İslam

İslami Terimler Sözlüğü – A

Aşağıdaki İslami Terimler Sözlüğü‘nde A harfi ile başlayan dini terimler ve anlamları yer almaktadır.

Âb-ı Kevser  İnanışa göre Sırat köprüsünden geçebilen Müslümanlar Kevser ırmağının suyu ile yıkandıktan sonra cennete kabul edilirler.

Âbâdiyye  Abdullah bin Abad’ın MS 7. yüzyılda kurduğu Harici çizgisinde bir mezhebin adı olup 8. yüzyılda Kuzey Afrika’da yayılmıştır.

Abâdile, Abdullahlar  Eshâb-ı ki-râm arasında fıkıh ve hadis konusunda bilgili, adları Abdullah olan sahabelerin adıdır.

Abbâs, Hz. Abbâs  Hz. Muhammed’in amcası olup, peygamberin dedesi Abdülmuttalib’in oğludur. Mekke’nin fethi sırasında Müslümanlığı kabul etmiş, Hz. Osman’ın şehit edilmesinden iki sene evvel, 652 senesinde 88 yaşında Medine’de ölmüştür. Abbâs’ın cenaze namazını Hz. Osman kıldırmış, Bakî kabristanına defnedilmiştir.

Emevilerden sonra kurulan Abbasi devletinin halifeleri (MS 750-1258) Hz. Abbâs’ın soyundan gelmişlerdir.

İslamî söylencede Hz. Abbâs’ın Bedir savaşında henüz Müslüman olmadığı, müşriklerin zoruyla savaşa sokulup, savaş sonunda, esir edilip Medine’ye götürüldüğü anlatılmaktadır.

Abbasiler  MS 750-1258 yılları arasında hüküm sürmüş, Hz. Abbâs’ın soyundan gelen halifeler tarafından yönetilmiş İslam devletinin adıdır. Masallarda sıklıkla adı geçen Harun-el Reşid Abbasi halifelerinin en ünlüsüdür.

Abd  Arapça ‘kul, köle, hizmetçi’ anlamına gelmekte ve Abd-Allah (Türkçe Abdullah) ‘Allah’ın kulu’, Abd-el-Kader (Türkçe Abdülkadir) ‘en güçlü olanın kulu’, Abd-ul-Latif ‘ihsanda bulunanın kulu’ isimlerini oluştururken ön takı olarak kullanılmaktadır.

Abdal  Gizemli ve gizli kalan veli gruplarından (ricalü’l-gayb) biri olup, inanışa göre Allah tarafından seçilip, dünya düzeninin korunmasında etkin rol oynarlar. Birisi öldüğü zaman bir başkası Allah tarafından seçildiğinden, Arapça ‘bir şeyin yerini tutan ya da bir şeyin karşılığı olan anlamındaki’ bedel kelimesinin çoğulu ‘abdal’ olarak adlandırılmışlardır. Tasavvufta abdalların bu mertebeye ibadet yoluyla değil temiz kalplilik, cömertlik, harama ve dünya nimetlerine karşı sabır gibi nitelikleri sayesinde ulaştığı inanışı hâkimdir.

12. yüzyıldan itibaren dervişler, 14. yüzyıldan itibaren saz aşıkları bu sıfatla adlandırılmış, kelime gerçek anlamından uzaklaşmıştır.

Abdest  Namaz öncesi el, yüz, ayak gibi organların yıkaranarak temizlenmesiyle gerçekleştirilen arınma amaçlı bir dini ritüelin adıdır. Farsça kökenli bir kelime olan abdest, Kur’ân-ı Kerim’de namazın zorunlu ön şartlarından birisi olarak geçmektedir.

“Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklerle berâber ellerinizi yıkayın ve başlarınızı meshedin ve her iki topukla berâber ayaklarınızı yıkayın.” (Mâide suresi: 6)

Hanefî mezhebinde abdestin farzı dörttür:

  1. Yüzü bir kere yıkamak.
  2. İki kolu dirseğe dek bir kere yıkamak.
  3. 3. Başın dörtte birlik bölümünü elle ıslatmak yani mesh etmek
  4. İki ayağı topuklara dek bir kere yıkamak.

Abdestin bozulmasını gerektiren haller şunlardır:

Yemek-içmek, hacet görmek, yellenmek, ağız dolusu kusmak, vücudun bir yerinden kan veya irin boşalması, tükürüğün en az yarısının kan olması, bayılmak, uyumak, içki içmek, namaz sırasında duyulacak şekilde gülmek.

Hz. Muhammed tarafından uygulandığı için sünnet sayılan uygulamalar ise yüz ve ellerini üçer kez yıkamak, sağ el ve ayaktan başlamak, kulak içini ıslak elle sıvazlamak ve dişlerini ovmaktır.

Abdiyyet  Evliyalığın en yüksek makamının adı olup ‘kulluk’ anlamına gelmektedir.

Abdullah bin Abdülmuttalip  Abdülmuttalib’in oğullarından birisi ve Hz. Muhammed’in babasının adıdır (MS 543-570). Emine adlı hanımından oğlu Hz. Muhammed doğmadan Şam seyahati sırasında vefat etmiştir.

Bir söylenceye göre babası Abdülmuttalip zemzem kuyusunu kazarken Kureyşliler ile tartışmış, bu sırada Tanrı’ya dua ederek ‘bana on oğul ver birini sana kurban edeyim’ diye yalvarmıştır. Onuncu oğlu Abdullah doğup onu kurban etmesi gerektiğinde kefaret olarak yüz deve vermiştir.

Abdurrahman, Abd-ur-Rahman  Hz. Ebu Bekir’in oğlu olup, Hz. Muhammed’in baş düşmanı Ebu Süfyan’ın kızına aşıktır. Babası Ebu Bekir İslam’ı seçene kadar, kayınpederinin askerleriyle birlikte Müslüman kervanlarına saldırmış, ardından eşi ile birlikte İslamı seçmiştir.

Abdülbaha, Abbas Efendi  Bahiliğin kurucusu Bahaullah’ın (Mirza Hüseyin Ali, 1817-1892) oğlu olup babasının öğretisini yaymaya çalışmıştır (1844-1921).

Bkz. Bahailik

Abdülcabbar  20 ciltlik ‘el-Mughni’nin yazarı, mutezile teolog ve Şafi hukukçunun adıdır (MS 935-1025).

Abdülkadir Geylani  Ebu Salih Musa bin Abdullah ile Fatıma binli Ebu Abdullah Ümmü’l Hayr’ın oğlu olan İranlı mutasavvıfın adıdır. MS 1077 tarihinde Geylan’da (İran) doğmuş, Hanbeli mezhebi unutulmak üzere iken bu mezhebe geçerek yayılmasında etkili olmuş, Kadirî tarikatını kurmuş, 1166’da Bağdat’ta ölmüştür.

