İstanbul'un Semtleri

Beyoğlu

Makale: Özhan Öztürk

15. yüzyıl sonlarına ait Osmanlı belgelerinde Galata’nın Mahallesi olarak görülen Pera 18. Yüzyıla dek ağırlıklı olarak gayrimüslimlerin ikamet ettiği bir semt olup, Rumlarca “kavşak” anlamına gelen Stavrodromi (Σταυροδρόμι) adıyla da bilinmekteydi. Pera (Πέρα), Yunanca ‘Ötesinde, karşısında’ anlamlarına gelmekteyken, Türklerce kullanılan Beyoğlu kelimesinin etimolojisi ise Fatih Sultan Mehmed döneminde Trabzon imparatoru Komnenoslardan bir prensin İslamiyeti kabul edip bu bölgeye yerleşmesine veya Kanuni Sultan Süleyman döneminde Venedik elçisi A. Giritti’nin oğlu Luigi Giritti’nin burada ikamet etmesiyle ilişkilendirilmiştir. Bununla birlikte 19. Yüzyılda Manouil Gedeon, Stavrodromi ile Beyoğlu’nun farklı yerler olduğunu bildirmiştir: Stavrodromi veya Dörtyol, Kumbaracı ve Asmalı Mecit’in kesiştiği kavşak noktası olup, Tophane ve Kasım Paşa’ya sonradan Pera Caddesi olarak adlandırılacak Doğru Yol adlı dar ve uzun bir yolla bağlanmaktaydı. Günümüzde Beyoğlu ilçesi kuzeybatısında Kâğıthane, kuzeyinde Şişli, doğusunda Beşiktaş ve İstanbul Boğazı, güneyinde ve batısında Haliç ile çevrilidir.

Beyoğlu nerede? Beyoğlu’na nasıl gidilir?

Pera, Istanbul, 1903

Beyoğlu Tarihi

Beyoğlu, Bizans dönemi Venedik, Cenova ve Floransalı tacirlerin yaşayıp ticaret

Ağa Camii ve Beyoğlu İstiklal Caddesi

yaptığı Galata bölgesinin bir parçası olup, Osmanlı döneminde 17. yüzyılda bile Pierro della Valle gibi pek çok gezgin iki yerleşimi de aynı bölge olarak anmışlardır. 16. yüzyılda Matrakçı Nasuh (1480-1564) minyatürlerinde bağlık, bahçelik bir alan olarak görülen bölgede Acemioğlanlar Kışlasındaki askerler dışında, Galata Mevlevîhanesi, Şahkulu Mescidi, Asmalımescit ve Ağa Camii civarında İslam yerleşmeleri bulunmaktaydı. 16. yüzyıl sonlarına doğru limanın sağladığı imkânlar sayesinde Galatalı tüccarların iş hacmi büyürken, yabancı ülke temsilcileri de bölgeye yerleşmeye başlamış, Kanuni Sultan Süleyman’ın Fransa ile iyi ilişkiler kurmasının ardından Fransız büyükelçi Jean de la Forest 1535’de Fransız konsolosluğunu Pera’ya taşımıştır. Bu döndemde Galata’ya gelen Jerôme Maurand bölgenin üzüm bağları, bahçeler, kulübe ve ahırlarla dolu olduğunu kaydetmiştir. 18. yüzyılın sonlarına doğru neredeyse tüm yabancı büyükelçilikler Pera’ya taşınmışlardır. Bu dönemde Pera nüfusu büyük ölçüde Rum ve Ermenilerden oluşmakta olup ayrıca az miktarda Yahudi ile 1491’de kurulan Mevlevi tekkesinin çevresinde Müslüman haneyi de barındırmaktaydı. 16. yüzyıl sonlarında Galata’da

Harbiye, 1913

bulunan İngiliz elçileri Beyoğlu’na taşınırken, 17. yüzyılda Danimarka da elçilik açmıştır.

