İstanbul'un Semtleri

Kınalıada

Kınalıada, Prens adaları içerisinde İstanbul’a en yakın ada olup, tarihi yarımadaya 6.5, Anadolu sahiline ise 3.5 mil mesafede yer almaktadır. Eni 1.1 km en ve 1.5 km boyunda olan Kınalıada, Burgazadası’ndan sonra dördüncü büyük ada olup, Çınar (115 m), Teşvikiye (115 m) ile Manastır veya Hristo (93 m) adlı üç tepesi bulunmaktadır. Geçmişte zeytin ekilen kayalık arazisi yüzünden Antik Çağ’da “bileğitaşı” anlamına gelen Akonai (Ακόναι) veya Akonitis (Ακονίτις) olarak adlandırılan adaya sonradan muhtemelen İstanbul’a yakınlığı yüzünden “ilk” anlamına gelen Proti (Πρώτη) adı verilmiştir. Osmanlı döneminde ise uzaktan bakıldığında adayı kaplayan maki bitki örtüsü ve toprağının rengi yüzünden ‘Kınalı’ adı verildiği sanılmaktadır.

Kınalıada haritası, Kınalıada‘ya nasıl gidilir?

Aydos, Kayışdağı, Alemdağı, Küçük ve Büyük Çamlıca tepeleri diğer adaları poyraz rüzgârından korumakla birlikte batıda kalan Kınalıada soğuk kuzey rüzgârlarına açık olduğundan iklimi sert, toprağı kayalık ve ağaçsızdır. Sistematik bir arkeolojik kazı yapılmamışsa da tesadüfen bulunan kalıntılardan adanın doğusundaki doğal liman etrafında tarihi bir yerleşim bulunduğu sanılmaktadır. Bizans dönemi hatta sonrasında ada taşocağı olarak kullanılmış hatta 19. yüzyıl başlarında Tophane Rıhtımı ve Haydarpaşa Limanı inşaatında Kınalıada’dan çıkarılan taşlar kullanılmıştır. Taş ocakları yüzünden adanın batı ve güneybatısında ‘Megalo Lakka’ (Büyük çukur) ve ‘Mikro Lakka’ (Küçük çukur) adlarıyla bilinen oyuklar oluşmuştur.

Kınalıada Tarihi

Kınalıada vapur iskelesi, 1900

Adaların fethi sonrasında balıkçı limanı ve Aşağı Manastır civarında küçük bir yerleşimin varlığı devam etmiş,  izleri 1940’lara dek görülen Bizans limanı üzerine 1960’larda basketbol sahası inşa edilmiştir.  1545’de diğer adalar ile birlikte Şehzade Mehmet Camii Vakfı’na bağlanması sebebiyle hazırlanan ‘Hudutnamede’, Cezire-i Kınalı olarak anılan adada Kariye-i Kınalı adında bir yerleşmenin varlığından bahsedilmektedir.

16. yüzyılda Petrus Gyllius ada sahilindeki yerleşimden bahsederken, 1641’de Evliya Çelebi üzüm bağları ve tarım alanları ile dolu adada 100 hanenin varlığını bildirmiş, aynı dönemde Eremya Çelebi Kömürciyan ise Osmanlı donanması yolu üzerinde bulunan yerleşimin pek çok kez boşaldığını kaydetmiştir. 1641’de

Şekerci çocuk (Kınalıada 1920’ler)

Bursa’dan dönerken adaya uğrayan Evliya Çelebi 100 kişinin yaşadığı bir köy ile bir manastırın varlığını bildirmiştir. Aynı şekilde 18. Yüzyılda da gerek ekonomik gerekse asayiş sorunları yüzünden adadaki tek köy büyük ölçüde boşaltılmıştır ki İngiltere’nin İstanbul konsolosluğunda doktor ve rahip olarak göreceli James Dallaway 1797’de adanın boş olduğunu bildirmiştir. Kınalıada arazileri Anglikan

mezhebinden Ermeniler adayı 10.000 kuruş karşılığında satın alındıktan sonra 1828-1830 arasında adaya toplu Ermeni yerleşimi başlamış olup, zamanla yerlerini Gregoryan Ermeniler almıştır. Bu dönemde Ilias Saris Konstantoğlu adlı kayıkçı adaya yerleşmeleri için birkaç Rum ailede taşımış bunlar da oluşturdukları mahallede Aşağı Manastır’ın kalıntıları üzerinde Teotoku (Panagia) kilisesini kurmuş, bir de okul yaptırmışlardır.