Başlıca Eserleri: El Künyeli Tabib-i Tarik-il Hak (Hak Yolu Taliplerinin Künyesi), Fetih-ül Gayb (Görünemeyen Âlemin Fethi), Hizbu Beşair-il Hayat (İnsan Hayatının Kısımları)

Abdülhamit İbn Badis  (1889-1940) Cezayir’in en önemli reformist dini liderinin adı olup, Association des Uléma Musulmanes Algériens (AUMA-Cezayirli Müslüman ulemalar birliği) örgütünün kurucusudur. Tunus’ta Zaytuna Üniversitesi’nde 1908-1912 yılları arasında dini eğitim almış, Mısır ve Suudi Arabistan’da bir süre kaldıktan sonra ülkesinde 1925 yılında El-Müntekid (Eleştiri) ardından El-Şihab (Meteor) adlı gazeteleri çıkarmıştır. Fransız kolonisi olan Cezayir’de Arap kimlik ve kültürünün gelişmesine, Arap milliyetçiliğinin yükselişine büyük katkısı olmuştur (Merad, 1967).

Abdülhamit Kişk  (1933-1996) Kaset vaazlarının öncüsü olan Mısırlı bir din adamının adı olup Kahire’de el-Ezher Üniversitesi’nde eğitim görmüş, Kahire Camii’nde imamlık yapmış, politik sebeplerle bir kaç defa tutuklanıp hapse düştükten sonra 1986 yılında ‘Günlerimin Öyküsü’ adlı otobiyografisini yazmıştır (Kepel, 1993).

Abdülkerim İbni İbrahimü’l Cîlî  El’insanü’l Kamil fi ma’rifeki’l Evahir-i ve’l Evâil adlı kitabın yazarı olan bir sufinin adıdır.

Abdülmuttalib  Hz. Muhammed’in büyükbabasıdır (MS 500-579).

Abdülvahab  (1703-1792) Vahabiliğin kurucusunun adı olup Merkez Arabistan’da Uyayna köyünde doğmuş, bir süre kadılık yaptıktan sonra Medine ve Basra’da bulunmuş, Hanbeli mezhebinden olmasına karşın Şii mistizminden etkilenmiş ve Kitab el-Tevhid adlı kitabını yazmıştır. Öğretileri, sofuca bir iman anlayışıyla siyasal ve sosyal eşitliğe inanan bir toplum yaratmayı amaçlamaktadır.

Abes  Namaz sırasında yapılan boş, anlamsız hareketlerin adı olup mekruh kabul edilmektedir.

Abese suresi  Kur’ân-ı Kerîm’in sekseninci suresinin adı olup 42 ayetten oluşmaktadır. Hz. Muhammed İslam’a geçmekte gönülsüz olan Mekke’nin ileri gelenleriyle söyleşirken yanlarına gelip kendisine yüksek sesle seslenen Abdullah bin Ümmü Mektûn’un tavrı karşısında yüzünü buruşturunca anlamı ‘yüzü buruşturmak’ olan bu sure inmiştir. Kör olan Mektun’un inançsız zenginlerden daha üstün tutulması gerekliliği vurgulanmıştır.

Âbid 1.  İbadet etmekten büyük zevk alan farz ve vaciplerin yanı sıra yapılması sevap olan her eylemi yerine getiren kişileri tanımlamak için kullanılan bir terimdir.

2. Erkek köle anlamına gelen ‘abd’ın çoğuludur. İslam ordularının putperest kabilelerle yaptığı savaşlarda ele geçirilen esirler (kadın, erkek, çocuk) eğer fidye-i necat adı verilen kurtulma ücretini ödeyemezlerse köle olurlardı. İslam hukukunda kölelerin hiçbir hakkı bulunmadığı gibi yaptıkları iş karşılığında kazandıkları da, kendileri gibi doğacak çocukları da sahiplerine aittir. Köle azat edilse bile sahibinin üzerindeki bazı hakları devam etmekte olup azatlı kölenin mal varlığı eski sahibine kalmaktadır. Özgür bir erkeğin köle bir kadınla birlikte olması için nikah kıymasına gerek yoktur. Bu ilişkiden doğan çocuk doğduğu anda, özgür bir erkekten çocuğu olan kadın ise efendisinin ölümünden sonra özgür olacaktır.

Abu Bakr  Bkz. Ebu Bekir

Abu Cahl  Bkz. Ebu Cehil

Acâride  Harici (Havariç) çizgisinde bir kolu olup Abdülkerim Acred tarafından kurulmuştur.

Acem  Türkçeye ‘Fars, İranlı’ anlamıyla girse de gerçekte Arap olmayan tüm halkları tanımlamayan bir terimdir. Hadislerde İslamî açıdan Araplar ve Acemler arasında bir üstünlük, farklılık olmadığı belirtilmektedir:

“Allah katında en kıymetliniz takvâsı çok olanınızdır. Arab’ın Acem’e bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvâ iledir.” (Hadîs-i şerîf-İbn-i Hişâm)

Âciz  Güçsüzlük ve zayıflığı tanımlayan terim insanoğluna özgü olup, Tanrı’nın sıfatlarından birisi olan kâdir’in (gücü her şeye yeten) zıt anlamlısıdır.

Âciziyye  18. yüzyılda kurulmuş olan Sadiyye tarikatının dört kolundan birisinin adıdır (diğerleri: Taglebîyye, Vefâîyye, Selâmîyye)

Âd Kavmi  Hz. Nuh’un torunlarından Hz. Hûd’un kavminin adı olup Yemen’de Hadramûd bölgesinde yerleştiği bilinmektedir. Kibirli davranıp kendilerine peygamber olarak gönderilen Hud’a kötü davrandıkları için üzerlerine gönderilen kuraklık ve fırtına ile yok edilmişlerdir. Ku-r’ân-ı Kerîm’de:

“Âd kavmine, kardeşleri Hûd’u peygamber olarak gönderdik. Hûd onlara; ‘Ey kavmim! Allah-ü Teâlâya ibadet edin. İbadet edilecek O’ndan başkası yoktur. Hâlâ O’nun azâbından korkmayacak mısınız?’ dedi” (A’râf suresi: 65).

Ada [İslam, Folklor] Arapça yerel adetler, tekrarlanan alışkanlıklar ve sosyal ilişkileri tanımlayan bir terim olup, İslamî teolojide de örf terimiyle eşanlamlı olarak kullanılmaktadır.

Adab  İslamî ahlâk ve terbiyenin gerektirdiği konuşma ve hareket tarzını tanımlayan terimdir.