17. yüzyılda Haliç’ten Tophane’ye doğru genişleyen mahallelerle büyüyen Beyoğlu Galatasaray’a dek uzanırken, Fındıklı ve Cihangir semtleri kurulmuştur. Katolik cemaati Pera’da güzel bahçelere sahip konakların yanı sıra kilise, şapel ve manastırlar da inşa ederken zengin Osmanlı Hristiyanları da bölgeye yerleşmiştir. 18. Yüzyılda Beyoğlu, Galata voyvodalığına bağlanırken, Batılı diplomat ve tüccarların yerleşiminin artmasıyla semtin gelişimi aynı oranda hızlanmıştır. I. Mahmud döneminde bölgenin su sorunu çözülürken, Ermeni mezarlığının arkasında Taksim suyolunun inşası bölgenin gelişimine olumlu katkıda bulunmuştur.

18. yüzyılda İngiliz büyükelçisinin eşi Lady Montagu anılarında Pera’nın kozmopolit

Beyoğlu İstiklal caddesi tramway, 1920’lerin başları

hayatı hakkında detaylı bilgi vermiştir. 18. Yüzyılda Tatavla (Kurtuluş) semtinin gelişimi ile alt sınıf bölgeye yerleşmiş böylece Beyoğlu’nun sosyal ve ekonomik yapısı değişmeye başlamıştır. Dar ve dolambaçlı yolları ve pis sokakları şikâyet konusu olan Pera, bölgeyi harap eden 1831 yangınından sonra yeniden ve daha düzenli bir şekilde inşa edilmişse de 1857’de Sakızağacı’nda başlayan bir yangında 209, Mumhane’de ise 76 bina yanmıştır.

19. yüzyılda genişleyebileceği sınırlara ulaşan ve neredeyse yeniden inşa edilen semt İstanbul’un ilk burjuvazisinin oluşmasına sebep olmuştur. 1860’da yol genişletme çalışmaları dâhilinde Galata Surları yıkılmaya başlanmış, aynı yıl İstiklal Caddesi’ne kaldırım döşenmiş, otel, pastahane ve lokantalar art arda açılmaya başlanmıştır. Semtin ticari ve kültürel merkezi Fransızca Grand Rue de Pera veya Türkçe Cadde-i Kebir (günümüzde İstiklal Caddesi) olarak bilinen Pera Caddesi olmuş, yol boyunca eklektik, klasik ve art nouveau mimari stillerinde çok sayıda pasaj (Tünel, Şark, Suriye, D’Andria, Karlman, Olivo, Panaiya, Hacopulo, Avrupa (Aynalı), Krepen, Hristaki, Halep, Anadolu, Rumeli ve Afrika), şirket binası, oteller (Hotel d’Angleterre (Londra Oteli), Bizans Oteli, Hötel de France, Pera Palas, Tokatlıyan), elçilikler, postane, pastane, restoran (Cafe de Byzance, Cafe Concordia, St. Petersbourg Cafe-Restaurant, Cafe du Luxembourg, Lebon ve Tokatlıyan), telgrafhane, doktor muayeneleri, okullar (Galatasaray Lisesi, St. Pulcherie Fransız Kız Ortaokulu, İtalyan Lisesi, Alman Lisesi ve İngiliz Kız Ortaokulu), gazete idarehaneleri, tiyatro ve eğlence merkezleri ile ve aralarında Londra, Paris, Roma gibi merkezlerde bulunan Bön Marche, Au Lion, Mir ve Cottereau gibi mağazaların çeşitlilik ve kalite açısından Avrupa’dan aşağı kalmayan şubeleri açılmıştır.

1930’lu yıllarda Beyoğlu İstiklal Caddesi

Beyoğlu’nda Yabancı Elçilik Binaları

Fransız elçiliği 1817’de ahşap olarak inşa edilmişse de 1831’de yanınca 1839’da bugünkü kâgir binanın temeli atılmış, inşaatı ancak 1847’de tamamlanabilmiştir.

İngiliz elçiliği, Tünel çevresinde yoğunlaşan diğer elçilik binalarında uzakta Haliç’e yakın bir konumda 1844-1859 arasında inşa edilmiştir.

Amerikan elçiliği 1882’de I. Corpi adlı Levante’den kiralanan ve 20. Yüzyıl başlarında ise satın alınan binada hizmet vermekteydi.

İtalyan elçiliği, 17. Yüzyılda Venedik sarayı adıyla inşa edilen binada hizmet vermekte olup, bina önce Venedik Cumhuriyeti’ni kendine bağlayan Fransızlarca, 1815’te Venedik’i ele geçiren Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nca son olarak da İtalya’nın bağımsızlığını kazanmasından sonra İtalyanlarca kullanılmaya başlanmıştır.