1846’da başlayan vapur seferleri 1850’lerde Şirket-i Hayriyenin buharlı vapur

Kınalıada, 1914

seferlerinin Kınalıada’ya günde iki kez uğramaya başlamasıyla adanın nüfusu armıştır. Vapur iskelesi önünde Casino de Debarcadere, adalıların yaz aylarında geziye çıktığı Akasya Caddesi, adanın tek oteli Grand Hotel Chahab, sahilde Miço (Dimitri) İliadis Ntaika’nın kahvesi, Armenyan (Tokatlı) gibi Ermenilere ait bir kaç köşk, Çınar Meydanı’nın girişindeki dükkânlar ile küçük meydanın ortasında bulunan tarihi Tiyatro binası 19. yüzyıl sonlarında adada sosyal ve ekonomik hayatın önemli göstergeleriydi. Kınalıada ancak 1947 yılında elektrik şebekesine bağlanmıştır. 1951’de adada bulunan 58 hane Rum 6-7 Eylül, 1964 ve 1974 olaylarının ardından ülkeyi terk etmişlerdir. 2000 yılında kış nüfusu 3.318 olan ada halkı ağırlıklı olarak Türk ve Ermenilerden oluşmaktadır.  1869 yılında eğitime başlayıp 1923’de 16, 1961-62’de 20 öğrenicinin okuduğu Rum ilkokulu ise 1975’te kapanmıştır. Adanın tek camisi 1963 yılında ibadete açılan Kınalıada Camii olup, Türk İlkokulu ise 1935 yılında eğitime başlamıştır. Kınalıada’ya elektrik 1947 yılında gelmiş olup, öncesindeki adadaki sarnıçlar vasıtasıyla sağlanan su sorunu ise 1981 yılında su dağıtım şebekesinin kurulmasıyla çözülebilmiştir.

Kilise ve Manastırlar

Kınalıada’nın en önemli yapısı Hristos tepesinde yer alan ‘Yukarı Manastır’, ‘Kurtarıcı İsa Manastırı’ veya ‘Hristos Manastırı‘ (Μονής του Σωτήρος Χριστού) olup, İkonaklast (Tasvir kırıcılık) döneminde putkırıcı (ikonaklast) imparatorların dördüncüsü olarak ünlenen V. Leon (775-820)  820 Noelinde Ayasofya kilisesinde düzenlenen ayin sırasında düzenlenen bir suikast sonucu kafası kesilerek öldürülmüş, cesedi sokaklarda sürüklenerek Hipadrom’a götürülüp halka gösterildikten sonra karısı Theodesia ve 4 oğlu ile bir gemiye yüklenerek Kınalıada’ya Hristos manastırına gönderilmiştir. İleri de taht iddiasında bulunmamaları için oğulları hadım edilirken en küçüğü Theodosius operasyona dayanamayarak can vermiştir. V. Leo ve oğlunun cesetleri manastır bahçesine gömülürken, karısı rahine üç oğlu keşiş olarak adada kalmıştır. Kınalıadada’da diğer İstanbul adaları gibi Bizans döneminde gözden düşen soylular için sürgün yeri olarak kullanılmıştır 1068 ile 1071 arasında hüküm süren Bizans imparatoru Romen Diyojen ya da IV. Romanos Diogenes(1030-1072) 26 Ağustos 1071 günü kendisini Malazgirt Meydan Muharebesinde ihtiyatlarla birlikte Konstantinopolis’e kaçıp Alparslan’a esir düştüğünde kendisini tahttan indirip yerine X. Konstantin Dukas’ın oğullarını geçiren rakipleriyle mücadele ederken İzmit’te yakalatılıp gözleri oyulduktan sonra üzerine saçı kesilip, bir keşiş elbisesi giydirilerek Kınalıada’da Hristos manastırına kapatılmıştır. Kısa süre sonra ölen imparatorun mezarının Rum yetimhanesinin yanında olduğuna inanılmaktaysa da kesin yeri bilinmemektedir. Rum patriği III. Ioannikios Karatzas, Patrikhane’ye ait mülkleri Metamorfoz kilisesi de dâhil olmak üzere Pitaris Kyritzis Diamantis’e vermişse de manastır dahil adanın mülkleri Rum Patriği III. İoannikios Karacas tarafından Osmanlı Devleti’nin Eflak-Boğdan Voyvodası olan 1778’de Aleksandros İpsilantis’e satılmıştır. Bununla birlikte İpsilantiler, manastırı Heybeliada’daki Panagia Kamariotissa Manastırı’na bağışlamış, bu yüzden 1821’de Mora isyanına karışan ailenin malları hazineye devredilirken Hristos manastırına dokunulmamıştır. Patrik IV. Germenos, 1844’te manastırı Heybeliada Ruhban Mektebi’ne bağışlamış, 1894 depreminde Ruhban Okulunun hasar görmesi üzerine öğrenciler buraya taşınmıştır. 1901’de Patrik III. Yuvakim burada bir kız yetimhanesi açmışsa da 1914’de ordu tarafından el konulan yapıya, savaş sonrasında ise 1920’de Beyaz Ruslar yerleştirilmiştir. Günümüzde varlığını sürdüren Hristos Manastırından farklı olarak Vardanios Manastırı ile Aşağı Manastır yıkılmıştır.