Adak  Allah-ü Teâlâ’nın rızasının elde edilmesi, bir kötülükten korunma, bir belanın defedilmesi ya da bir isteğin yerine gelmesi için kurban kesmek veya oruç tutmak gibi bir görevi kabullenme durumunun adı olup Kur’ân-ı Kerîm’de geçmektedir: “ve Adaklarını yerine getirsinler” (Hac suresi: 29).

Adâlet 1.  Her işte hakkı gözetme ve haklı olanın hakkını verme ilkesinin adıdır.

‘Ey iman edenler! Bir millete olan öfkeniz, sizi adâletten alıkoymasın. Âdil olunuz!’ (Mâide suresi: 8)

Adavet  Bir kimseye sebepsiz düşmanlık etmek anlamına gelmektedir.

“Sen kötülüğü, en güzel haslet ne ise onunla. O zaman seninle arasında adavet bulunan kimse bile sanki yakın dostun olmuştur” (Fussilet suresi: 34).

Âdem 1.  Tek tanrılı dinlerde Allah’ın topraktan yarattığı ilk insan, eşi Havva ile birlikte insan soyunun atası ve ilk peygamberin adıdır:

“Muhakkak ki, Îsâ’nın hâli de Allah indinde, Âdem’in hâli gibidir. Allah-ü Teâlâ onu topraktan yarattı, sonra ona ‘Ol’ dedi, o da oluverdi” (Âl-i İmrân suresi: 59).

2. Yokluk, hiçlik anlamına gelen terim tasavvufta kişinin tanrı aşkıyla kendinden geçmesi halini tanımlar.

Âdet  Müslüman olan halkların, Kur’ân hukukunu kabul etmeden önce uyguladıkları tüm usûl ve geleneklerin ortak adıdır. Başta kan davası’ olmak üzere pek çok İslam öncesi adet günümüze dek canlılığını korumuştur.

Âdet Zamânı  Kadınlar ve ergenlik çağına girmiş genç kızlarında adet kanamasının başlamasıyla bitmesi arasında geçen zamanın adıdır. Hanefî mezhebinde en çok on Şâfiî ve Hanbelî mezheblerinde en çoğu on beş gündür.

Âdetullah  Allah’ın yarattığı değişmez düzen anlamına gelen terimdir.

Adha  Kurban kelimesinin çoğul formu olup Kurban Bayramı’nda (iyd-i adha) kurban edilecek hayvanları nitelemek için kullanılır.

Âdil  Tanrı’nın 99 adından birisi olup, Kuran’da değil hadislerde geçmektedir.

Âdiyât suresi  Kur’ân-ı Kerîm’in yüzüncü suresinin adı olup on bir ayet-i kerîmedir. Âdiyat atların dörtnala koşarken çıkardığı ses anlamına gelmekte olup sure Hz. Muhammed’in gönderdiği bir atlı bölüğünden bir ay haber çıkmaması üzerine Mekke veya Medine’de inmiş, atlılar daha sonra dönmüştür.

Adn, Adan, Aden, Dar el Thavab  Yedi kat göklerin üzerinde yaratılan sekiz cennetten içi meleklerle dolu en yüksek dereceye sahip cennet bahçesinin adıdır. Kur’ân-ı Kerîm’de:

“İmân ehli, altın bilezikler ve inci ile süslenecekleri Adn ismindeki Cennetlere girerler” (Fâtır suresi: 33).

Aftâhiyye  Abdullah ül Aftah’ın kurduğu bir Şii mezhebinin adıdır.

Afüv, El-Afüv  Alah’ın güzel isimlerinden (Esmâ-i hüsnâlarından) birisi olup ‘affeden’ anlamına gelmekte ve Kur’ân-ı Kerîm’de Nisâ suresinde geçmektedir:

“Siz bir hayrı, iyiliği açıklar veya gizlerseniz, yâhut bir kötülüğü affederseniz biliniz ki, Allah-ü Teâlâ Afüvv’dür ve her şeye kâdirdir” (Nisâ suresi: 149).

Aga Han  İsmâilî tarikatının Hindistan’da bulunan koluna 19. yüzyıldan itibaren liderlik eden ailenin adı olup Hz. Muhammed’in soyundan geldiklerine inanılmaktadır.

Agâh  Tasavvufta tanrılık sırlarını bilen yetkin kişiler için kullanılan bir terim olup Arapça ‘uyanık’ anlamındadır.

Ah  Lânet anlamına gelen terim olup Anadolu’da ah almak ‘lânetlenmek’ ve ah etmek ‘lânetlemek’ formlarında kullanılmaktadır.

Ahadiyet  Arapça ‘birlik olmak’ anlamına gelen kelime Tanrı’nın bölünmezliğinin yanı sıra tasavvufta insanın ulaşamadığı, her türlü ayırt edici kavramın anlamını kaybettiği, çokluk kavramını yok eden hiçliği tanımlar.

Ahbâri  Gündelik yaşamda sadece Kur’ân ve Hadislerin söylediklerinin kılavuz seçilmesi bunun dışında hiçbir merci ve akıl yürütme yönteminin kullanılmamasını savunan akımın adıdır.

Ahdnâme, Ahidnâme  Hükümdaların kişi, halk hatta devletler için tanıdığı ayrıcalıkları içeren belgenin adıdır.

Ahfâ  Yeryüzünün üzerinde yer alan âlemlerin (âlem-i emrin) beşinci mertebesinin adıdır.

Ahî  Arapça ‘kardeş’ anlamına gelen terim Anadolu’da esnaf teşkilâtlarının liderleri (fütüvvet şeyhleri) için kullanılmıştır.

Ahi Evran  Ahilik teşkilatının kurucusu kabul edilen Şeyh Nasreddin Ahi Evran’ın (MS 1169-1261) kısa adıdır.

Ahîlik  Kaynağını Arapça kardeş anlamına gelen ahî kelimesinden alan, Abbasi halifesi Nâsır Dinibilâh’ın izniyle kurulan, masonluk gibi derecelere sahip olan, özellikle Anadolu’da yaygınlaşıp Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda önemli rol oyanayan kardeşlik, cömertlik, yardımlaşmaya ve dostluğa dayanan dini-mesleki teşkilatın adıdır. Kazançlarını ortak bir kesede biriktirip, ortak bir sofradan yemek yiyen şövalyelik benzeri bir yardımlaşma kurumuydu. 16. yüzyılda Anadolu’yu dolaşan İbn Battutah geçtiği tüm şehirlerde köylere dek yayılmış Ahiyan-el fityan ‘Kardeş Yiğitler’ adlı toplulukların zaviyelerinden bahsetmiştir.