Beyoğlu İstiklal Caddesi, 1910’lar

Rus elçiliği, Kardeşleriyle birlikte Ayasofya’nın restorasyonunu da yapan İtalyan asıllı İsviçreli mimar Gaspare Fossati tarafından 1838-1847 arasında inşa edilmiştir.

Hollanda Elçiliği Gaspare Fossati ve kardeşi Guiseppe tarafından 1858’de inşa edilmiştir.

İsveç elçiliği, önceleri kiralık bir ahşap konakta hizmet vermekte iken, bir yangın

Beyoğlu’na bakış, 1870

neticesinde harap olan binanın yerine 1870’de bugünkü kâgir bina inşa edilmiştir.

Prusya Elçiliği, 1864’e dek kiralık bir konakta hizmet vermekteyken, 1865’de Galata’da başka bir konağı satın alarak buraya geçmiş, 1872’de ise Ayaspaşa’da satın alınan araziye bugünkü Alman Elçiliği binası inşa edilmiştir.

20. yüzyılda Beyoğlu

5 Haziran 1870’te Taksim civarındaki Feridiye Sokağı’nda çıkan yangın ahşap

İstanbul’un işgali sırasında Beyoğlu, 1919

yapıları büyük ölçüde harabeye çevirince Taksim-Galatasaray arasında ortaya çıkan boşa alana yeni binalar inşa edilerek İstiklal Caddesi’nin görünümü değişmiştir. 1913’de ilk elektrikli tramvay Beyoğlu ile Şişli’yi birbirine bağlamıştır. 1917’de Rusya’daki Bolşevik devriminden kaçan Beyaz Ruslar bölgeye yerleşmişlerse de bölgedeki varlıkları uzun ömürlü olmamıştır. Lozan Antlaşması’ndan sonra 1927-1929 arasında elçiliklerin Ankara’ya nakli, 1942’de yürürlüğe giren Varlık Vergisi,

Beyoğlu İstiklal Caddesi, 1950’li yıllar

İsrail Devleti’nin kurulmasından sonra 1947-1949 arasında Musevilerin topluca İsrail’e göç etmesi, 6-7 Eylül olayları ve 1964 Kıbrıs Olayları sonrasında bölgedeki azınlık nüfusu büyük ölçüde yok olurken yerini Müslümanlar doldurmuştur. Beyoğlu, 1950’li yıllarda Kristal, Taksim Belediye, Tepebaşı ve Cumhuriyet gibi gazinoları, Tepebaşı Şehir Tiyatrosu, Ses Tiyatrosu ve Sineması, Alkazar, Elhamra, ipek, Melek, Emek, Yeni Ar, Lüks ve Saray sinemaları ile İstanbul’un en önemli eğlence merkezi olma özelliğini sürdürmüştür. Bununla birlikte 1960’lı yıllardan itibaren lüks mağaza, restoran ve

Hilton Oteli. Taksim, 1960

pastaneler yerlerini ucuz karşılıklarına bırakırken, eğlence ve kültür anlayışı da aynı düşüşü yaşamıştır. Bu dönemde Beyoğlu’nun sürekli göç alan arka sokakları yoksulluğun kol gezdiği batakhaneleri barındırmaya başlamıştır.

Sultan ın temsilcisi İbrahim Bey tarafından Pierre Loti nin karşılanışı, Galata, 11 Ağustos 1913

Beyoğlu Rumları

17. Yüzyıldan beri bölgede yaşayan Stavrodromi Rumlarına ek olarak 20. Yüzyıl başlarında Kumkapı, Cibali ve Fener’de yaşayan Karamanlı Rum Ortodokslar da Cihangir’e yerleşmeye başlamıştır. 1804 yılında Panagia kilisesini (Παναγίας των Εισοδίων), 1861’de Aya Konstantin ve Helen (Αγίων Κωνσταντίνου και Ελένης),

Tutum Bankası. Beyoğlu, 1950

1880’de Aya Triada (Αγίας Τριάδας) kiliselerini inşa eden Beyoğlu Rumları 1905-1906’da 30 bin kişilik nüfuslarıyla İstanbul’da en kalabalık Rum topluluğunu oluşturmuştur. Bu dönemde bölgede Rum cemaatine ait 6 ilkokul (3 erkek, 3 kız okulu) ile 2 ortaokul, “Zografeion” lisesi, “Zappeion” kız okulu ile Merkez Kız okulu bulunmaktaydı.