Surp Krikor Lusavoriç adlı Ermeni kilisesi (1857), Nersesyan Ermeni Mektebi ile Manastır Tepesi diye bilinen mevkide Metamorfos (Μεταμορφώσεως του Σωτήρο) Rum Ortodoks kilisesi halen görülebilir durumdadır. 1906 yılında Symeonakis Siniosoglou’nun vasiyeti üzerine kurulan yetimhane ile 1863’te oluşturulan İlyas Peygamber Rum Mezarlığı, Hristos manastırı bahçesindeki diğer mezarlık, adanın güneyindeki Agiasmataki ile Manastırın yolu üzerindeki ayazmalar tamamen veya kısmen tahrip olmuştır. Nisbeten yeni olan Müslüman Mezarlığı, Ermeni mezarlığının yanında yer almaktadır. 1958’de Karaköy Meydanı’ndaki yerinden sökülen Karaköy Mescidi’nin adaya taşınması mümkün olmayınca Kınalıada Camii Derneği’nce Çarşı Caddesi’nin doğusunda 1964’te Kınalıada Camii inşa ettirilmiştir.

Hristos Manastırının bulunduğu aynı adlı tepe üzerinde dik bir yokuşu takip edilerek çıkılan geniş ve neredeyse her mevsim rüzgâr alan güzel manzaralı bir düzlük bulunmakta olup, yazın piknikçilerin uğrak yeri olmaktadır. Hristo tepesinin batı yamacında Aya Fotini ayazmasının yanından denize inilerek günümüzde Ülker adıyla bilinen çakıllı bir sahilden denize inilip girilebilmektedir.

Kaynakça

Akçura, G. (2010). Ada Sahillerinde Bekliyorum. İstanbul: Adalı Yayınları

Erdenen, Orhan (1962), İstanbul Adaları, Belediye Matbaası, İstanbul.

Gülen, N., “Kınalıada”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi. İstanbul, 1994. 4:560-61

Gyllius, P., İstanbul Boğazı. İstanbul, 2000. s. 239

Kömürciyan, E.Ç., XVII. Asırda İstanbul. İstanbul, 1988. s. 50

Mamboury,E., (1943), Les Îles des Princes. Maarif Matbaası, İstanbul.

Poridis, Apostolos (1999). İstanbul Adaları’nın Sosyal ve Fiziksel Gelişiminin Analizi ile Fiziksel Çevrenin Değerlendirilmesine İlişkin Sistematik bir Yaklaşım. (Yayımlanmamış doktora tezi). Yıldız Teknik Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul

Schlumberger,G., (1996), Prens Adaları, (Çev. H.Çağlayaner), İletişim, İstanbul.

Σταματόπουλος, Κ.Μ.(1996). Η Τελευταία Αναλαμπή. Η Κωνσταντινουπολίτικη Ρωμηοσύνη στα Χρόνια 1948-1955. Atina s. 291.

Σταυρίδης, Β., Αι Μητροπόλεις Χαλκηδόνος, Δέρκων και Πριγκηποννήσων 1. Selanik, 1991. s. 280-82

Tuğlacı,P., (1992), Tarih boyunca İstanbul Adaları II, Pars Yayın, İstanbul.

Tuğlacı,P., (1995), Tarih Boyunca İstanbul Adaları I, Say Yayınlan, İstanbul.