Ahilerin bağlı olduğu dört temel ilke şunlardır:

  1. Güçlüyken bağışlamak
  2. Öfkeliyken sakin davranmak
  3. Düşmanlarına bile iyi davranmak
  4. Kendi muhtaçlara bile düşkünlere yardım etmek

Âhir, El-Âhiru  Allah’ın güzel isimlerinden (Esmâ-i hüsnâsından) birisi olup her şeyin yok olmasından sonra baki kalan anlamına gelmektedir.

Âhir zaman  1. Dünyanın sonu ve kıyamet gününü ifade eden kelimedir.

2. Hicretten kıyamete kadar devam eden zaman sürecinin adıdır.

Âhir zaman peygamberi  Son peygamber olduğu için Hz. Muhammet’e yakıştırılan isimlerden birisidir.

Âhir zuhur  Cuma namazının dört rekat son sünneti ile iki rekat vaktin sünneti arasında kılınan dört rekatlık namazın adıdır.

Âhîri Çarşamba  Sefer ayının son çarşambasının adı olup, Hz. Muhammed’in vefatından önce ağrılarının bu uğurlu günde hafiflediğine inanıldığından Hint Müslümanları tarafından bayram olarak kutlanılır.

Âhiret, Âhret  İnsanın ölümünden sonra tekrar dirilip sonsuza dek yaşayacağı hayatın adıdır. Kur’ân-ı Kerîm’de:

“Kim de Mümin olduğu hâlde âhireti ister ve onun için gereken şekilde çalışırsa, işte onların çalışmaları makbûl olur.” (İsrâ suresi: 19)

Âhiyye  Rafâiyye (Rıfâî) tarikatını oluşturan 13 gruptan birisinin adıdır.

Ahkâf suresi  Kur’ân-ı Kerîm’in kırk altıncı suresinin adı olup otuz beş ayetten oluşmaktadır. Ahkâf, Arabistan’ın güneyinde Umman yakınlarındaki kumluk bir bölgenin adıdır.

Ahkâm  Allah-ü Teâlânın emir ve yasakları anlamına gelen terim ‘hükm’ün çoğuludur.

Ahl Al-Badr, Bedr ahalisi  Medine’nin batısında bulunan Bedr’de Hz. Muhammed’le birlikte savaşan Müslümanlar için kullanılan bir deyimdir.

Ahl al-bayt  Bkz. Ehl-i Beyt

Ahl-e Hak  MS. 16. yüzyılda Batı İran’da Soltan Sohak tarafından sufi geleneğinden etkilenerek kurulmuş olup Hz. Muhammed’in damadı Ali İbn Abi Talib’in hatırasına büyük saygı gösteren gizli ve iki çatılı bir mezhebin adıdır. İran’ın özellikle Irak sınırındaki Kermanşah bölgesinde ve Irak’a Kerkük bölgesinde daha çok Kürtler arasında (Ayrıca bir miktar Luri, Azeri ve Fars) yaygın olan dini akım Anadolu Aleviliği ve Yezidilikle pek çok benzerlik göstermektedir.

< Arapça Ahl-e Hak ‘Gerçeğin insanları’

Ahlâk  Dinen uygun olan güzel huyların adıdır.

Ahmetiyye, Ahmetilik  Mirza Gulam Ahmet tarafından 1889 yılında Hindistan’da kurulup, 1908’de ölümünün ardından Lahor ve Rabva olmak üzere iki kola ayrılan, büyük ölçüde Anglikan kilisesinden etkilenmiş reformcu bir topluluğun adıdır. Başlangıçta İslamî bir tarikat olarak değerlendirilmişse de izleyenleri tarafından iki kola ayrılmış Ahmeti kolu Gulam’ın peygamberliğini kabul etmez bir reformist olarak değerlendirirken Kadyani kolu Mirza Gulam Ahmet’i yeni kitap getiren peygamber olduğu iddiasındadır.

Ahmet İbn El-Arif  16. yüzyılda yaşamış ve Mahasin el-Madjalis adlı kitabın yazarı olan sufinin adıdır.

Ahmad, Ahmet  Hz. Muhammed’in Hz. İsa tarafından geleceği müjdelenirken verilen ismidir (As-Saff, 61:6).

Ahmet el-Bedevi  Bedevilik tarikatının kurucusu olan Arap mutasavvıfın adıdır (MS 1200-1276).

Ahmet er-Rıfai  Rıfailik tarikatının kurucusudur (MS 1118-1182).

Ahmet-i Muhtar Hz. Muhammed için kullanılan isimlerden birisidir.

“Arzum budur sana Ahmet-i Muhtar

Destur ver esrarım kalsın yadigâr

Sana benim demiş Hazreti Gaffar

Bildir Sümmanî’ye üftadesini”

(Koşma: Sümmanî)

Ahmet İbn Hanbel  Hanbeli mezhebinin kurucusudur (MS 780-855).

Ahmet Yesevi  Yesevi tarikatının kurucusu olan Türk mutasavvıfın adıdır (ö. MS 1166).

Ahnesiyye  Ölenin ardından edilen duaların, verilen sadakaların bir işe yaramayacağını ileri süren bir Hariciye kolunun adıdır.

Ahrâriyye  Ubeydullah-ı Ahrâr tarafından kurulan tarikatın adıdır.

Ahsen-i takvîm  Bedenen ve rûhen güzel surette olan anlamına gelen terimdir. Kur’ân-ı Kerîm’de:

“Biz insanı ahsen-i takvîm üzere yarattık” (Tîn 4).

Ahyâr  Tasavvufla ilgilenmeyen müminlere verilen isimdir. Bkz. Ebrâr, Şuttâr

Ahzâb  1. Kur’ân-ı Kerîm’in otuz üçüncü suresinin adı olup yetmiş üç ayetten oluşmaktadır.

2. Kur’ân-ı Kerîm’in bölümlerine verilen isim olup Arapça ‘bölümler’ anlamına gelmektedir.

Aizze  Aziz ‘ermiş’ sözcüğünün çoğul formudur.

Akâid  İslam dininin inanç ilkelerini konu edinen temel İslam kaynaklarının doğru yorumlanmasını sağlamaya çalışan bilim dalının adı olup Arapça akîde ‘inanılan’ kelimesinin çoğuludur. Bkz. Akîde

Akıl, akl  Akıl tanrının yarattığı mahlukattan üçüne; insan, cin ve meleklere verilmiştir.

Akîde  İnanç anlamına gelen terimin çoğul formu akâiddir.

Akîka  Çocuk doğumunun yedinci günü şükür amacıyla kesilen kurbanlık hayvanın adıdır. Bkz. Kurban

A’lâ  Kur’ân-ı Kerîm’in seksen yedinci suresinin adı olup on dokuz ayetten oluşmak-tadır.