Galata balozları

Galata’da bir meyhane

19. yüzyılın Galata’sında bulunan içkili ve çalgılı eğlence mekânlar baloz olarak anılmaktaydı. Alafranga Baloz’un müşterileri çoğunlukla Fransız ve Yunan vapurlarının çırakçıları, Avusturyalı kamarotlar, İtalyan lostromolar, Tophane ve Galata rıhtımlarına demir atmış tayfalardır. Ahmet Mithat bunları ‘kalyoncu ve sandıkçı’ güruhu olarak anar. Gittikleri yerlerde kavga ve gürültü eksik olmaz. Kantosundan tangosuna, polkasından mazurkasına her tür müziği çalan orkestranın sesi bu müthiş patırtıya yalnızca fon oluşturur… Eski balozlarda müessesenin ücretli kabadayıları vardı. Söz dalaşı başlar, hele küfür faslı açılırsa, hemen bunlar kavgacıları çalyaka eder, sokağa atarlardı.

Galata balozları ekseriya binanın birinci kat salonunu işgal ederdi. Burada yalnız bira içilmez, çay, kahve, nargile de içildiği için göz gözü görmezdi. Bazen limana gelen ecnebi yük ve yolcu vapurlarının tayfaları da gelirlerdi. Bir Fransız vapuru ile bir Alman vapuru tayfaları karşılaşır samutlaka döğüş çıkar, ücretli kabadayılara da pirincin taşını ayıklamak düşerdi (Bozkurt, 2003: 96)

Galata Rıhtımı,1912
Galata rıhtımı,1888

Yüksek Kaldırım

Galata semtinde Bereketzade ile Müeyyedzade mahalleleri arasında yer alan

Galata Genelevi, 1910’lu yıllar

caddenin Şahkapısı ve Serdarıekrem sokakları ile birleştiği noktadan İstiklal caddesine kadar uzanan kısmına Galip Dede Caddesi olarak adlandırılmaktaysa da halk arasında Voyvoda Caddesi (Bankalar Caddesi) başından İstiklal caddesine dek uzanan kısma Yüksek kaldırım denilmektedir. Yüksekkaldırım, bir zamanlar Ceneviz kolonisi olan Galata semtinde yer aldığından İtalya’nın denize dik inen yamaçlar

Galata sokaklarından geçen koyun sürüsü, 1928

üzerinde kurulmuş kentlerine özgü dik sokakları ve merdivenli haliyle 1956’ya dek gelebilmiş nadir bir örneğidir. Yazık ki merdivenli hali araç trafiğini sağlamak amacıyla asfaltlanarak yok edilmiş, dik bir sokağa dönüştürülmüştür. Caddenin iki tarafında otel, han ve dükkânlar bulunmakta olup, 20. yüzyılın ilk yarısında Voyvoda caddesi kavşağının sol köşesinde Yapı Kredi Bankası ile Doğan Sigorta Şirketinin Galata şubeleri, Alageyik sokağı kavşağında Emrazı Zühreviye Hastanesi, karşısında öncesinde büyük bir bahçeyi de barındıran Yüksek Kahve bulunmaktaydı. Osmanlı döneminde Yüksek Kahve’nin sürekli müşterilerinin çoğu Alageyik Sokağı umumhanelerinde çalışan

