiyonu, K.32, G.39, B.39-1

[27] Kars Milli Şûrası, 18 Ocak 1919 tarihinde Aras Türk Hükümeti ve Ahıska Türk Hükümeti ile birleşerek Cenub-i Garbi Kafkas Hükümetini oluşturunca Ermeni göçmenlerin yerleşimini ve İngilizlerin bölgeye yönelik planlarını tehdit eden bu yapı tasfiye edilmiş, Müslüman halkın elindeki silahlar toplanmıştır. (ATASE, İstiklal Harbi Koleksiyonu, K.10, G.14, B.14-2; Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Arşivi, K. 14, G.3, B.3)

[28] Kırzıoğlu, 1999: 78; Ural, 2004: 308

[29] Erzurum Valisi Münir Bey’in, 7/8 Haziran 1919’da Dâhiliye Nezareti’ne gönderdiği telgrafta Ermeni baskısından dolayı yarım milyon Türk’ün Osmanlı’ya sığınmak istediği bildirilmektedir (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Dâhiliye-Kalem-i Mahsus, 53.2/104)

[30] Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı:85, Ekim, 1985, s.231

[31] Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı: 9 (Eylül 1954), Belge No:215.

[32] Sadâ-yı Millet gazetesi, Sayı: 87, (31 Kanûn-i sâni 1335), s.2

[33] Özellikle toplayıp silahlandırdığı gönüllülerle Ardahan ve Kars’ta Ermeni çetelerine karşı savaşan Hulalı Hamşizade Temur Bey’in Batum ve Acara’nın Türkiye’ye bağlanması için hatırı sayılır bir gayret gösterdiğini belirtmek gerekir.

[34] Harp Vesikaları Dergisi. Haziran, 1964: 48

[35] Özder, 1971: 197

[36] Yakın tarihimiz Dergisi, No: 51 (14 Şubat 1963); Özder, 1971: 210

[37] Notanın tam metni için Bkz. İnceoğlu, 1927: 110

[38] Antlaşmanın 1. Maddesinin 2. Bendine göre kuzey doğu sınırımız, Karadeniz kenarındaki Sarp köyünden başlayıp, Hedismeta dağı ile Şavşat, Kanlıdağ su ayrımı çizgisinden geçen Ardahan ve Kars sancaklarının kuzey sınırı Avarıs ile Arpaçay nehri, Karasu-Ağağı Karasu kavşağına kadar Aras nehrinin talveklerini takip eden çizgi boyunca çizilmiştir.

[39] Dayı, 2004: 261

[40] Batum’da Baruthane karşısında bir piyade bölüğü mevcut olup, 22 askerimiz şehit olurken, 26 yaralı, 46 kayıp verilmiştir (Özder, 1971: 219)

[41] Türk İstiklal Harbi, 1965: 241-254