Alâk  Kur’ân-ı Kerîm’in doksan altıncı suresinin adı olup on dokuz ayetten oluşmaktadır. Arapça ‘kan pıhtısı’ anlamına gelen surenin ikinci bölümünde insanın kan pıhtısında yaratılışı anlatılmaktadır.

Alavi  Suriye’de yaşayan ve kendini Nusayri, Nusairi, Namiriya, Ansariyya olarak tanımlayan Arap kökenli bir Şii mezhebinin adı olup Anadolu Alevileriyle benzer inançlara sahiptiler. Nusayri adı Hasan al Askari adlı Şii İmam’ın öğrencisi İbn Nusayr’den (ö. 868) kaynaklanıyor olması muhtemeldir.

Âlemler İslam inancında Allah âlemlerin yaratıcısı olup ayrı bir varlıktır tasavvufta ise âlemler tanrının bir parçası olup insan da bir âlem olarak değerlendirildiğinden o da Tanrı’nın bir parçasıdır.

Âlem-i Anâsır: Temel maddeler (su, hava, ateş, toprak)

Âlem-i Asgar, Âlem-i Sagir, Âlem-i Suğra: İnsan

Âlem-i Azamet: Göğün yedinci katı

Âlem-i Berzah: Ruhların kıyamet zamanına kadar bekleyeceği âlem

Âlem-i Ceberût: Arş-ı Âlâ’nın en alt tabakası

Âlem-i Ekber, Âlem-i Kebîr, Âlem-i Kübrâ: Tanrı

Âlem-i Esbab, Âlem-i Fani: Dünya

Âlem-i Gayb: Öteki dünya

Âlem-i Mana: Gözle görülmeyen âlem

Âlem-i Misal: Simgeler âlemi

Âlem-i Suri: Gözle görülebilen âlem

Alevilik  Hz. Muhammed’in ölümünden ölümünden sonra halifeliğin Hz. Ali’nin hakkı olduğunu savunanların siyasal örgütlenmesi niteliğinde başlayıp, Kuran’ın yorumu ve ibadet biçimleri konunda farklılaşan Şii İslam’ın özgü bir dalı olup etnik açıdan Türk, Zaza ve Kürt gruplardan oluşmaktadır.

Aleviler, Allah’a ve Hz. Muhammed’in peygamberi olduğuna inanmalarının yanı sıra Sünnilerden farklı olarak dört halife (Ömer, Osman, Abu Bekr, Ali) yerine tıpkı Şiiler gibi sadece Hz. Ali (Ali ibn Abi Talib) ile İmam Hüseyin ve İmam Hasan adlı iki oğlunu izlerler. Alevilere göre ehlibeyt ve Hz. Ali’nin yanı sıra sözleri Tanrı buyruğu olarak kabul edilen 12 imam en yüksek dinsel ve siyasal otoritedir.

İslam tarihçilerine göre 400 civarında kola ayrılabilen Alevilik başta Anadolu olmak üzere Suriye, Irak, İran, Mısır, Hindistan, Kuzey Afrika, Orta Asya’ya dek yayılmıştır.

Alevi felsefesi özellikle 13. yüzyılda yaşayan Yunus Emre ve Pir Sultan Abdal gibi sufi ekollerden büyük ölçüde etkilenmiş, hümanist bir karakter kazanmıştır. Timur’un ordusunun önünden kaçarak Anadolu’ya yerleşen Hurufiler, İran Şahı İsmail’in ‘Şah Hatayi’ takma adıyla Türkçe yazdığı şiirler, Orta Asya’dan göçen ozanların ama en önemlisi Hacı Bektaş Veli’nin kuruduğu Bektaşilik kolu bu mezhebin Anadolu’da benimsenmesinde etkili olmuştur.

Aleviler ibadetlerini cami yerine ‘Cemevi’ adı verilen minaresiz dini yapılarda müzik ve semah adı verilen dinsel nitelikli dansların eşliğinde yerine getirmektedir. Cem Ayini denilen toplantılar genellikle kış aylarında ve dedelerin önderliğinde yapılmakta, ayinlere çoluk çocuk kadın erkek tüm cemaat katılmaktadır.

Aleviler, 21 Mart günü kutladıkları Nevruz’u Hz. Ali’nin doğum günü olarak kabul etmenin yanı sıra çölde aç ve susuz bırakıalrak öldürülen Hz. Hüseyin’in anısına Muharrem ayında 12 gün oruç tutarlar.

Hz. Ali’nin imamlığı Hz. Muhammed’e atfedilen ‘ben kimin efendisiysem Ali’de onun efendisidir’ sözüne dayandırılmaktadır. Anadolu’da Aleviler Tahtacı, Kızılbaş, İran’da ise Göranlar adlarıyla da bilinmektedir.

Bkz. Alavi

Ali, Hz.Ali, Ali ibn Abi Talib  (MS 21 Mart 598 Mekke-661) Sünnilere göre dördüncü İslam halifesi (Hulafa-e-Raşidun) Şiilere göre ilk imam olup, Hz. Muhammed’in kuzeni ve kızı Fatıma ile evlendiğinden dolayı aynı zamanda damadıdır. Ali’nin kelime anlamı Arapça ‘yüce, ulu’dur.

 Lakapları

(Sünni)

el-Amiral-Müminen ‘İnananların komutanı’

Ebu Turab ‘Toprağın babası’

Asadullah ‘Tanrının aslanı’

(Şii)

As-Sadık ‘Asla yalan söylemeyen’

Imam

El-Murtaza

en-Nebi Âdem

Haydar

Safder

Alemdar ‘Lider’

Müşkil-Kuşa ‘Sorunları çözen’

Alevilere göre Hz. Ali’nin yedi üstün niteliği şunlardır:

  1. Mürebbi’ye (her şeyi düzenleyip idâre eden Allah) gitmek
  2. Musahip olmak
  3. Taç giymek
  4. Sır saklamak
  5. Dost ile dost olmak
  6. Özünü ulu kılmak
  7. Hak’la muhabbet etmek

Allâh  Evren ve insanın yaratıcısı olan tanrıya Müslümanlar tarafından verilen isimdir. Anadili Arapça olan bazı Yahudi toplulukları (Teimanimler ve bazı Mizrahi kabileleri), Malta’da yaşayan Roman Katolikler ve Orta Doğulu Hıristiyanlar da Allah kelimesini kullanmaktadır. Müslümanlar putperestlerin tanrılarını Arapça ‘ilâh’ veya ‘mâbud’ olarak adlandırmaktadır. Tanrı kelimesi ise Türkçedir. Bkz. Tengri

İslam öncesi Arap mitolojisinde yaratıcı tanrı ‘al-ilah’, al-Lāt, al-Uzzah ve Manah adlı tanrıçaların babasıydı.