Galata Mevlihanesi

hayat kadınlarının dostu olan külhanbeyleriydi. Bunlar,  kahvede oturdukları yerde sabahtan akşama dek ‘markacılık’ yapardı yani dostlarının çalıştığı evi gözleyerek, eve giren çıkanın hesabını yapar sonradan ona göre kazanılan paradan hisse isterlerdi. Eskiden Rum mektebi olan Beyoğlu Ortaokulu, Pastacı Fırını, Müeyyedzadelerden Mehmet Efendi tarafından (ö. 1582) inşa ettirilen harabe halindeki Yazıcı Cami, dönemin modasına uygun kovboy ve gangster filmleri gösteren Astorya sineması bulunmaktaydı. Kuledibine giden Şahkapısı Sokağı kavşağında ise 1900’de inşa edilen bir Hamidiye Çeşmesi bulunmaktaydı. Çeşmenin arkasında geçmişte ‘Şahkulu Mezarlığı’ olarak bilinen ama 1940’larda çalgılı gazinoya dönüştürülen boş bir arsa ile 116. Yüzyılda inşa ettirilip, 1873’de Abdülaziz tarafından tamir ettirilen, 1992 yılında minaresi yıkılıp yeniden yapılan Şahkulu camisi bulunmadır. Caminin avlusunda Şahkulu Mehmet Efendi’ye ait 1770 tarihli bir kabir bulunmaktadır. Yüksekkaldırımın en büyük yapısı ise Tötonya (Teutonia) adlı Alman Kültür merkezi olup 1890’da caddenin sağ kolunda inşa edilmiştir. Yüksekkaldırımın İstiklal Caddesi Kavşağına yakın bir noktada ise sağ kolda Galata Mevlevihane’si yer almaktadır. İkinci Mahmut döneminde yüksek makamlı devlet adamlarından Mehmet Sait Halet Efendinin kabri Mevlevihane’nin avlusunda yer almakta olup, Tepedelenli ve Mora isyanlarına karışan Halet Efendi sürgün olarak gönderildiği Konya’da idam edildikten sonra başı kesilen cesedi İstanbul’a getirilmiş ve buraya gömülmüştür.

Zaman içinde değişen Yüksek kaldırım fotoğraf galerisi

Pangaltı Saint Nikolay Rus Hastanesi

Pangaltı Saint Nikolay Rus Hastanesi

1875 yılında Rus büyükelçisi Nikolay Pavloviç İgnatiyev’in gayretleriyle İstanbul’da Üç katlı bir hastane açılırken, geniş bahçesinde ayrıca okul ve kilise de inşa edilir. İstanbul’da yaşayan Yunan, Sırp, Karadağlı ve Ermeni hastaların rağbet ettiği bu hastane ve etrafındaki müesseseler kısa sürede Pan Slavist fikirlerin, Hristiyan misyonerliğinin ve Rus propagandasının merkezi haline gelir.

Beyoğlu Firuzağa mahallesinde satın alınan arazide hastane ve kilisenin temel atma töreni 4 Nisan 1874’de gerçekleşmiş, Çariçe Alexandra Petrovna hastaneyi kendi himayesine aldığını bildirmiştir. Hastanenin özellikle İstanbul’da yaşayan gayrimüslimlerin tedavi edilmesinde, Rus hacı ve gemicileri için son derece önem taşımaktaydı. Hastaneye çiçek, kolera, difteri gibi bulaşıcı hastalıklardan çok sayıda hasta gelmekte olup, doktorlar karantina odalarının sayıca yetersizliğinden dolayı bunların hepsini kabul edememekteydi. Hastane binası günümüze ulaşamamıştır.

KAYNAKÇA

Akın, Nur (1994). Beyoğlu. Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi. Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı. İstanbul. II: 212-219

Birsel, Salah (1983). Ah Beyoğlu, Vah Beyoğlu. İstanbul

Βυζάντιος, Σ., Η Κωνσταντινούπολις. Περιγραφή Τοπογραφική, Αρχαιολογική και Ιστορική Β. Atina, 1862, s. 66.

Çelik, Z., Τhe Remaking of Istanbul. Portrait of the Ottoman City in the Nineteenth Century. Seattle, 1986. s. 30-38.

Dökmeci, V. – Çıracı, H., Tarihsel Gelişim Sürecinde Beyoğlu. İstanbul, 1990. s. 11-16, 20-24, 30

Kaptan, Ö. (1989). Beyoğlu (2. baskı) İstanbul

Koçu, Reşad Ekrem (1946). Yüksekkaldırım’. Aylık Ansiklopedi. İstanbul. II: 703

Liddell & Scott (1940) A Greek–English Lexicon, Oxford: Clarendon Press

Mantran, R., Istanbul dans la seconde Moitié du XVII siècle. Paris, 1962. s. 76.

Μπόζη, Σ., O Ελληνισμός της Κωνσταντινούπολης. Κοινότητα Σταυροδρομίου-Πέραν. Atina, 2002. s. 45

Scognamillo, G.(1990). Bir Levantenin Beyoğlu Anıları. İstanbul.

Ziyaoğlu, R. (1989). 21. Yüzyıl Yaklaşırken Beyoğlu. İstanbul