İslam öncesi Arapça yazıtlarda (Umm al-Jimal inscription, MS 6. yüzyıl) İbranice Tanrı anlamındaki El ve Elōha kelimelerinin tek Tanrılı Hıristiyan Araplar tarafından kullanıldığı belirtilmiştir.

Kur’ân ve hadislerde çoğunluğu sıfat olan Al-lah’ın 99 adı geçmektedir.

Bkz. Esmâ-ül Hüsna

Allah kelimesinin kullanıldığı bazı cümleler:

  • Allāhu Ekber
  • E’uzu billahi minaşaitanir rajim
  • Bismi-llāh
  • İnşā’Allāh
  • Yā Allāh
  • Mā şā’ Allāh
  • El-Hamdu li-llāh

Alyasa, İlyas  Adı sadece Kur’ân-ı Kerim’de geçen bir peygamberin adıdır (6:86 ve 38:48). Eski Ahit’te adı geçen Elisha (MÖ 9. yüzyıl) peygamberin adının Arapça formu olabilir.

Âmâ  Arapça ‘kör’ anlamına gelen terim tasavvufta ‘gerçekleri göremeyen, kalp gözü kapalı olan’ anlamında kullanılmaktadır.

Aman, Aman dilemek  Hıristiyan ve Yahudilerin mağlup oldukları İslam ordularına canlarının bağışlanması, cizye vergisi vermeyi kabul etmeleri karşılığında teslim olmaları teklifinin adıdır.

Amel  Müslümanların dinin buyruklarını yerine getirmek için yaptığı işlerin tümüne denilmekte olup amel imana uygun olmalıdır.

Âmentü  Arapça ‘inandım’ anlamına gelen bir kelime olup, İslâmiyetin temel inançları olan Allah’a, meleklere, kutsal kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine inanmayı dile getirmektedir.

Âmine  Hz. Muhammed’in annesinin adıdır (ö: MS 577).

Anbiya, Enbiya, Kisasu’l Anbiya  Arapça ‘peygamberler’ anlamına gelmekte olup, Âdem ve Havva’dan itibaren Hz. Muhammed’den önceki peygamberleri anlatmaktadır.

Aneze  Hicret’in ikinci yılında Hz. Muhammed’in önünde elinde aneze adı verilen kısa bir mızrakla yürüyen Bilal’in bayram namazı kılınırken anezeyi yere saplaması sonraki yıllarda hatta halifeler döneminde de gelenek haline getrilerek, tekrar edilmiştir.

Ankebut  Kur’ân-ı Kerim’in yirmi dokuzuncu suresinin adı olup, 69 ayetten oluşmakta ve ‘örümcek’ anlamına gelmektedir. Mekke’de inen surede hak yolundan ayrılanların sığındıkları düşüncelerin zayıflığı ‘örümcek ağı’nda dokunmuş çürük bir evle özdeşleştirilir.

Araf  Tek tanrılı dinlerde cennet ve cehennem arasında bulunan yüksek bir duvarın adıdır. İnanışa göre günah ve sevapları eşit olan kişilerin toplandığı Araf, Arapça urf (kum tepesi) kelimesinin çoğuludur.

Arafat  Mekke’nin 16 km doğusunda bulunan bir tepenin adı olup, hacılar tarafından kurban bayramının arife günü ziyaret edilmekte, öğle ve ikindi namazları burada kılınmaktadır.

Arbain  Aşure bayramından kırk gün sonra kutlanılan bir Şii bayramının adı olup Hz. Muhammed’in torunu Husayn bin Ali’nin, Kerbela savaşında Hicri takvime göre 61 yılı (MS 680) Safar ayının yirmisinde kafası kesilerek şehit edilişinin anısına kutlanmaktadır.

Arife, Arife  Hicri takvimde Zilhicce ayının dokuzuncu gününe denk gelen Kurban Bayramı’ndan bir önceki günün adıdır. Arife adı Hac ibadetinin şartlarından birisi olan arife günü Arafat’ta vakfe yapılması uygulamasından gelmektedir.

Arif  Tasavvufta tanrıyı tanımanın en yüksek derecesine ulaşmış, maddi dünyanın aldatıcı nimetlerine sırt çevirmiş kâmil insanın adıdır.

Ariz  Kur’ân-ı Kerim’de bahsi geçen bir bulutun adıdır.

Arş

Tüm âlemi kuşatan, sınırlandırılması ya da ölçülebilmesi insan aklının ötesinde olan bir makamın adıdır. Hz. Muhammed, Mirac gecesinde bir önceki mevki olan Sidre-i Müntehâ’yı geçerek Arş’a ulaşmıştır. Kur’ân-Kerim’de Tanrı’nın arşın tek sahibi olduğu, yer ve göğü yarattıktan sonra arşa istiva ettiği yazmaktadır (Araf, 54; Yunus, 3)

Arş-ı ü Kürsi Gökyüzünün dokuzuncu ve en üst katının adı ve yanı sıra burada bulunan makamıdır.

‘Bir yere cem olmuş kırklar ereler

Her bakışta Arş ü Kürsî görenler

Devasız dertlere derman verenler

Her biri bir derse bakıyor hocam’
(Koşma: Bayburtlu Celâlî)

Arûs  Yeni gelin ya da güvey anlamına gelen terimdir. Bkz. Şeb-i arûs

Arûsiyye  Şaziliyye tarikatının bir kolu olup 15. yüzyılda Ahmet bin Al-Arûs tarafından kurulmuştur.

Asadullah  Hz. Ali için kullanılan bir lakap olup ‘Allah’ın aslanı’ anlamına gelmektedir.

Ashâb  Hz. Muhammed döneminde yaşayıp onu gören, konuşan ve Müslüman olarak ölen kimselerin adıdır.

Ashâb-ı Bedir  Bkz. Bedriyun

Ashâbu’l-A’râf  İslam teolojisinde ahirette, dünyevi hayatta iyilik ve kötülükleri birbirine denk olduğundan cennet ile cehennem arasında bulunan bir alanda bekleyen ruhlara verilen isimdir.

Ashâb-ı Kehf  Antalya ya da Urfa çevresindeki bir mağarada üç yüz dokuz yıl uyuyan yedi ermişin adı olup Hıristiyanlarca Yedi Uyuyanlar olarak bilinmektedirler. İlk Hıristiyanlar olan yedi kişinin yanlarında birde Kıtmîr adlı bir köpek de bulunmaktadır. Kefeştateyus dışında diğer altı kişi hükümdara yakınlıklarına göre de tanımlanmışlardır:

Hükümdarın sağında oturanlar (Ashab-ı yemin): Yemliha, Mekselina, Mislina,

Hükümdarın solunda oturanlar (Ashab-ı yesar): Mernuş, Debernuş, Şazenuş

Bkz. Yedi Uyuyanlar

Âsiye  Annesinin Nil nehrine bir sandık içine bıraktığı Hz. Musa’yı bulan Firavun’u, çocuğu öldürmemesi için ikna eden ve büyüyünce Hz. Musa’ya ilk iman edenlerden birisi olduğu için kocası Firavun tarafından öldürülen kadının adıdır. Hz. Muhammed kemâle eren dört kadın arasında Asiye’nin de adını saymıştır.

Aşere-i Mukaddimîn  Hanefi mezhebinin kurucusu İmâm-ı Âzam Ebu Hanife’nin en yakın on arkadaşının adıdır.

Aşere-i Mübeşşere  Hz. Muham-med’in daha hayattayken cennetlik olduğunu bildirdiği 10 sahabenin adıdır. Ahmet bin Hanbeli’nin aktardığı bir hadise göre bunlar:

  1. Hz. Ebu Bekir
  2. Hz. Ömer
  3. Hz. Osman
  4. Hz. Ali
  5. Talha bin Ubeydullah
  6. Zübeyr bin Avvam
  7. Abdurrahman bin Avf
  8. Saad bin Ebi Vakkas
  9. Said bin Zeyd
  10. Ebu Ubeyde bin Cerrah

Aşir Arapça on anlamına gelen ‘aşr’ kelimesiyle ilişkili olup, dini törenlerde Kur’ân’dan seçilerek okunan on ayeti tanımlamak için kullanılmaktadır.

Aşk  Tasavvufta tanrının güzellik ve bilgeliğinin aynası olarak yarattığı evrende varolan nesnelere karşı duyulan sevginin en üst düzeyinin adıdır.

Aşk Etmek  Bektaşi tarikatlarında müritler selamlaşma sözü olarak ‘aşk ederim’, ya da ‘aşk ve niyaz ederim’ dedikten sonra ‘aşk olsun’ karşılığını alırlar.

Aşûrâ, Aşure  Arap takviminde ilk ay olan Muharrem ayının onuncu günü oruç tutulan ve aynı ismi taşıyan bir tatlı yapılır. Nohut, buğday, fasulye gibi çeşitli kurutulmuş ve yaş meyvelerden yapılan bu tatlı Yahudilerde ve İslam öncesi Arap kültüründe mevcuttur. Kelime, İbranice aşûr kelimesinden Arapça’ya ve Türkçeye girmiştir. Aşure orucuna, Ebu Hanîfe vacip derken, İmam Şâfiî müekked bir sünnet olduğunu belirtmiştir.

Hz. Âişe’den nakledilen bir hadiste, Hz. Muhammed’in Mekke döneminde aşure orucu tuttuğu görülmektedir:

‘Cahiliye devrinde Kureyş, Aşure gününde oruç tutardı. Hicretten önce Hz. Peygamber de aşure orucu tutardı. Medine’ye hicret ettikten sonra bu oruca devam etti. Ashabına da tutmalarını emretti. Ertesi yıl, Ramazan orucu farz kılınınca, aşûre günü orucunu bıraktı, isteyen bu orucu tuttu, dileyen de bıraktı’ (Buhârî, es-Savm, 69; Tecrîd-i Sarîh, VI, 307, 308).

Sünni Müslüman geleneğinde aşure adlı yemeğin kökeni, Nuh’un gemisinin Cudi dağının tepesine oturmasının ardından gemidekilerin o günü kutlamak amacıyla ambarda bulunan yemekleri birleştirerek hazırladıkları ileri sürülen tatlıya dayanmaktadır.

Şii geleneğinde, Hz. Hüseyin’in Kerbela’da şehit edildiği gün, Muharrem’in onu varsayılır ve bu ayın ilk on günü matem tutularak et yenmez, yeni elbise giyilmez, yeni bir işe başlanmaz. Matemin ardından gelen gün aşure töreni yapılmaktadır.

Avasım  İslam toprakları (darü’l İslam) ile Roma/Hıristiyan topraklarını (darü’l harp) ayıran Suriye-Anadolu sınır çizgisinin adı olup Hz. Ömer döneminde iki toplumun yaptığı anlaşmaya göre Malatya, Tarsus, Maraş, Adana illerini kapsayan bu bölge silahtan arındırılacaktır.

Avret  Kadın bedeninin gösterilmesi yasaklanan yerlerine verilen isimdir.

Ayet  Tanrı sözü olduğuna inanılan Kuran surelerinin her birinin adı olup, bir kısmı Mekke’de bir kısmı ise Medine’de inmiş olan ayetlerin uzmanlarca 6.214-6.666 arasında olduğu bildirilen sayısı üzerinde uzlaşma sağlanamıştır.

Ayetullah  Arapça ‘Allah’ın işareti, alameti’ anlamına gelmektedir. Şiî mezhebinde Ayetullah, müctehid (ayet ve hadislerden şer’i hükümler çıkaran din âlimi) anlamında bir unvan olarak kullanılmaktadır. Söylenceye göre on ikinci imam Muhammed el-Mehdî, babası Hasan el-Askerî’nin ölümünden (MS 873) sonra gizlenmek zorunda kalmış, bu dönemde kendisiyle görüşen dört Nâib’in (vekil) işleri kendi adına yürütmesine dair yetki vermiştir. Şii geleneğinde Necef ve Kum kentlerinde yoğunlaşmış Şiî medreselerinde on yıllık bir eğitimin ardından ‘molla’ unvanıyla kasaba camilerine imam olarak atanan din adamlarından farklı olarak parlak talebeler, hadis, tefsir ve fıkıh alanında yirmi yıllık bir eğitim alır ‘ayetullah’ unvanına hak kazanırlar.

Ayin Anadolu’da sufi ayinleri ayin-i cem, Bektaşilerinki ayin-i cemşid, Hıristiyanlarınki ise ayin-i ruhani olarak adlandırılmaktadır.

Ayne’l-yakin  Mutasavvıflarca kesin bilginin üç derecesinden birisi olan gözlemle elde edilen bilginin adıdır (Diğerleri: ilmel’l yakin, hakke’l-yakin).

Ayşe, Hz.  Hz. Muhammed’e ilk iman eden arkadaşı Hz. Ebu Bekr es-Sıddîk’ın kızı ve peygamberin kollarında öldüğü eşinin adıdır. Annesinin adı Ümmi Rûmân binti Âmir İbn Umeyr olan Ayşe, hicret’ten dokuz veya on sene önce Mekke’de doğmuş hicretten iki veya üç yıl önce çok küçük yaşta peygamberle nikahlanmış, peygamberin ölümünün (MS 632) ardından yaklaşık 40 yıl daha yaşamıştır.

Azâb  Arapça ‘beden ve ruha tesir eden eziyet’ anlamına gelmekte olup İslam teolojisinde dünyevi ve uhrevi olmak üzere iki tür azap vardır.

İnsanın hayatı boyunca karşılaştığı tüm sıkıntılar ruhun sınandığı bir imtihan kabul edilmekte olup dünyevi azap olarak adlandırılırlar.

‘Ey müminler itaat edeni asî olandan ayırt etmek için sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden yana eksiltmek ile imtihan ederiz (ey habibim) sabredenleri müjdele’ (el-Bakara, 2/155).

Allah’a isyan eden bazı kavimlerin (Âd, Semûd, Lût gibi) başlarına gelen felaketler aynı amaca yönelik olmasa da bu gruba dahil edilebilir.

Uhrevi azap ile kabir azabıyla başlayıp cehennem azabıyla devam eder ve imtihan değil cezaya yöneliktir.

Azâfira  İbn Ebu Ezafir tarafından 10. yüzyılda kurulan bir tarikatın adı olup müritleri Ezafir’in Tanrı olduğuna inanmaktaydı.

Azap  Bkz. Azâb

Azâzîl  İslam teolojisinde Azâzîl formuyla şeytan’ın adlarından birisi olarak yorumlanma eğiliminde olan Azaziel kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’’de geçmemektedir.

Âzer  Hz. İbrahim’in babasının Kur’ân da geçen adıdır.

‘İbrahim babası Âzer’e, putları ilâh olarak mı benimsiyorsun? Doğrusu, ben seni ve milletini açık bir sapıklık içinde görüyorum’ demişti’ (el-En’âm, 6/74).

Kelimenin anlamı açık olmayıp farklı kaynaklarda Hz. İbrahim’in adının Süryânîce ‘Tarah’ olduğu da kayıtlıdır.

Azil  Arapça ‘ayırmak’ anlamına gelen kelime İslam teolojisinde kadının hamile kalmaması için erkeğin menisini dışarıya boşaltmasının adıdır. Azlin haram olup olmadığı tartışmalı bir konu olup, İslam öncesinde azil cariyeleri hamile bırakmamak (hamile kalan kadın köle satılamazdı) ve hür kadın gebe kalmasın diye uygulanırdı. Kimi fıkıhçılar Hz. Muhammed’in hadislerine dayanarak uygulamanın gizli ve’d (kız çocuğunu diri diri mezara gömmek) olduğunu bildirirken (Müslîm, Nikâh, 141; İbn Mâce, Nikâh, 61) kimi fıkıhçılar ise bir erkeğin hür olan karısının izni ile, cariyenin ise izni olmaksızın dahi azil yapmasının câiz olduğunu belirtmişlerdir.

Azîm, el-Azîm  İslam teolojisinde Allah’ın sıfatlarından birisi olup (el- Vâkıa, 56/74, 96; el-Hakka, 69/52; el-Bakara, 2/255) Arapça azamet ‘büyüklük’ kelimesiyle alakalıdır.

Azîmet  Allah’ın yapılmasını emrettiği ya da yasakladığı hususlarda titizlik göstererek bu emir ve yasaklara kesin kararlılıkla uymakla ilgili bir fıkıh terimi olup farz, vacip, sünnet, müstehap, mubah, mekruh ve haramların tümünü içerir.

Azimia  1960 yılında Kalandar Baba Auliya tarafından Pakistan’da kurulan bir sufi tarikatının adıdır.

Azîz  Arapça ‘İzzet sahibi, yüce, her şeye galip olan, mağlûp edilmesi imkânsız olan kimse’ anlamına gelip aynı zamanda İslam teolojisinde Allah’ın esmâ-i hüsnâsından (doksan dokuz güzel adı) birisidir.

Azîz Hadîs  İslam teolojisinde en az iki ravinin (Hz. Muhammed’in söz ve davranışlarını aslına uygun aktaran kişi) rivayet ettiği hadîslere verilen isimdir.

Azrâ  Hz. Meryem’in adlarından birisi olup ‘bakire’ anlamına gelmektedir.

Azrail  Allah’ın emriyle canlıların ruhlarını almakla görevli ölüm meleğinin adı olup dört büyük melekten birisidir. Kur’ân- ı Kerim ve pek çok hadiste Melekü’l-Mevt (Arapça ‘ölüm meleği’) adıyla da geçmektedir:

‘De ki; üzerinize memur edilen ölüm meleği, canınızı alır. Sonra Rabbinize döndürülürsünüz. ‘ (es-Secde, 32/11)

Azrail ve emrindeki meleklerin kafir ve müminlerin canlarını alma uygulaması farklıdır:

‘Melekler, kâfirlerin canlarını alırken onları görseydin… Onların yüzlerine ve arkalarına vuruyorlar: Haydi, yangın (Cehennem) azabını tadın diyorlardı. ‘ (el-Enfal, 8/50)

‘Melekler iyi insanlar olarak canlarını aldıkları kimselere de: Selâm size, yaptıklarınıza karşılık Cennet’e girin’ derler.’ (en-Nahl, 16/32)

Bkz. Cebrail, İsrafil, Mikail

Azrâkiyye  MS 7. yüzyılda kurulan Harici çizgisinde bir tarikatın olup Şiilleri kâfir saymaktadırlar.

 

Sözlüğün tamamı alfabetik olarak şu linklerde görülebilir

İslami Terimler Sözlüğü A Harfi
İslami Terimler Sözlüğü B Harfi
İslami Terimler Sözlüğü C Harfi
İslami Terimler Sözlüğü Ç, D, E Harfi
İslami Terimler Sözlüğü F Harfi
İslami Terimler Sözlüğü G Harfi
İslami Terimler Sözlüğü H Harfi
İslami Terimler Sözlüğü I, İ Harfi
İslami Terimler Sözlüğü K Harfi
İslami Terimler Sözlüğü L, M Harfi
İslami Terimler Sözlüğü N, O, Ö Harfi
İslami Terimler Sözlüğü P, R Harfi
İslami Terimler Sözlüğü S, Ş Harfi
İslami Terimler Sözlüğü T Harfi
İslami Terimler Sözlüğü U, Ü, V, Y, Z Harfi

Kaynakça

Özhan Öztürk. Folklor ve Mitoloji Sözlüğü. Phoenix Yayınları. Ankara, 2009